02

256 44 17
                                    






Her şey aynıydı. Ben yine koltuğumda bağdaş kurmuş oturuyordum. Tek fark bu sefer televizyon kapalıydı. Bakışlarım salonumun camından gözüken dolunaydaydı. Bu gece yıldızlar yoktu. Belki bu gece yalanlar da olmazdı?

Elimdeki bardaktan bir yudum daha su içtim ve sağ elimin iki parmağını burun kemerime getirerek sıktım. Çok uzun süredir uyumuyordum. Başım feci derecede ağrıyordu ve ağrı kesicilere karşı bağışıklık edindiğimi düşünmeye başlamıştım.

Elimi yüzümden uzaklaştırmamla başımı geriye attım ve gözlerimi kapattım. Çok yorgundum, her anlamda çok yorgundum, dayanacak gücüm kalmamıştı.

Gözlerimi açtım. Işık gözlerimi acıttığında yüzümü buruşturdum. Zaten katlanılamayacak derecede ağrıyan başım daha da kötü olmuştu.

Ayağa kalktım ve bardağı sehpanın üzerine koydum. Belki gözlüklerimi takarsam biraz olsun ağrımı azaltır diye düşünerek odama doğru yürüdüm.

İçeri girer girmez çalışma masama ilerledim. Bakışlarım aynadaki yansımama takıldığında duraksadım. Bedenimi tamamen aynaya doğru çevirdim ve kendimi inceledim.

Siyah saçlarım dağılmıştı, göz altlarım gittikçe daha kötü oluyordu ve yanaklarım küçülmüştü. Bakışlarımı yavaşça üst bedenime doğru indirdim. Kilo vermiştim. Çok fazla kilo vermiştim ve bu elimde değildi.

İçtiğim ilaçlar etki etsin diye atıştırdığım bir kaç şey dışında yemek yemiyordum. Daha doğrusu yiyemiyordum ve belki de açlıktan ölmediğim için şükretmeliydim.

Bakışlarım arkamda duran yatağıma kayarken kapımın tıklatıldığını duydum. Biraz erkendi saat. Umursamadım. Zaten bugün çoğu şey farklıydı. Bir tek o aynıydı.

Odama neden geldiğimi bile unutmuşken geri çıktım ordan. Koridordan geçtim ve kapının önüne geldim. Bu sefer düşünmeden açtım kapıyı. Belki de hiç bir şeye sabrım kalmamıştı, bilmiyorum.

Bakışlarım onu buldu. Dedim ya bu gece her şey farklıydı diye. O da farklıydı.

Sarı saçlarını düzleştirmiş ve özenle iki yana ayırmıştı. Makyaj yapmıştı ve maalesef göz altlarını kapatmaya yetmemişti. Üzerinde özenle ütülenmiş bir takım elbise vardı ve biraz nefes nefese gibiydi.

Yine aile yemeğinden kaçmıştı.

Gözlerimi devirmemek için kendimi sıktım ve ona bakmaya devam ettim. Güçlü durmaya çalışıyordu. Ama sadece çalışıyordu. O da çok kötüydü, o da çok yorulmuştu. Peki niye hala devam ediyordu?

"Ben..." dedi ve sustu. Keşke hep sussaydı diye düşündüm. Hiç bir şey söylemese belki daha az üzülürdüm. Hiç söz vermese terk etmiş de sayılmazdı değil mi?

Dudaklarını yaladı. Bakışlarım istemsizce oraya kayarken yutkundum. Ama boğazımdaki kuruluğu almadı.

Bu gecede soğuktu ama bu sefer üşümüyordu. Belki bir şeyler değişirdi?

Umutla ona bakmaya başladım. Sonra "Özür dilerim." dedi.

Yine yıkıldım. Yine fark ettim yanıldığımı. O hiç değişmiyordu.

Nasıl bir ifadeyle ona baktım bilmiyorum ama bir anda güçlü tutmaya çalıştığı tarafı yıkıldı. Yüzüne acı çektiğini belirten bir ifade yerleşti ve ben sadece ona baktım.

"Biliyorum bunu söylememden bıktın ama özür dilerim." dedi. Dudaklarımı araladım ve uzun süredir ilk defa konuştum.

Başımı iki tarafa sallayarak "Bilmiyorsun." dedim ve başımı eğdim. Uzun süredir konuşmadığım için sesim çatlamıştı ama umursamadım.

Biliyorum diyordu ama hiç bir bok bildiği yoktu.

"Ö-özür dilerim." dedi. Şu ana kadar ilk defa kekelediğini duymamla bakışlarımı tekrar ona çıkardım. Omuzları düşmüştü. Bir eli ayakta durabilmek için kapının girişine yaslanmıştı.

Ne kadar kolay diye düşündüm. Sözde özür dilemek ne kadar kolay.

Oysaki çoğu insan çekinirdi özür dilemekten, o niye bu kadar çok seviyordu?

Dudaklarımı dişledim, cevap vermedim. Garip bir gülüş döküldü dudaklarından, daha çok kendine gülüyor gibiydi.

Dikkatle hareketlerini izlerken yerinde kıpırdandı.

"Yine aile yemeğinden kaçtım biliyor musun?" dedi. İlk defa özür dilemekten başka bir şey yapıyordu.

Silik bir gülüş belirdi yüzümde "Biliyorum." dedim.

"Biliyorsun." dedi.

Yine canım acıdı.

Neyden bahsettiğini anlamam için yalvarır gibi bakıyordu. Anlamıştım. Ama devamını getirmedim. Biliyorum demedim. Diyemedim.

Yine sustum, artık alışmıştı bu hareketime. Tepki vermedi. Cevap beklemedi.

"Uyuyalım mı?" diye sordu.

Cevap vermedim. Yalvarır gözlerle ona bakıyordum ve o çoktan kazandığını biliyordu.

Ben bir şey demeden içeri girdi. Elimden tutup beni içeriye çekiştirirken kapıyı ayağıyla kapattı ve odama yürüdü.

O yokken asla dokunmadığım yatağıma oturttu beni. Ceketini çıkartıp çalışma masamın sandalyesine astı. Dolabıma yöneldi. Kendi kıyafetlerinin olduğu yerden kendine bir tişört ve eşofman çıkartırken orda olmamı aldırmadan üstünü değiştirdi.

Bakışlarımı hiç çekmedim ondan, başka zaman yaramazlık yapabilirdim ama o an tek düşündüğüm onun da çok kilo vermiş olduğuydu. Zaten zayıftı, şu an ise kemiklerini sayabiliyordum.

Niye yapıyordu bunu kendine, bize?

Sonra bana döndü. Yorganımı kaldırıp yatmam için bekledi. İtaat ettim yine ona ama bu sefer arkamı dönmedim. Yanıma yattığında ona bakmaya devam ettim.

Kollarını belime sarıp beni kendine çekti. Başını eğip boynuma dudaklarını bastırdı. Kelebek öpücüklerini çene kemiğimden yanaklarıma kadar çıkartıp en son burnumu öptü ve geri çekildi.

Dudaklarım sızlamaya başlarken mızmızlanmamak için zor tuttum kendimi. Hissetmiş gibi dudaklarımı öptü. Öyle bir öptü ki, öleceğim sandım. Oysa ben zaten ölüyordum.

Yavaşça geri çekildi, sonra doyamamış gibi son bir kez daha öptü ve gözlerini kapattı. Ben onu izlemeye devam ederken dudakları aralandı.

"Gitmeyeceğim, uyuyalım." dedi. Fısıltı şeklinde söylediklerini hiç duymamak istedim. Oysaki güzel gidiyordu bu gece. Henüz söz vermemişti bana, niye bozuyordu ki?

Derin bir nefes verdim burnumdan ve gözlerimi kapattım. Yine baş roldüm, yine oynuyordum.

Bu sefer uyuyor numarası yapmama gerek kalmadı ama. İlk defa uyuya kaldı. İlk defa gerçekten uyudu ve ben ne kadar orda o şekilde onu izledim bilmiyordum.

Sonra gözlerim kapanır gibi oldu. İki buçuk haftadır uyumamamın verdiği yorgunluk çöktü. Sadece onunla uyuyabiliyordum, sadece onun kokusuyla uyuyabiliyordum ve o karşımdaydı. Kokusu etrafımı çevrelemişti ve mışıl mışıl uyuyordu.

Dayanamadım, bu sefer gerçekten uyudum, numara yapmadım.

Gördüğüm kabusla çığlık atarak uyandığımda da yanımın boş olduğunu fark ettim.





Bölüm Sonu




10.03.2020



-Mabel

The Last Time  // Five Shot ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin