Yine kitapları karıştırıyordu. Büyü konusunda yeterli bilgisi olmasına rağmen kendini daha fazla öğrenmekten alıkoyamıyordu. Hergün yeni bilgiler öğrenerek beynini tazeliyordu. Hergün kraliyet kütüphanesinde gezinir dururdu. Gelişmiş bir ülke olmasına karşın pek teknolojiye meraklı değildi. Şehirdekiler kendisine tuhaf tuhaf bakar ona "Deli!" diye seslenirlerdi.
Küçük bir kız iken kitaplardan asla kafasını kaldırmazdı. Ailesi bu durumu tuhaf bulsa da onun kişisel gelişimi için ona hiçbir şey demiyorlardı. Kızlarının ne öğrendiğini sorduklarında, Tamara hepsini teker teker söylerdi. Cümleleri gayet bir genç gibi derli toplu kuruluydu. Ailesi onun bu yeteneğine hayran olmakla kalmayıp kızlarını övüp duruyorlardı. Fakat bir sorun vardı. Kızlarının öğrendiği şeyler paylaşmak, empati kurmak, iyi davranmak vesaire değildi. Öğrendikleri daha bilimsel, büyü ile ilgiliydi ve Tamara'nın yaşı ilerledikçe bilgiler daha da çığrından çıkıyordu. Ama Tamara'nın atladığı ve kendine sakladığı bilgilerin olduğunu bilmiyorlardı. Örneğin; 'Elfler büyü ile iç içe olursa daha uzun yaşarlar.'
Tamara, Ay'ın başkenti olan Hyekate de doğmuştu. Anne ve babasından daha farklı saç tonuna sahipti. Ay'ın kutsal renginde saçları ve gözleri vardı. Ten rengi hoş bir lilaya çarpıyordu. Fakat inanılmaz bir şey vardı. Son 450 yıldır hiçbir Ay Elfinin ay işareti dolunay olmamıştı. Doğduğu an Tamara ilk dolunay işaretine sahip olan Ay Elfi olmuştu. Tabii Kraliçe yaklaşan tehlikeyi bilmiyordu...
Ay Kraliçesi bir gün Tamara'yı kütüphanede görmüştü. Ay rengindeki saç ve gözlerini gördüğünde yediği kurabiye boğazından geçmemişti. Öylece kala kalmıştı. Çünkü felaketin geldiğini biliyordu. Ama böyle bir bücüre tahtını asla kaptırmazdı. Asla! Oradan hızlıca uzaklaştı. Kafasını dağıtmak için bir şeyler aradı.
Tamara ise kraliçenin geldiğini biliyordu. Ve korkunun sebebini de. Fakat sadece sakin olmalıydı. Biraz daha bilgi öğrenmeliydi. Gözü tahtta değildi. Gözü ülkenin cahiliyetini düzeltmekteydi.
Bir kaç kitap ödünç alıp çıktıktan sonra eve ilerledi. Etrafa bakıyordu. Heryer teknoloji saçmalıklarıyla doluydu. Ve bu sinirini bozuyordu. Aldığı kitaplar Dünya ile ilgiliydi. Onları okumak için sabırsızlanıyordu. Tabi Tamara büyü konusunda uştalaştığından kitapları gizlice kopyalayıp kendi kitaplığına koyuyordu. Artık bu ülkede kimse kitap okumuyordu. Toplasan on milyon nüfustan 400-500 kişi çıkardı.
Anahtar yuvasına anahtarı koyup çevirdi. Kapıyı açtığında anahtarı çıkardı ve kapıyı kapattı.
"BEN GELDİMMM!!!" bir süre duraksadı. Sonradan anne ve babasının öldüğünü hatırlayıp kafasını kaşıdı. İç çekti. Hızla kendi kütüphanesine çıkıp kitapları çalışma masasına koydu. Kendini koltuğa atıp bacaklarını karnına çekti.
"Her seferinde öldüğünüzü unutuyorum... Hem de her seferinde. Ülke bok yoluna gidiyor bu fahişe kraliçe yüzünden. Biz ay elfleri benliğimizi unutuyoruz ve geriye gitmeye çalışıp duran bana deli gözüyle bakıyorlar."
Gözünden birkaç damla yaş süzüldü. Tavana bakarken iç çekip gözlerinden akan yaşları sildi.
Bir süre daha tavanı izlerken gözleri istemsizce kapandı. Uyumamak için kendini zor tutuyordu ama artık çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunaris Eclipsis
FantasyElfler, insanlar, gezegenler ve çeşitli yaşamlar. Bunların hepsini bilmek neye yarayacaktı? Dünya'ya gittiğinde bunların hepsini öğrenecekti ama bir kaç sıkıntı olacaktı bunu biliyordu.