Şaşkınlıkla dudaklarım açılırken kendimi hızlıca toparlayarak gülümseye çalıştım."Yaza evlenmeyi düşünüyoruz."
Boğazıma küçük olmayan bir yumru otururken hafifçe kafa sallıyordum ki duyduğum ikinci sesle kafamı merdivenlerden inen Jungkook'a çevirdim.
"Siz öyle düşünüyorsunuz."
Bize doğru ilerleyen Jungkook'a koşarak ilerleyen kısa saçlı kıza baktığımda, adamın bildiğiniz koluna yapışarak "oppa.." diye ciyakladığına ve Kook'un yüzünü buruşturduğuna yemin edebilirim.
Kızın gözleri bana döndüğünde tek kaşı yavaşça havaya kalktı.
"Ben de tam komşuna "işini" hallettiyse gitmesini söylüyordum."
İma ettiği şeyle bedenim kasılırken sinirle bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım.
"Lizzy, sana kim gelmeni söyledi?"
"Ama Kookie..."
"Lizzy!"
Ellerimi saçlarımdan geçirip sinirle soludum ve yüksek çıkmasını umduğum sesimle konuştum. "Karı koca kavganızı bölmek istemem ama..benim için kavga etmeye değmez gerçekten. Size mutluluklar dilerim."
Lizzy alayla gülüp, "Senin için mi kavga edeceğiz? Güldürme beni sürtük."
Artık sınıra geldiğimi fark ettiğimde dişlerimin gıcırdamasına izin vererek gözlerimi sinirle devirdim. "Kook sevgili nişanlını sustur ya da susturayım."
"Susturamazsın."
Bu sesin Lizzy'den çıkmasını beklerken Kook'un sesinden duymak beni sarsarken gözlerim hızlıca gözlerini bulmuştu. Hiçbir şey demedim, diyemedim. Gözlerimde ki hayal kırıklığını görmesini umarak son kez baktım, kısa saçlı kızın zafer sırıtışını dahi umursamayarak arkamı dönüp ilerledim.
Kapıyı kızarık ve yanan gözlerimle beraber sertçe kapatırken. Ağlamamak için direnmeye çalıştım. Her şeye tamam, ama bunu nasıl söylerdi? O iğrenç kadının bana söylediği her şeyi kabul etmişti. bunu göze alarak söylemişti.
Sinirle eve girip kapıyı arkamdan sertçe çekmiş ve koltukta horlayarak uyuyan "sevgili" babamı uyandırmıştı haliyle. Beni azarlamasına izin vermeden odama girip yatağa girdim ve yorganın içine girerek deli gibi tepinmeye başladım. Sinirimin bir şekilde geçmesi gerekiyordu.
Yavşak.
Şerefsiz.
Seksi piç.
Odamın kapısı aniden açılınca kimin geldiğini umursamadan yüzümü yastıktan kaldırmamaya devam ettim.
"Kalk yataktan."
Duyduğum çatlak ve sarhoş olduğunu belli eden sesle midem ağzımı sollamış ve kaslarımın gerilmesine sebep olmuştu.
Yorganı hışımla kaldırıp doğruldum, anında üstüme çöken beden ve boğazımı saran ellerle gözlerim far görmüş tavşan gibi açılmış nefesim kesilmişti."N-ne yapıyorsun?"
"Neredeydin gece boyunca, kimlerle sürttün?"
Hassiktir, bok.
Bu adama içki içirmeyin bir daha. Ama bu ne yani önüne gelen boğazıma yapışıyor.
Ellerimi iğrenç herifin bileklerine dolayıp çekmeye çalışırken o daha çok sıkıyor ve benim iyice başım dönüyordu.
***
Gözlerimi açtığımda gözümün önündeki beyazlık gözlerimi kamaştırmıştı. Bir kaç kez kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Yutkunduğumda boğazımda oluşan acı yüzünden inlemiştim. Yavaşça doğrulup olduğum yere baktığımda yatağımdan düştüğümü farkettim. hah, ne kadar güzel.
Ayaklanıp lavaboya ilerledim ve içeri girmemle midemin kasılması benim de klozete koşmam aynı anda gerçekleşerek beni sersemlettirmişti. Eğildiğimde karnımın acısı başıma vurmuş her hangi bir yere tutunmuştum. Ne bokum dönüyordu? Midemde bir bok olmadığımı gösteren azınlık yüzünden mide bulantım geçmemiş üstüne sırf safra geldiği için boğazımı yakmıştı. Doğrulup lavaboda ağzımı çalkaladım. Gözlerimi yukarı kaldırdığımda gördüğüm görüntüyle irkilip geriye bir adım attım. O piç herif bayıldığımda ağzıma sıçmıştı anlaşılan. Birden bire ne oldu bilmiyorum ama daha boğazımdaki yara geçmeden yerine yenilerini eklemesi beni sinirlendirmişti.
Lavabodan çıkıp aşağı hızlı adımlarla indim. Etrafta kimseyi görmeyince sinirle solurken ıslık sesini duyduğum an duraksadım. Abim? Beni böyle görmemeliydi.
Hızlıca kapıya yöneldim, kapıyı açtığım gibi dışarı çıktım ve hafifçe öksürmemle kendini gösteren boğaz acım iyiden iyiye kendini belli ediyordu. Dış kapıdan çıktığım an karşımda gördüğüm kişiyle moralim yerle bir olmuştu. Gözlerimi kaçırıp, hiçbir şey demeden hızla sağa döndüm ve ilerlemeye başladım.
Bileğimde hissettiğim parmaklarla gözlerimi hızla bileğime indirip kaşlarımı çattım. Gözlerimi tekrar karşımdaki kişiye çevirdim. Gözlerinde gördüğüm endişe kalbime bir ok gibi saplansa da kendimi bozmayarak soran gözlerle yüzüne bakmaya devam ettim.
"Ne oldu sana?"
Hah.
Ne olmuşmuş, sanki önemsiyor.
"Hiçbir şey."
Gözleri üstümü baştan aşağı tarayıp tekrar gözlerimi bulduğunda sinirlendiğini belli edercesine soludu.
"Kim?"
"Ne kim?"
Sorusuna soruyla karşılık verdikten bir kaç saniye bile geçmeden yüzüme kükreyen bir adet Jungkook'la karşılaştım.
"Jimin!"
"Ne?"
"Şu üstünün haline bak, boğazın..ah." sözünü tamamlamadan bileğimi bırakıp elini saçlarına sertçe geçirip tekrar soludu.
O sırada fark etmemiş olduğum detayı ancak fark edebilmiştim. Tişörtü merakla sıyırıp olanı görmek istedim. Bir şey kanıyordu. Neden hissetmiyordum. Ya da belki de kurumuş kandı.İşte şimdi sıçtım.
Jungkook benden önce davranmıştı.
"Siktir Jimin."
***
biraz heyecansız bir yerde bitirdim ama olsundu be. diğer bölüme bol jikook momenti okuruz.
öpyrm sizi.oy sınırı: 40
arkadaşlar oy sınırı geçse de bölüm biraz geç gelebilir sağlık sıkıntıları yaşıyorum mazur görün.
en kısa zamanda yazmaya çalışacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yes Baby! | | Ji'kook
Fanfic"Beni kışkırtıyorsun küçüğüm." Yüzüme çarpan sıcak nefesiyle gözlerim istemsizce kapanırken küçüğüm lafının ardından gözlerimi açmıştım. Sızlayan dudağımı hafifçe ısırdığımda dudağıma kayan gözlerinin ardından sıcak ve hırıltılı nefesi dudaklarıma...