2|Sahte Cehennem

96 9 3
                                    

Şakıyan kuşlar, kokuları birbiriyle ahenk oluşturan rengarenk çiçekler, havanın ılık meltemleri... Ve bu güzelliklerin tam ortasına düşen Yoongi...

Min Yoongi'yi kucaklayan rüzgar onun düşüşüne engel olamıyor yalnızca vücudunu okşuyor ve saçlarını karıştırıyordu.

Yoongi'nin bilinci hala yerinde değildi. Lakin çiçeklerin ve otların arasına düşüşünü tamamladığında kafasının arkasında hissettiği yoğun bir ağrı ile bilincini açabildi. Elini ağrıyan bölgeye götürüp saç diplerini ovdu. Gözlerini hala açamamıştı. Güneşin ışıkları öyle kuvvetli idi ki yüzünü yakmaya başlıyordu.

Gözlerini hafifçe aralayarak etrafa göz atmayı denedi. Kafasını sağa çevirdi, sola çevirdi. Fakat upuzun sarılı ve yeşilli otlardan başka hiçbir şey göremiyordu.

Daha detaylı incelemek amacıyla ellerinden destek alıp oturdu. Çevresinde sadece ucu bucağı gözükmeyen çiçeklerden başka bir şey yoktu.

Küçük gözlerini tamamıyla açabildiği zaman ayağa kalktı ve adımlamaya başladı. 'Burası neyin nesi böyle?' diye geçirdi içinden.

Türlü renklere sahip çiçeklere yansıyan ışık hüzmeleri, ağustos böceklerinin ritimli ıslıkları ve arı vızıltıları Yoongi'yi rahatlatıyordu. Bir ağacın gölgesine uzanıp uzun bir uykuya dalmak istiyordu. Belki bu uyku başının ağrısını bir nebze de olsa dindirebilirdi.

Düştüğü yerden bayağı uzaklaşmıştı Yoongi. Kaybolmuştu. Vücudunu iyice ağırlaşmış, taşınamaz halde hissetmişti.

Ta ki o sevimli canlıyı görene dek.

Beş veya altı metre uzağında bulunan, cılız bir bedene sahip ama uzun mu uzun turuncudan siyaha uzanan tüyleri ile dikkat çekiyordu. Yoongi'nin de dikkatini çekmişti.

Yoongi içinde oluşan ani istek ile yavru tilkinin bulunduğu yere ilerledi. Hipnotize olmuşcasına gidiyordu.

Olabildiğince sessiz ilerliyordu. Korkutup, kaçırmak istemiyordu sevimli tilkiyi. Fakat boşunaydı. Tilkinin birkaç metreyi bile rahatlıkla duyabilen uzun, tüylü kulakları Yoongi'yi de duymuştu. Hışımla yönünü Yoongi'ye dönmüş, onun kendisinden büyük bedenini süzmeye başlamıştı.

İnce zarif bir beden, buradaki çiçeklerin renginden kendini soyutlamış koyu renk bir kapşonlu, bacaklarını sarmalayan siyah pantolon ve bunları üzerinde bir manken edasıyla taşıyan soluk sarı saçlı bir genç. Pek rastlanan bir tipleme değil tabi buranın sakinleri ve tilki için.

Yoongi ürkütmediğini farz ederekten kemikli parmaklarını turuncu tüylere ağır ağır uzattı. Bu arzusuna nedense karşı koyamıyordu. İstekleri hep onu bir kukla gibi yönetiyordu. Tabi ipleri biraz karmaşık ve dolaşık.

Tilki olağan düşüncelere karşı gelmemiş ve Yoongi'nin parmak uçları değer değmez fırlayıp gitmişti. Doğa kanunları işte, ne yaparsınız...

Yoongi bu sürate bir anlığına şaşakalmış, fakat arayı açmamak için o da topuklamaya başlamıştı.

Tilkinin hızını gören hayranlıkla dönüp bir daha bakabilirdi çünkü o küçük bedenin böylesine bir hıza ulaşması şaşılacak işti. Yoongi'nin de buna uyması gerekirdi haliyle ki o hıza yetişiyordu da. Yoongi hiç bu kadar hızlı koştuğunu, hatta bunun gibi bir sebep yüzünden koştuğunu hiç mi hiç hatırlamıyordu. Boşverdi.

Yoongi'nin saçlarını arkaya yatıran rüzgar, burnuna çiçeklerin kokularıyla birlikte polenleri de dolduruyordu. Bu da Yoongi'nin burnunu sızlatıyordu.

Tilki ile arasında birkaç adım fark bırakan Yoongi yorgunluktan bitap düşmüştü. Adeta vücudu dinlenmesini emrediyordu. Ama arzuları ise buna karşıydı. Tilki yakalanmalıydı o istekler için.

Koşuşturmaya hala devam eden tilki bir anda duraksadı ve ters tepip Yoongi'ye doğru koşmaya başladı. Yoongi bu geri tepkiyi beklemiyordu ve bu nedenden ötürü biraz tökezledi.

Ayağının arkasına gizlenen tilki kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırmış, arada sırada Yoongi'nin ayaklarının arasından ürktüğü şeye bakıyordu.

Yoongi'nin kafası karışmıştı. Bir tilki onca yol kaçıp sonradan da ayağının dibinde bitmesi pek normal karşılanacak bir durum değildi. Ürkmüş tilkiyi kollarının arasına aldı ve onu korkutan şeyin ne olduğuna bakmak için birkaç adım daha ilerledi Yoongi.

Koca kır her zamanki sesleriyle doluydu ama Yoongi'ye bir anlık sessizlik çökmüş gibi gelmişti. Öyle ki kafasındakiler de susmuş, öylece ne olacak diye bekliyorlardı sanki.

Adımlarının sonu bir uçurum kenarına ulaşmıştı. Şimdi durumu daha iyi idrak edebilmişti. Tilki ölmekten korktuğu için veya onun gibi bir neden dolayısıyla şu anda kollarının arasında olanları izliyordu.

"Demek bu yüzden geri döndün turuncu kafa. Ölmek istemiyordun değil mi?" dedi Yoongi muzip bir gülümseme ile.

Elinde tuttuğu minik tilkinin tüylerinin daha yeni bu kadar yumuşak olduğunu anlayınca sağ eli ile yavaşça kulaklarının arkasını kaşıdı tilkinin. Bu kaşımalarla mest olan yavru tilki kehribar rengi gözleriyle son kez Yoongi'nin kemikli parmaklarına baktı ve gözlerini uzun bir uyku çekmek için kapadı.

Yoongi uçurumun ucuna biraz daha yaklaşınca aşağıda yer alan porsukağaçlarının ve sazların arasında irili ufaklı birkaç taş ve tahtadan ev olduğunu gördü. Burası bir köy olmalıydı herhalde. Sakin bir yere benziyordu. Tam da Yoongi'nin yorgun bedenine göre...

Çimenlerin üzerine oturdu ve ayaklarını uçurumdan aşağı sarkıttı Yoongi. Rahatlamıştı. Bir saat sonra o köye inip bir evde dinlenmeyi düşünüyordu. Yemek de yerdi belki.

İrkildi.

"Çok yorgun görünüyorsun. İstersen seni o gördüğün köye götürebilirim." dedi Yoongi'nin arkasında duran ince sesli biri. Aniden seslenmesi Yoongi'nin yerinden sıçrayıp irkilmesine sebep olmuştu.

Yoongi kafasını sesin sahibine çevirdi merakla. Kendi yaşıtlarında biriydi sanki. Hayır, belki de daha küçük olabilirdi ama Yoongi onu gördüğü anda yorgunluğunun başının çekilmez ağrısının bir süre dindiğini hissetti. Hele o yüzündeki şirin tebessüm Yoongi'nin de istemsizce gülümsemesine sebep olabilecek derecedeydi. Güzeldi haliyle.

"Adım Jimin. Senin ismin ne? Eğer ismini söylersen sana nasıl hitap edeceğimi öğrenebilirim. Öyle değil mi?" dedi Jimin yine gülümseyerek.

Bu sözler Yoongi'nin duyduğu en kibar ve nazik cümlelerdi. Bu cümleler Yoongi'nin afallamasına neden olmuştu. Dili tutulmuştu sanki. Ama bu iyi gibiydi. Daha çok bakabilirdi Jimin adlı bu içini sımsıcak eden ve fazla kibar olan oğlana. Baktı da. Fazlasıyla hem de.

Biliyorum. Yüzyıllardır bölüm atmıyordum ve bu bölüm cidden iğrenç oldu ama olsundu. Belki yeni bir fic yayınlarım (Mika spoiler veriyordur). Ama şu sıra hiç yazasım gelmiyor ve yazınca da böyle kötü oluyor. Neyse kendinize çok çok iyi bakın.

Utopia | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin