Her zamanki gibi muhtelemen bir süre üzerine oturamayacağım kıçımın felaket ağrıdığı bir Pazar sabahına uyandım. Kızlar barakasındaki yatağımdaydım. Üstümde nerden geldiğini bilmediğim mavi bir hırka vardı. Kasık bölgemin üzerinde morarmaya yüz tutmuş, yatay bir kırmızı çizgi fark ettim. Domaltıldığım şifonyerin kenarına defalarca çarptırılmamın sonucu olsa gerek. Hayvan herif. Bana ne yaptığının farkında değildi. Umrunda olduğumu da sanmıyordum gerçi.
Öğleden sonra oyuna gitmemiz gerektiğini biliyordum. Bugün tek oyun oynanılacaktı ve onu da zaten kaybedecektik. Kendimi tribe sokmama gerek yoktu o yüzden. Olabildiğince barakada kalıp Damla'yla konuşmak istiyordum. Hemen şimdi yanıma gelmeli ve bana sarılmalıydı. Buna çok ihtiyacım vardı.
Az ötede esneyerek doğrulmaya çalışan Nisa'yı buldu gözlerim. Bir gülücük atıp yanından uzaklaştım. Denize doğru yürümeye başladım. Elif'le Aycan bir kütüğün üstüne oturmuş gülüşüyorlardı. Başka da kimse yoktu ortalıkta. Sanırım Sema'yla ikisi coconut toplamaya gitmişlerdi. Normalde beni de uyandırırlardı. Buna takılmamam gerektiğini biliyordum ama elimden gelmiyordu. Bu adada yalnız kaldığım her andan nefret ediyordum.
"Y/n, kraker yiyılim mi?"
Bakışlarımı Eliflerden çekerek arkaya döndüm. Nisa dünkü ödülden ayırdığını düşündüğüm kırmızı bir paketi sallayarak gülümsüyordu. Ahh Nisa ve o tatlı aksanı.
"Yiyılim bebeek" diyerek atladım üstüne. Bu kızla uğraşmayı gerçekten seviyordum. Ellerimi boynuna ve karnına götürerek gıdıklamaya başladım. Krakerini elinden alıp bir kenara attım. Afalladığı için kolaylıkla yere serebildim. Ama birazdan ağzıma sıçacağını bildiğimden elimi çabuk tutmam lazımdı. Tatlış tatlış ciyaklayıp gülüyordu. Beyaz tişörtünün yakasını tutup çektim. Göbeğini ısırmamla bağırması bir oldu. Artık kaçma vaktiydi. Tam tabanları yağlamaya yeltenmiştim ki bize doğru adımlayan Oge'yi gördüm. Az önceki pozitif hava tamamen dağılmıştı benim için. Suratım gerildi.
"Kızlar ne bu enerji sabah sabah?"
Hayır. Bana böyle gülümsememeliydi. Düşüyordum deli gibi. O kadar etkiliyordu ki beni, elim ayağıma dolaşıyordu onu her gördüğümde.
"H-hep böyleyiz biz." diyerek başımı mahçupça öne eğdim. Üzerimdeki etkisine bir kez daha lanet ettim içimden. Şükürler olsun ki diğer kızlar da geldiğini fark edip seslendiler. Onlara dönüp selam verdi ve konuşmaya devam etti."Hilmiler balık tuttular da henüz bir şey yemediyseniz gelin birlikte kahvaltı yapalım dedik."
Aycan oradan atılarak "İyi yapmışsınız, açız biz de." dediğinde bana pek seçim şansı sunmamışlardı. Gitmek istemiyordum. Tek boş günümü rahat geçirmek istiyordum. Erkekler barakasına daha önce bir kez kızlarla, bir kez de yalnız gitmiştim ve o anları hatırlamak bile midemi bulandırıyordu. Beynim hızlıca bir bahane üretmeye çalıştı.
"Ama Damla'yla Sema burada değiller. Onlar gelmeden ayıp olur şimdi. Başka zaman yapalım bence."
Aklıma gelenin en iyisi buydu. İşe yaramasını umut ediyordum. Ogeday umutlarımı çöpe atarcasına cevapladı.
"Sizi bulamayınca bizim oraya gelirler onlar da. Hadi o kadar hazırladık sensiz gitmem valla."
Mavi gözleri mi daha ikna ediciydi demin dedikleri mi bilmiyorum ama her halükarda tavlamıştı beni. Kabul ettiğimi kısa bir "peki" ile ifade ederek aptal bir gülücükle baktım suratına. Uzattığı elini sağ omzuma attım, kolunun altına girip yürümeye başladım. İşte bu kadar kolaydı beni etki altına alması.
Arkamızdan ilerleyen Nisa'nın bana sarf ettiği tatlı sert hakaretler ve intikam yeminleri eşliğinde ulaştık erkekler barakasına. Hakan'la geçirdiğim gece gelmişti aklıma. İstemsizce Ogeday'a daha çok sokuldum. Neden korktuğumu biliyordu. Kolumu okşayarak kulağıma eğildi. "Yanımdan ayrılma. Tamam mı güzelim?" Bu bile içimi ısıtmaya yetmiyordu ama yine de kafamı sallayarak onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhtiyaç Evi
FanficSurvivor'la alakalı beklediğiniz her şeyin çok uzağında bir kitap. Hayali bir kadro ve uydurma bir sistem içerir. Alışılagelmedik oranda cinsellik barındırır. Hassas bünyeler için zehirlidir. Hikayede bahsi geçen isimlerin karakter yapıları ve dahil...