taehyung'un ağzından
annemin arabasındaydık, seoyeon ve jungkook'la bizim eve geri dönüyorduk. jungkook ve ben birlikte arkaya oturmuştuk.
görüş açımın izin verdiği kadarıyla jungkook'un telefonunda hızla yazışmasını izledim. kendi telefonumu çıkarıp eve gidene kadar en yakın arkadaşlarımdan birine, jimin'e yazdım.
"pekâlâ. geldik." annem evin önündeki yolda durarak ellerini çırptı. "istediğiniz kadar bizde kalabilirsiniz, ayrı ayrı odalarımız var ve lütfen kendinizi evinizdeymiş gibi hissedin." diye rica etti kibarca.
"çok teşekkürler, bu bizim için çok anlamlı, değil mi jungkook?" dedi seoyeon, dikkatini telefonda takılmakla meşgul olan jungkook'a vererek. jungkook kafasını kaldırdı ve, "ne? uh- evet, tabii." dedi.
"taehyung, bavulunu alırken jungkook'a yardım etmeni ve bodrumdaki odaya kadar ona eşlik etmeni istiyorum." annemin isteğiyle başımı salladım.
jungkook'un çantalarından iki tanesini aldım, elim onun eline saniyelik sürttüğünde yanaklarımın ısındığını hissetmiştim. hızla elimi geri çekip eve yöneldim, jungkook rahatsız bir şekilde arkamdan beni izliyordu.
evimiz, bodrum da dahil üç katlıydı. benim odam ve diğer ayrı bir oda bodrumdaydı. annemlerin odası ise ikinci kattaydı.
hemen alt kata, bodruma yöneldim, jungkook'a da beni takip etmesini işaret ettim. ona, benimkinin hemen karşısında olan odayı göstermiştim.
"odan burası," diyerek ona kapıyı açtım. oda küçük değildi ama genişte değildi, ve hafifçe döşenmişti.
"teşekkürler," dedi odaya girip çantalarını yerleştirirken. ben de içeri girdim ve taşıdığım iki çantayı bıraktım.
"peki- um, odam seninkinin hemen karşısında. bir şeye ihtiyacın olursa, söylemen yeterli." dedim ensemin arkasını kaşıyarak.
duraksadı ve bir kez daha sırıtarak bana baktı. "her şey dahil mi?" diye sordu, dudaklarının kenarı ufak bir sırıtış şekli almıştı.
"uh, e-evet? sanırım her şey dahil." kekeleyerek dahi olsa söylemeyi başarmıştım.
"tatlı." dedi. yüzündeki gülümseme asla silinmiyordu.
hızla odadan çıktım.
yüce isa. neden bir anda bu kadar heyecanlanmıştım?
-
"taehyung! jungkook! akşam yemeği hazır," annem üst kattan bağırmasıyla dikkatimi telefondan çekip almıştı.
kalkıp odamdan çıktım ve jungkook'un da aynısını yapmış olduğunu gördüm. ikimiz de üst kata yöneldik. jungkook bir sandalyeye oturdu ve ben de masada onun tam karşısına oturdum.
seoyeon ve annem çoktan derin bir muhabbete dalmışlardı. jungkook ve ben ise garip bir göz kontağı kurmuştuk ve o kadardı. ne eksiği vardı, ne fazlası.
"belki de akşam yemeğinden sonra birbirinizi biraz daha tanımanız gerekiyordur, ne dersiniz?" diye önerdi annem.
"olur," dedik ikimiz de aynı anda. çabucak yemeğimi bitirip tabağımı yıkadım. ardından odama gidip, jungkook'u bekledim.
çok geçmeden alt kata indiğini duymuştum. kapım yavaşça açıldı ve onu kapının eşiğinde gördüm. birkaç saniye sonra içeri girip kendini yatağıma bıraktı.
"burada bir süreliğine kalacağım için, sanırım daha iyi tanışmamız gerekiyor." dedi tavana bakarak.
"um. peki, ben kim taehyung, annemle yalnız yaşıyorum. futbol oynamayı seviyorum ve yirmi yaşındayım." dedim eşofmanımın ipleriyle oynayıp.
"pekâlâ. ben jeon jungkook, on dokuz yaşındayım, hyung. ve ben de annemle yalnız yaşıyorum. amerika'dan nefret ediyorum, seul'ü her şekilde tercih ederim ve tamamiyle, yüzde yüz eşcinselim." dedi, yamuk bir gülüşle.
birazcık daha konuştuk. gay olduğunu söylemişti ve benim de öyle olup olmadığımı sormuştu, hayır demiştim. öyle olmadığım ortada değil miydi zaten?
telefonumun ekranını açıp saate baktım. gece yarısı 12:15. "saat on iki olmuş, vay canına, zaman ne çabuk geçti." dedim gergince kıkırdayarak.
"mm, ya tabii. telefonunu bana ver de numaramı yazayım. acil durumlar için, anlarsın ya." diye önerdiğinde telefonumu uzatmadan önce şüpheyle kaşlarımı çatmıştım.
jungkook esnedi, "galiba yıkılacağım. uzun bir gündü. iyi geceler, hyung." diyerek telefonumu bana geri uzattı.
"um- evet, iyi geceler." o giderken mırıldandım. o gider gitmezde kıyafetlerimi çıkarıp beyaz bol bir tişört ve iç çamaşırımla kaldım.
banyoya gidip dişlerimi fırçaladım, ve jungkook'un odasının önünden geçtiğimde çoktan horluyor olduğunu duyup kıs kıs güldüm.
odama girip yatağıma uzanmıştım. ve bazı aptal sebeplerden dolayı, jungkook'un sırıtışı aklımdan çıkmıyordu ve uyuyamıyordum bile.
20 dakika boyunca tavana baktıktan sonra, uyumayacağıma karar verdim. bu yüzden yatağımın altından güvenilir bilgisayarımı çıkarıp yatak başlığına yaslandım. bilgisayarımı açarak, gizli xxx yazan klasöre tıkladım. dosyayı açmamla sırıtmıştım ve farklı farklı videolar açılmıştı.
herkes uyuyordu, değil mi? ben kendimi çekerken beni duyacakları falan yoktu. yavaşça iç çamaşırımı indirdim, şimdi baldırlarımdaydı. bir videoya tıklayıp yavaşça kendimi çekmeye başladım. çattığım kaşlarımla dikkatle videoyu izliyordum, ereksiyonumun büyümesine konsantre olmuştum. daha da hızlı çekmeye başladım, bu defa ellerimin ikisini de kullanıyordum. "oh, siktir," diye hafifçe inledim, kimseyi uyandırmamaya çalışıyordum. dışarıdan bir ayak sesi duyduğumda, kapıyı kapatmadığım için kendime hayali bir tokat attım.
yine de umrumda olmamıştı. çünkü aletimi çekiştirirken sona ulaşmak üzereydim. kapı daha da açıldı ve donakaldığım sırada gözlerim kocaman genişledi.
"taehyung?"
-
©daddyguk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alone. [tr]
Fanfiction※【taekook】 "ben gay değilim, jungkook." "tabii tabii, eminim değilsindir." - taehyung, bir ay boyunca evde jungkook ile başbaşa kalmaya mecbur edilir. - ©daddyguk. [turkish translation]