1. ***Merhaba Yeni Hayat***

149 7 2
                                    

Korna çalınca irkildi ve daldığı hayalden geri döndü. Saatini kontrol etti ve iş görüşmesine yetişmek için 20 dakkadan pek fazla vaktinin olmadığını gördü. Bu işe geç kalarak mahv etmek istemiyordu.

Zaten hep bu şirkette çalışmayı istiyordu ve çalıştığı anlarda bile boş pozisyonun olup-olmadığını hep kontol ederdi. Ve sonunda kovaladığı şansı yakalamıştı. Steve Harringstone LLC-de en çok istediği pozisyon için işçi alınacağı ilanını okur-okumaz hemen CV-sini yollamış ve 3 gün geçmeden geri dönüş olduğunda mutluluktan çılgına dönmüştü.

Sanki işe yarıyacakmış gibi otobüs şöförüne "daha hızlı süremezmisiniz?! koyu yeşili mi bekliyorsunuz" diye söylendi. Otobüs şöförü de trafikten bunalmış olacak ki, kaba bir tavırla "kolaysa gel, buyur sen sür" dedi. Deniz zaten çok çabuk sinirlenen bi karaktere sahip olduğu için ve sakinleşmesi zor olduğundan tartışmayı fazla uzatmadı ve şöföre "kapıyı açın, inicem, yürürsem daha çabuk varırım" dedi. Otobüs şöförü de "memnuniyyetle" diye cevap verip kapı açma düğmesine bastı. Deniz hızla otobüsten inerken artık 11 dakika zamanının kaldığını fark etti ve ayağındaki topuklularla koşmaya başladı. Koşarken bir taraftan da kendi-kendine söyleniyordu. "Topuklulara, trafiğe, iş görüşmesine nefret ediyorum. Hep fazla gururum yüzünden ben zararlı taraf çıkıyorum" ve böylelikle 9. iş yerinden de 1 hafta önce ayrılmıştı. Gömlek değiştirir gibi iş yeri değiştiriyordu. Ama neyse ki, üstün özellikleri sayesinde iş bulmak kolay olurdu Deniz için. Üniversiteyi farklılık diplomasıyla bitirmiş, küçük yaşlarından öğrendiği ingilizce ve rusçasına ispanyolca, fransızca ve italyanca eklemişti. Ayrıca üniversite yıllarında hiperaktifliği yüzünden bir yerde durmamış türlü etkinliklere ve konferanslara katılmış ve önemli insanlardan artı referanslar toplamıştı. Bu özellikleri sayesinde her müracaat ettiği iş yeri Denizin bir önceki iş yerini Deniz gibi bir elemani elden verdiği için hem o iş yerini aptal belirliyor, hem de Deniz gibi birinin şirketlerinde çalışacağı için seviniyorlardı.

Deniz Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de doğulmuştu. Tek çocuktu. Koyu kahve ve açık kahve karışımı uzun, hafif dalgalı saçları, büyük yeşilimsi kahve renkli ışıltılı gözleri, belirgin elmacık kemikli yüzü vardı. Çok fazla uzun boylu değildi. Ama kısa boylu da değildi. Fit denilecek kadar zayıftı. Ama zayıf kalmak için hiç çaba sarf etmezdi. Genlerinden gelme zayıflıktı bu. Her kes tarafından hep deniz kızına benzetildiği için aile içinde ve arkadaşları tarafından hep deniz kızı diye hitap edilirdi.

Koşa-koşa sonunda iş görüşmesi yapılacak olan yere varmıştı. Yüksek binanın önünde nefes-nefese kalmıştı. İş görüşmesi için geldiği yer Bakü'nün en prestijli business plazalarından biriydi ve şehrin en merkezinde yerleşiyordu. Çoğunlukla yabancı şirketlerin olduğu bu plaza Denizin hep çalışmak istediği yerdi. Aslında bi önceki iş yerinden çıkma sebebi de evlerine fazla uzak olması ve artık sıkılmış olmasıydı.

Saatini kontrol etti ve 4 dakika kaldığını fark etti ve kendi-kendine "vay be hızlı yürüdüğümü biliyordum ama ışınlanma yeteneğimin olduğunu bilmiyordum" diye espri yaptı. Kendini iş görüşmesine moral olarak hazırlıyordu. Aslında alışmıştı iş görüşmelerine. Robot gibi soruları yanıtlamakta ve motivasyon nutku atmakta uzman olmuştu artık. Plazaya koşar adımlarla girdi, resepsiyona yaklaştı kimliğini uzattı ve iş görüşmesi yapılacak olan şirketin adını verdi. "Steve Harringstone LLC için iş görüşmesine geldim" Resepsiyonist arayıp şirketten kontrol edip "tamam Deniz hanım çıka bilirsiniz. Sağ taraftan gidince 8. kat" Deniz " teşekkürler" deyip geçici plaza kartını alarak asansöre doğru hızlı adımlarla ilerledi. Asansörün düğmesini bastı, ve neyseki çok fazla beklemedi. Asansörün kapıları açıldı ve Deniz içine girdi, asansör Denizin sevdiği gibi boştu, ve Deniz hemen fırsatı kullanarak asansörün kocaman aynalarında üstünü kontrol etti. Çok zevli bir kızdı ve nereye nasıl giyineleceğini hep bilirdi. Etek giymeği daha çok severdi tabii. Bu kez de üzerinde mor renkli mat deriden kalem etek, truvakar kollu siyah duğmeli beyaz gömlek, koluna eteğinin koyu rengi olan mor bir ince bileklik ve vizon renkli saat takmıştı. Kulaklarında yok denilecek kadar belirgin olmayan küçük siyah küpeleri ve ten renkli platform topuklu nude ayakabılarını giymişti. Üzerine de bej renkli trençkotunu giymişti. Eline de mürdüm renkli çantasını almıştı. Saçlarını at kuyruğu toplamış, hafif te makyaj yapmıştı. İş görüşmesi günleri özellikle abartı görünmemesine özen gösterirdi. Alel-acele kulak tarafından Bakü'nün her zamanki rüzgarı ve koşması sayesinde çıkan saçlarını düzeltip, kendini son kez aynada kontrol edip, asansör kapısı tekrar kapanmadan asansörden çıktı. Asansörden çıkınca önünde bu katta olan şirketlerinin isimlerinin yazıldığı tabelayla karşılaştı. Steve Harringstone şirketi tam olarak koridorun sonunda sağ taraftaydı. Denizin iş görüşmesi için geldiği bu şirket ingiliz asıllı 75 yaşlı Steve Harringstone'nun kurduğu dünyaca ünlü organizasyon şirketiydi. Deniz bu şirkete event organizer assistant pozisyonu için gelmişti. Zaten çok seviyordu böyle işleri. Ama önceki iş yerleri hep sıkıcı şirketler ve çoğu da yerli şirketlerdi. Deniz hep yabancılarla çalışmayı, farklı kişiliklerini ve renkli karakterlerini araştırmayı sevmişti. Kapının zilini bastı, ve kapının açıldığını belirten sesi duyunca kapıyı açıp içeri girdi. Denizi kızıl-mor saçlı, garip giysili bir kız karşıladı. Bu kız şirketin resepsiyonistiydi ve aslen rustu. Ancak azericeyi çok güzel konuşuyordu. Mükemmel azericesiyle Denizin yanına geldi ve çok kibarca selamladı "merhaba siz Deniz hanım olmalısınız. Şu an sizinle görüşecek olan Mr. Niel ve Aidan hanım toplantıdalar ve bitmesine 5 dakika kaldı. Sizi görüşmenin yapılacağı odaya alıcam. Beklerken bi şey içmek istermisiniz?" Deniz aynı kibar ses tonuyla yanıtladı "Tamam beklerim, ve hayır bir şey istemiyorum, çok teşekkürler" Resepsiyonist Denize sadece gülerek yanıt verdi ve kapıyı kapatıp Denizi kendisiyle baş-başa bıraktı. Denizin bu kısa süre içinde şirkette gözetlediği ve kanaata geldigi şey çok modern, tarz, şık ve aynı zamanda düzenli bi şirketin olmasıydı. Şu an oturduğu oda büyük toplantı odasıydı. Kocaman toplantı masası, üzerinde projector, duvarlarda bi sürü başarı sertifikaları, tavan ise garip bi şekilde normalden farklı olarak galaxi şeklinde yaptırılmıştı. Ayrıca solundaki duvarda yuvarlak bir kitaplık vardı. Deniz kendisinin kitaplara olan merakını yenemedi ve oturduğu yerden kalkıp kitaplıktaki kitapları incelemeye başladı. Hepsi şirketin uzun zamandan beri olan faaliyetini anlatan kitaplardı. Tam bi kitabı eline alıp incelemeye başlamıştı ki, kapının açılmasıyla irkilildi ve elindeki kitabı hızlıca yerine bıaktı. Bu sırada içeri giren şirketin branç patronu Mr. Niel gülümseyerek doğal olarak ingilizce "beklemekten sıkıldınız galiba? Beklettiğimiz için özür dileriz, acil toplantı çıktı" dedi ve elini Denize uzattı.

İstanbul'la Evliyim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin