Ve her şey milyonlarca parçaya ayrılmaya başladı.
Kırıldığımı hissettim.
Parçalarım dört bir yana dağıldı.
Ve bebeğim,
Gördüm ki beni toplayacak son insan sensin.
Dokunma parçalarıma, acıyor.
Fazla acıyor,
Lütfen....''Böyle olsun istemezdim.'' Kelimeler dudaklarından yara gibi dökülmüştü.
Gözlerimin önündeki harabeyi izledim, izledim ve ''Biliyorum'' diye fısıldadım. Daha fazla diyecek bir şeyim yoktu. Diyeceğim olsa bile, diyecek gücüm yoktu. Gözlerimi kapatıp nefesimi dışarı verdimSu yutan balık;
Kapüşonumu kafama geçirip okul kapısından içeri girdim. Yine geç kalmıştım. Merdivenlere yöneldiğim sırada birinin bana seslenmesiyle durdum ve arkamı döndüm. Hakan müdür. Saç ektirdiği kafasını sıvazlayarak bana baktı. ''Işıl odama gelir misin?'' Yüzüne anlamsızca bakıp ''tabii hocam.'' dedim ve peşinden yürüdüm. Uzun koridorun başındaki odaya giren müdürü takip edip peşi sıra odaya girdim. Eliyle sandalyeyi göstererek ''otur'' dedi. Oturup çantamın tek kolunu çıkardım ve ona baktım. ''bak ışıl devamsızlığın haddini aşıyor. Neredeyse 45 gün olacak ve bu ne demek biliyoruz. Son sınıfsın ve sınıf tekrarı yapmak sanırım hoşuna gitmeyecek bir şey. Başarılı bir öğrencisin ve açıkça söylememi istersen kızım, okul ortalamasını yükselttiğin için seni disiplin cezalarına rağmen ne sınıfta bırakmak işime gelir ne de seni okuldan atmak.'' Söylediklerini
zaten daha önce defalarca dinlemiştim. ''Haklısınız hocam, fakat durumu izah etmiştim. Çalışıyorum ve çoğu gün izin alabileceğim bir işim yok.'' Sıkıntıyla nefes verdi. ''ışıl, kızım farkındayım fakat bu böyle devam etmez. Devamsızlığını sileceğim. Fakat bir şartım var. Okulun bir kaç odasını sanatsal hale getirmeni istiyoruz. Hemen hayır deme yeteneğinin farkındayız ve bunu değerlendirmek istiyoruz. Boyalar fırçalar hazır. Zaten derslerinizde test çözdüğünüz için bir eksiğinin olacağını sanmıyorum konu bakımından, bildiğim kadarıyla ders alıyorsun zaten değil mi?'' Kafamla onayladım. '' öncelikle spor salonundan başlamanı sonra resim odasıyla devam etmeni istiyorum. Kabul mü?'' Biraz düşündüm ve kafamı salladım. ''Tek bir şartla. Nerede olursam olayım yalnız çalışırım o yüzden camların açık olmasını ve anahtarların bende kalmasını istiyorum. İçeride kimse ne yaptığıma karışmayacak.'' Hakan hoca kafasını salladı. ''tamam nasıl istersen.'' Kafamı sallayıp sandalyeden kalktım. Odandan çıktım ve kattaki tuvalete girip kabinleri kontrol ettim ders ortasında oldukları için tuvaletler boştu. Bir kabine girip sigaramı çıkardım ve yaktım. Kapıya yaslanarak alevlendirdiğim sigarayı içip diğer yandan gelen giden var mı diye ayak seslerini dinlemeye başladım. Sigaram bitince suyu açıp elimle havayı yelledim ve kilidi açıp dışarı çıktım. Spor odasının kapısına gelince telefonumdan gelen titreşimle durup telefonumu aldım.
1 yeni whattsap mesajınız var
05**: Sen çok güzelsin.
Numarayı tanımıyordum. Profil fotoğrafı yoktu. Kaşlarımı çatıp ona bir mesaj gönderdim.
Işıl: Sen de kimsin?
Anında gördü ve yazmaya başladı.
05**: Güzelliğin dert oldu dert.
Alay mı ediyordu?
Işıl: Derdin ne? Kimsin sen?
05** Bak güzelim henüz tanışmıyoruz ama tanışacağız.
Onunla vakit kaybedemezdim hem de bunca sıkıntım varken. Profiline tıklayıp onu engelledim ve telefonumu cebime koydum.
Spor odasına girip yerdeki boyalara baktım. Tavan fazla yüksek olduğu için kurulmuş iskeleye baktım. Çantamı ve montumu çıkarıp kenara koydum ve sweatshirt'ümü çıkarıp okul okul formamla kaldım. O sırada kapı açıldı. Hakan hoca gülümseyerek bana baktı. ''Anahtarı getirdim kızım herhangi bir ihtiyacın olursa seslen olur mu? Ha bir de aklında ne var ne yapmak istiyorsun?'' Sırıtıp ona baktım. ''Basketbol oynayan charlie chapplin ve tenis oynayan stephan hawking hocam.'' Yüzüme anlamsızca baktı. Gülüp kafamı salladım. ''Sadece şaka yaptım. Klasik top oynayan adam-kadın figürleri istemiyorum açıkçası. Ünlü sporcuların portreleri var aklımda. Onlarla başlarım.'' Gülümseyerek onayladı. ''aslında diğerleri de kötü fikir sayılmazmış, ama dediğim gibi sana bırakıyorum.'' Cebinden çıkardığı anahtarı bana verdi ve odadan çıktı.
Kendi kendime söylenerek boyalara yöneldim.
Hadi bakalım göster kendini.
2 saat sonra
Kapı tıklatıldığında kendimi verdiğim Wilt Chamberlain portresinden ayrılıp iskeleden indim ve kapıyı açtım. Hakan hoca elinde poşetle kapıda hayranlıkla duvardaki eserime bakıyordu. ''Işıl... bu çok güzel olmuş. Sahi bu kim?'' Gülümseyip uzattığı poşeti aldım. ''Wilt Chamberlain hocam. Bir maçta 100 sayı atarak rekor kıran yaşayan efsane. Sadece rütuşları kaldı sonra ben izninizi isterim.'' Kafasıyla onayladı. Hala tavandan yere kadar inen çizime bakıyordu. Elimdeki poşette beyaz boya vardı. Hakan hoca odadan çıkınca boyayı poşetten çıkarıp diğerlerinin yanına koydum.
O sırada telefonum çaldı.
Kayıtlı olmayan numaranın çağrısına cevap verip telefonu kulağıma götürdüm.
''Alo?''
''Alo ışıl hanım. Özel süngü hastanesinden arıyorum doktor rıfat ben. Anneniz...''
Nefesimi tuttum.
''Anneniz ne? İyi mi o ölmedi değil mi?''
'' Işıl hanım anneniz kaçmış''