Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
jimin, fotokopi makinesi bozuk diye mesaj aldığında yerinden kıpırdamadı. ve işini yapmaya devam etti.
"mesajımı görmedin mi?" kendine kahve yapmaya gittiğinde jungkook arkasında belirirken kulağına fısıldadı.
"gördüm."
"o zaman neden gelmedin?" mola odasındaki diğer iki kişiye duyurmamak için elinden geldiğince kısık konuştu. "seni bekledim." gözleri üzgün bakıyordu.
"jungkook," derin bir nefes aldı. "bence artık durmalıyız."
"n-ne?"
"insanlar öğrenmiş bile," jimin cevapladı. "namjoon'un da öğrenmesi an meselesi. bu işi bırakmak istemiyorum."
"insanlar nasıl öğrenmiş olabilir ki?" jungkook kaşlarını çattı. "dikkatliydik."
"junhui dün olan küçük konuşmanızdan bahsetti." jimin yere bakarak konuştu. "insanların bizden uzun süredir şüpheleniyor olduklarını söyledi."
"yani bitti mi şimdi her şey?" diğer iki çalışan odayı terk ettiğinde jungkook ses tonunu arttırarak sordu.
"evet." jimin hâlâ yere bakarak cevap verdi. parmağını elindeki kahve fincanının etrafında döndürüyordu.
"bitti yani?" jungkook hâlâ inanmıyor gibi sordu.
jimin sadece kafa sallamakla yetindi.
"sana inanmıyorum." küçümseyici bir şekilde güldükten sonra başka kelime söylemeden odayı terk etti jungkook.
doğruca masasına gitti. yan masadaki seokjin onun sinirle eşyalarını düzenlemeye çalıştığını gördü. sonra da çekmeceden siyah bir poşeti çıkarmasını.
seokjin, jungkook poşeti çöpe atmadan önce üzerindeki yazıyı okuyabildi.
sephora.
şimdi ne bu sephora diyorsunuz ama diğer bölüm siz de benimle jungkook'un tatlılığına ağlayacaksınız :( spoilerimi da verdiğime göre gidebilirim 💖🥺💞💓💖💚💗💞💚
