Dört yaşında gibi görünen, yemyeşil gözleri ve siyah, düz saçları olan bir kız yine aynı yaştaymış gibi görünen, kahverengi, kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü bir oğlan çocuğunun yanında oturuyordu. İki çocuk da korkmuş ve şaşırmış gözüküyordu. Daha sonra 30'larında gözüken, kahverengi dalgalı saçları ve ela rengi gözleri olan bir kadın onlara yaklaştı.
Küçük kız ayağa kalktı. "Beni annemin yanına götürebilir misin?" Kadın başını iki yana salladı. "Ne yazık ki hayır." Tam küçük çocuk bir şey söylemek için ağzını açacakken kadının ellerinden mor bir dumanın çıkmasıyla iki çocuk da boş gözlerle etrafa bakmaya başladılar.
Anı değişti. Az önce görünen siyah saçlı küçük kız mavi bir yerde hıçkırarak ağlıyordu. İyice bakılınca kızın bir gölün dibinde olduğu anlaşılıyordu. Göle büyük bir taş düşünce korkuyla yukarı baktı.
Anı tekrar değişti. Bu sefer sekiz yaşlarında görünen kız kahkaha attı. Büyük yeşil gözleri haylazlıkla parlıyor, iki tane balık sırtı şeklinde örülmüş siyah saçlarından çıkan birkaç tutam suratının önünde sallanıyordu.
Yanında onunla koşan kahverengi saçlı, kahverengi gözlü çocuk da kahkaha atıyordu. Çocuğun burnunun üzerinde güneşten dolayı birkaç çil çıkmış, zaten şirin olan küçük çocuğu daha da şirin yapmıştı. Kızın arkasından göle doğru koşarken arada bir arkasına bakıyor, hafifçe tökezleyip devam ediyordu.
En sonunda gölün yanına geldiklerinde kız elini suya uzattı. Damlacıklar halinde çıkan su kızın elinin etrafında dönmeye başladı. Kız elini ani bir şekilde öne itince, damlaların yeni yeri çocuğun suratı oldu. Arkadaşının suratının aldığı şekle gülmeye başlayan kız, kendini yere atmış, kahkaha atıyordu. O bir süre bu şekilde güldükten sonra oğlan da ona katılmış, gülmeye devam etmişlerdi.
Anı değişti. Aynı çocuklar 10 yaşına gelmişlerdi. Kış aylarından biri olduğu belliydi. Kalın, siyah bir montun içine gömülmüş olan kız hızlı adımlarla donmuş gölün yanına gitti. Elini buzun üzerine uzattı ve bakışlarını bir noktaya dikti. Buz yavaşça kırıldı ve kıza doğru gelmeye başladı. Kız gözlerini buz parçasından bir saniye bile ayırmıyordu. Buz elinin 5-10 santim üzerinde durduğunda diğer elini kaldırdı. Kızın elini kaldırmasıyla buz parçası anında eridi. Kız suyu göle atıp çirkin gri binaya koştu.
Anı yeniden değişti. Bu sefer aynı kızla aynı oğlan biraz daha büyümüşlerdi. 12 yaşındaymış gibi gözüküyorlardı. Gölün kenarına oturmuş piknik yaparken gölün arkasındaki çirkin, gri binadan kahverengi, dalgalı saçlı bir kadının çıkıp onlara bağırmasıyla ikisi de kadına döndü. "Sen ne yaptığını zannediyorsun küçük hanım?" Kız gözlerinde hiçbir duygu olmadan kadına döndü. "Yine ne yapmışım hocam?"
Kadın resmen burnundan soluyordu. "Sana aileni aramamanı söylemiştim. Onların seni buraya terk ettiğini söylemiştim. Onları aramanı yasaklamıştım. Onları araman bana saygı duymadığın anlamına gelir."
"O zaman buraya getirilişimi bana dürüstçe açıklayın efendim. Bana mantıklı bir açıklama yapmadığınız sürece aramaya devam edeceğim. Çünkü size inanmıyorum. Ne zaman ailemin beni terk ettiğini söyleseniz gözlerinizin ardındaki acıyı ve pişmanlığı da görüyorum."
Kız yeşil gözlerini dosdoğru kadının gözlerine dikti. "Ve siz bana doğruyu söyleyecek kadar bile saygı duymazken, ben niye bana habire yalan söyleyen birine saygı duyayım ki?"
Yavaşça yerinden kalkıp, aceleci olmayan, sağlam adımlarla binaya yürürken arkasında neye uğradığını şaşırmış bir öğretmen ve kızla aynı fikirde olan arkadaşını bıraktı."Hocam?" "Efendim Liam?" "Neden bize doğruyu söylemiyorsunuz?" Kadın iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Yeşili
Fanfiction"Değer vermek seni güçsüz yapmaz. Değer verdiklerin yanındayken çok daha güçlüsündür. Sakın onları yanından ayırma"🐚