KANLI CANLI BİR MÜVEKKİL

895 202 116
                                    

     Bu hafta, çalışma gününün son günü olmasına rağmen bürosuna büyük bir heyecan ile girdi.  Siyah stor perdeyi açtı ve bürosunun gün ışığı görmesini sağladı. Siyah renkteki çalışma koltuğuna büyük bir beklenti ile oturdu ve aynı renkteki masa telefonuna çalması için yalvarırcasına baktı her zamanki gibi. Daha dün telefona bakıp "Benim için bir kerecik olsa çalamaz mısın? Hadi canım. Ben seni boşuna mı aldım?" diye yakınıyor ve sinirli bir bakış attıktan sonra camdan dışarıyı izlemeye koyuluyordu.  



     Kapıya ve telefona bir hastanın baktığı gibi bakıyordu. Kamu avukatlığını bıraktığından ve serbest çalışmaya başladığından beri dava alamamıştı. Neden insanlar boyuna boşanma ve icra davaları için arıyorlardı ki?  Tabela da mı yanlış yazıyordu? Hayır, hayır kocaman harflerle "Ağır Ceza Avukatı Mısra ARSLAN hukuk bürosu" yazıyordu tabelada. Ya onu arayanlar Mısra'ya çok kötü bir şaka yapıyorlardı ya da körlerdi. Başka bir açıklaması olamazdı. 



     Bürosuna göz gezdirdi. Oysa ne kadar emek vermişti... Kamu avukatlığından biriktirdiği  parası, abisi, annesi ve babasının da yaptığı yardımlar ile dekore etmişti. Hemen karşısında beyaz taş desenli duvar kağıdının üstünde asılı duran petek aynada yansıyan, somurtan yüzüne acıklı bir bakış fırlattı. "Boşuna bekliyorsun." dedi fısıldamaya gerek bile duymadan. Nasılsa bu büroda olduğu süre boyunca yalnızdı. Kapının hemen önünde ise sekreteri Ada'dan başka kimse yoktu ki o da Mısra'nın iş almamış olmasına alışmış ve kulaklığı kulağında şarkı dinleyip makyajını tazeleyip durmaktan başka bir şey yapmıyordu. Aslında yapacak bir şeyi yoktu. O yüzden Mısra gidip de kızı paylayamazdı. Karşısında duran petek aynadan bakışlarını çekip sağ tarafta büyük bir bölümü kaplayan mavi renkteki kitaplığa baktı. Siyahın ve kısmen beyazın hakim olduğu oda da çok dikkat çekiyordu. Tek renk gibiydi. Mısra geçmişi kendine hatırlatmak için bunu tercih etmişti. Sürekli hatırlasın ve unutmasın diye. 



     Uzun süre masasının üstünde duran dizüstü bilgisayarı, adalet terazisi şeklindeki masa lambasıyla ve  mavi saçlı bir Mısra'nın bulunduğu fotoğraf ile oynadıktan sonra siyah parkelerin üstüne dikti gözlerini. Evinde de aynı şekilde oturabilirdi. Ne diye her gün yoğun bir iş günü geçiriyormuş gibi tam vaktinde gelip gidiyordu ki? Beraber çalışmayı teklif eden avukat arkadaşlarının teklifini kabul etmediği için çok pişmandı şimdi. Kısa süre içinde kendi bürosunun gelişeceğini ve başarılı avukatlarla ortak olabileceğini düşündüğü için kendini salak gibi hissediyordu. Olmayacaktı işte. Birkaç haftadır gelip boş boş oturup sıkılmaktan başka bir şey yapmamıştı.  "Acemi bir avukat dava kovalar." demişti yanında staj yaptığı avukat. Bu sözünü çok küçümsemiş ve asıl davaları o peşinden sürükleyecekmiş gibi bir tavır takınmıştı. Şimdi o avukat yanında olsa Mısra'ya çizgi gibi olan dudaklarını iyice gererek sırıtırdı bilmiş bilmiş.



     Kırk beş dakikalık bir bekleyişin ardından büroda daha alışılmamış olan bir ses yankılandı. Telefon çaldı ve bu Mısra'yı oldukça heyecanlandırdı. Telefon bile o kadar hiç çalmıyordu ki o bile çaldığına mutlu olmuş olabilirdi. Telefonun sesine bu kadar alışık değildi büro. Mısra karamel rengi saçlarını düzeltti, göğsüne hafifçe vurarak birkaç kez öksürdü ve telefonu açtı.

"Leman diye biri sizinle görüşmek istiyor."

"Hemen bağla Ada." 

"Buyrun  'Ağır Ceza Avukatı Mısra ARSLAN' nasıl yardımcı olabilirim?" dedi  "Ağır Ceza" kelimelerini vurgulayarak. Yine boş umutlara kapılmak ve sonunda üzülmek istemiyordu. 

BİRAZ MAVİ İSTİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin