S2

17 4 0
                                    

Yerimden sıçradığım da suda ki şiddetli dalga akvaryumumu sallıyordu. Gerçekliğe döndüğüm de rüya olması az da olsa beni rahatlatmıştı ama bir o kadar da denize karşı korkak tavrım kalbime acı veriyordu.

Mavi köpek balığı renginde ki yabani görünüşüm, her an bir insanı avlayacakmışım gibi korkutucu gösteriyordu beni. Ama vücudumun çoğunlukla belirli yerlerinde olan balık pullarım, yüzgeçlerim deniz kızıymışım gibi şirin gösterse de ani duygu değişimleri sırasında ortaya çıkan uzun yırtıcı tırnaklarım, boynumda, göğsümde ve belimin iki yanında bulunan solungaçlarım buna olanak vermiyordu...

Akvaryumumun merdivenlerinden sürünerek çıkarken inişim yuvarlanarak olmuştu. Canım hiç yanmasada  gülünecek durumuma ağlayacak gibiydim. Soğuk zeminde öylece dururken gördüklerimin rüya olmasına bir nebze de olsa sevinmiştim.

Yoğun uğraşımla sürünerek ilerlerken aralık olan kapıyı ittirdim. Sabah olması beni mutlu etse de bir yandan bu durumdan nefret ediyordum. Her sabah aynı dayanılmaz acı; insana dönüşürken canım 3 - 4  kat fazla yanıyordu. Kemiklerimin, kuyruğumun içine girişi, ayrılışı: CİDDEN BU BİR HAYAT MIYDI?

Ellerim korkudan titrese de odama sürünerek gelmeye devam ediyordum. Ağır vücuduma karşı kendimi yatağa çıkmaya zorladım ve yumuşak yatağımın içine sokulurken öylece durup duvarı izliyordum. Kuruyan bedenim yaklaşan kıyametimi tiz bir ağrıyla belli ediyordu. Lanetle söylendim. Yine yine yine!

Nerede o deniz kızı mucizesi? Sihirle acısız dönüşebilen varlıklar!?

Derin bir iç çektim

-Tamam sakin olmalıyım.

Annem bir keresinde 'Deniz kızlarının mal bir varlık olduğunu bu yüzden soylarının tükendiğini' söylesede, bu lanet acı beni mahfediyordu. İçimden  yükselen çığlık kısa ama öz değişimle canım yanıyordu.

-Bir an önce bitsin bu acı lütfen!

Gözlerimden damlalar süzülürken çığlığım evi inletmişti bile. Hiç bir zaman kendimi tutamıyordum. Havanın içime doluşu nefes borumu yaksada direnmeye çalışıyordum...

Vücudum ortama uyum sağladığında geriye derin derin nefeslerim kalmıştı. Kendime bu acıyı yapar iken mozaşistmişim gibi hissediyordum.

Ayağa yavaşça kalktığım da onca acıdan eser yoktu. Elime telefonumu alıp açtım. Yine Her zaman ki saatimde 6:30 yazıyordu. Üzerimi bornozumla kurularken bir yandan aynada ki yansımama bakıyordum. Beyazlamış saçlarım eski kahverengi haline dönerken öylece bakıyordum.

-Tamam her şey yolunda...

Kendimi telkin edip duygularımı yatıştırmaya uğraşıyordum. Hızlı davranmaya çalışıyordum. Yapacak olan işlerim varken bu durumu boşu boşuna düşünmek bile istemiyordum.

Elime geçen kıyafetleri hemencecik bir kombin yapıp giyindim. Odamdan çıktığımda babamı karşımda gördüm. Çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Rüyanın etkisinden zor kurtuluyordum, babamı görmek hiçte işe yaramamıştı.

Babam kahvaltıyı hazırladığını söylemek için gelmişti.

-Nebula ne bu şaşkınlık? Hayalet değilim korkmana gerek yok, sadece kahvaltı hazır demeye geldim.

-Şey.. Baba yok birşey. Geç kalıyorum, işe gitmem gerek.

Babamla kahvaltı etmek bana ızdıraptan başka birşeyin tadını vermicekti. Aceleyle birşeyler uydurmaya çabaladım. Babam endişemi anlamış olacak ki fazla ısrar etmedi ve olumlu bir şekilde yolcu etti beni.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 23, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin