Giriş

48 10 6
                                    

1997, İtalya

"Tanrı bu iyiliğinizi karşılıksız bırakmayacak.." diye mırıldandı Katolik Rahip, karşısındaki yardımsever çift için gerekli evrakları hazırlarken. İçinde tarifsiz bir sevinç vardı; İtalya'nın en tanınmış ailelerinden biri olan Caruso'lar kiliselerinden dört miniğe yuva olmaya karar vermekle kalmayıp kiliseye hatrı sayılır bir miktarda bağış yapmışlardı. Böylece yetimhaneden ayrılan dört minik, geride bıraktıkları on yedi kardeşlerini unutmamış olacaklardı. Altı hafta gibi kısa bir sürede tamamlanan evlat edinme işlemleri çocukların uysallıkları sayesinde sorunsuz bir şekilde bitmek üzereydi ve Rahip, Caruso soyadının İtalya'da hemen hemen her kapıyı tıpkı Tanrı'nın evinde olduğu gibi sonuna kadar aralayacağının bilincindeydi, bu yüzden dört evladı için çok seviniyordu..

Bir haftadır yapmaktan bıktığı şeyi, son kez yapacak olmanın umuduyla bir kez daha tekrarladı Enzo Caruso; onları her fırsatta öven ve teşekkür eden Rahibe bir kez daha gülümsedi. Gülümsemeyi pek seven bir adam sayılmazdı, hoş sık sık gülümseyerek koca bir adada nasıl hüküm sürebilirdi ki?

Karısının çorak rahminin ona veremediği evlatları kendi eliyle tek tek bir kiliseden seçmişti, oysa o dindar bile sayılmazdı. Neden Katolik olduğunu bile sorgulamayan basit, geleneksel ve soyadı gibi ailesinden miras kalan bir inanca sahipti, bayramlarda kurulan büyük sofralarda şarap kadehlerini tokuştururken çıkan sesle Tanrı'yı anmayı daha çok seviyordu.

Oysa Olivia Caruso elindeki mühürü büyük bir sabırla evraklara bastıran rahibin masasındaki İsa ikonu ile gözle görülmeyen bir bağ kurmuş, kendisine gelen evlatları için büyük bir coşkuyla şükrediyordu. Bir, sadece nefes alan bir evlat için bile her şeyini feda etmeye hazır olan bu kadın için dört sağlıklı evlat mucize demekti. Hafifçe burnunu çekip neden seneler önce bunu yapmadıklarını düşündü. Her şey üniversitenin bağış gecesinden sonra olmuştu, her ne olduysa senelerdir evlatlık çocuk fikrine sıcak bakmayan kocası gece yatağa girmeye hazırlanırken bu fikre artık sıcak baktığını söylemişti. Sebebi her ne olursa olsun Olivia Caruso artık bir anneydi.

"Renata çocukları hazırlıyordur.." diye mırıldandı Rahip evrakları masasının çekmecesine yerleştirirken. "Geldiklerinde buradan ayrılabilirsiniz."

İstavroz çıkaran Olivia Caruso, eğik olan başını kaldırdı ve gözyaşlarının ardında titreyen yeşil gözlerini ayaktaki kocasına yöneltti.

Yavaşça gülümseyen adam karısının şapkasından omuzlarına dökülen saçlarını okşarken kapının tıklatılmasıyla ellerini cebine sokup kapıya döndü.

Rahibe Renata, 40'larının sonunda pespembe yanaklı bir kadındı. Tıklattığı kapıyı açıp önündeki çocukların yavaş ve ürkek adımlarla odanın içine girmesine izin verdikten sonra kendisi de odaya girdi ve kapıyı ardından kapattı.

"Çocuklar hazır Rahip." dedi sesindeki heyecanı gizleyemeyerek. Tıpkı çocuklar gibi o da çok heyecanlıydı. Kendisi de bu yetimhanede büyümüştü ve kiliselerin, özellikle kendilerininki gibi kiliselerin çocuk evlat edinmek için bakılan ilk yer olmadığının farkındaydı. İnsanların kilise yetimhanelerine karşı tutumu farklıydı. Şayet şimdi soyadları Caruso olmasaydı karşısındaki el ele tutuşmuş küçük kızlar da kendisi gibi rahibe olacaklardı. Yeni annelerinin dizlerinin dibine geçen küçük oğlanlarsa tıpkı kız kardeşleri gibi rahip..

"Bayan Olivia gibi bir şapkam olabilir mi Rahibe Renata?" dedi büyük bir hevesle çocukların içinde en minik duranı. Kardeşinin elini bırakıp henüz bilincinde olmadığı yeni annesinin şapkasını işaret ederken.

"Uslu durmalısın Sienna, yoksa seni istemezler." diye fısıldadı Lizz büyük bir korkuyla kardeşinin kolunu aşağı indirirken. Hep böylesin Sienna, diye geçirdi içinden sinirle.

İki kıza şaşkınlıkla bakan Enzo Caruso hızlıca dizlerini kırarak kızların hizasına indi ve iki elini kızlarının sırtına koydu.

"Lizz, güzelim; Adrian, Milan, Sienna ve sen bizden her şeyi isteyebilirsiniz. Biz artık bir aileyiz. Birbirimizi istemememiz söz konusu olamaz."

Odadaki dört çocuk da nefeslerini tutmuş bir şekilde karşılarındaki adamı izliyorlardı. Gözyaşlarını silen Olivia Caruso önündeki oğlanların omuzlarına ellerini koyarak kocasına doğru döndü.

"Siz ne yaparsanız yapın sizi bırakmayacağız. Sizler bizim çocuklarımızsınız ve sizi her şeyden çok seviyoruz. Lizz, bak kardeşlerine.. Anne babalarınız aynı değil ama kardeşsiniz öyle değil mi?" dedi Olivia Caruso gözyaşlarına hakim olamayarak.

Ayna-98Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin