1

128 5 2
                                    

'Gece yıldızlara dikkat edilmelidir, bakarsınız içlerinden biri size musallat olmuştur.
Bazı umutsuz insanların başına gelmiş olan altın yıldız durumları, o kişinin hayattaki en sevdiği veya seveceği bir şey olarak ona yansırmış. Altın yıldız size gelirse, onunla olduğunuz sürece sizi hep yönlendirirmiş, yanınızda olurmuş ve görevini tamamlayınca da gidermiş...'
 
  Jungkook küçükken ona anlatılan saçma bir hikayede olan bu paragrafı, odasını toplarken hiç kullanmadığı dolabının en ulaşılmaz yerinden çıkartmış ve tekrar okumuştu ve şimdi oraya neden attığını tekrar hatırlamıştı, Saçmalık diye düşündü.
Yıldız yıldızdır diye de geçirdi içinden.
  Jungkook, annesi ve babasını terk etmiş ve zor seul hayatında onlara inat ayakta kalmaya çalışan-ki bunu çok iyi bir şekilde başarmış- kocaman bir şirket zinciri kurmuş adam olarak şu an onlara meydan okumaya devam ediyordu. Evinde tek başına yaşıyor ve her şeyiyle de kendi ilgileniyordu, bu onun için bir sorundan çok yapması gereken bir sorumluluk olduğunu düşündürüyormuş.

  Odasını düzeltip- ki bu onun fazla kullanmadığı eşyalarını koyduğu odasıydı-kapıyı açarak dışarı çıktı. Yavaş adımlarla mutfağa ilerlerken düşünmeye de başladı. Sonuçta artık saygın bir adam olarak her büyük şirket onunla anlaşmayı hedefliyordu, peki ya sorunları... Parasal  hesaplamalar için ikinci bir muhasebeciye ihtiyacı vardı, ortakları ile anlaşılması gereken milyonlarca konu vardı. Bunları her toplantı olduğunda konuşsalarda adamlar beş para etmediklerinden anlamıyorlardı. Jungkook mutfağa girdiğinde unuttuğu dosyaları hatırladı ve aç karnını acı bir kahveyle doyurarak dosyaların başına oturdu.
 
  Zaman geçtikçe daralmaya başladı, sıkıldı. Bu şirketi kurmaya başlarken herkesi dolandırmış, aldatmış ve kötü işlere de baş vurmuştu. O yüzden hayatında kimse yoktu-yoongi hyungu yeterdi çünkü- gerek var mıydı? Bana sadece ayak bağı olacaklardı diye geçirdi. Yüzü bir anda asıldı ve dosyaları yere dağıtarak atarken düşünmedi sadece içi yanmaya başladı.
  İstemiyorum desede hayır... Birisini istiyordu geçmişteki yaptıklarını unutturacak bir şey istiyordu.
Sigara istiyordu, belkide içmek, belki sokakta gezmek?
 
  Hiçbir şeyi umursamadan asıl odasına çıkarak dolabından kot, siyah tişört alıp siyah spor ayakkabısını giyip aynaya geçti, kendine baktı. Oldukça  havalı gözüküyordu. Yeter diye düşünerek telefonunu yataktan aldı. Hyungunun ismine basarak aramayı başlattı.
   Araması üçüncü çalışta açıldı ve hyungu min yoonginin sesini duydu. "Jungkook?" cevap vermeden önce sesinin enerjik çıkması için çabalamıştı "hyung bu akşam benimle birlikte takılır mısın?" bu sorudan ziyade çok umut dolu bir cümleydi onun için "akşam dokuzdan sonra görüşürüz çocuk kendine iyi bak bu sırada." Jungkook başka bir şey diyemeden hyungu telefonu kapattı.
 
  Saat dokuza yaklaşırken Jungkook hyunguna haber vererek hazırlanmasını, erken geleceğini söyleyerek bildirmişti. Her şeyini aldıktan sonra salonunun ışığını açık bırakarak evinin kapısına yöneldi, kapıyı açmadan koyu kot ceketini alıp kapıyı kappatı. Evinin önündeki arabasına ilerleyerek, sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırıp yola koyuldu.
  hyungunun evine giden yolda, kırmızı ışığa denk geldiği başka bir caddede kafasını biraz yukarı kaldırdı. Gökyüzünde parılıdıyan yıldız dikkatini çekti bu güzel manzarayı bir daha bulabileceğini düşünmediği için hemen telefonunu cebinden çıkarıp fotoğrafını çekti.  bilemezdi o yıldızın gece ona musallat olacağını...

  Hyungun evine vardığında dışarıda olan min yoongi
Hızla Jungkook un arabasına binerek ona gidecekleri yeri söyledi. Bu süreçte bütün gün neler yaptıklarını anlatıp bazende gülüştüler.
  Jungkook, geldikleri yeri önce bir inceledi ve burada daha önce hiç bulunmadığını anladı. Geldikleri yer, kocaman bir tarlaydı akşam karanlığından fazla bişey anlamasada bu ortamın sessizliği içini bir nebze olsada rahatlatırken hyunguna burayı nasıl bulduğu hakkında sorular sormaya başladı. Yoongi
"beni aramanın nedeni kafa dağıtmak değil miydi çocuk? gerisinide boşver. Çık ve istediğin kadar dışarıda patla rahatlayıncada gel bana asıl sorunu anlat." Jungkook haklı olduğunu düşünerek kapısını açtı ve dışarı adımını attı.  Hafif soğuk hava yüzüne vurunca nefes aldığını hissetti. Arabanın biraz uzağına yürüyerek yere oturdu, işte o zaman hırçınlığı başladı ve bunun neye olduğunu bile tam bilmiyorken  yerdeki taşları alıp bir yerlere fırlattı.
  Arabanın içinden yoongi bağırmaya başlamasaydı kendine gelemezdi "Jungkook eğer hala rahatlamadıysan çabuk rahatla çünkü sıkıldım sikik herif git de yürü biraz!" Jungkook ayağa kalkıp arkasındaki kirleri temizledi kotu hala kir içindeyken umursamadan hyungunun sözünü dinleyip  yürümeye başladı.

  Arabadan ve yoongiden çok uzaklaşmış olduğunu sonradan fark ederek derin bir nefes verdi. Kafasını ağaçlarla dolu olduğu yerde gezdirirken bu akşamki parlak yıldız yere biraz yaklaşmış olduğunu sandı, belki gerçekten yaklaşmıştı. O tarafa doğru ilerledi.
Çok parlıyor diye de içinden geçirirken yıldız, bir anda gözlerinin önünden sert bir şekilde en fazla 2 km uzaklıktaki göle  düştüğünü gördü.  Yoongi hyungunu bile unutarak koşa koşa o tarafa gidiyordu, "aman tanrım! belki sadece bir hayvan, ne de olsa ormandayız değil mi?" düşünceleri aklında dört dönüyordu. İlerledikçe ağaçlar tarafından çevrelenmiş göle vardı, içinde ki merak sayesinde biraz daha göle yaklaşmış dururken gölün içini aydınlatan ışığın sönmeye başladığını görünce endişelenmiş  ve kendince sakinleşmeye çalışmaktan aklını kaçıracağını hissederken, sudan çıkan seslerle gerileyip daha dikkatli göle bakmaya başlamıştı jungkook. Gölden, başta sarı yada beyaza yakın şaçlar sonra kapalı gözlerle bile zarif duran yüzü ona bağlı ince uzun boynunu gören jungkook sersemlemiş haliyle hareketsiz suda yüzen canlıya bakıyordu.  Sersemliğini atan jungkook, üstündeki siyah tişörtü ve kotu çıkarıp boxer ı ile kalınca suya girip onun yanına yüzmeye başladı.
 
  Suda ona yaklaştıkça baygın olduğunu daha net anlayan jungkook, içi rahatlayarak ona varmış ve kendine çekip kıyıya tekrar yüzmeye başlamıştı. Başta fark etmesede kıyıya çıktıklarında çocuğun         -yada canlı demeliydi ki bilmiyordu ne olduğunu- çırılçıplak olduğunu gördü başta vücudunu süzdü sonra utanıp kendi kot ceketini onun alt taraflarına sararak, kendide tişörtünü ve altınıda giyip hızla yoongi hyungunun yanına gitti.
 
  Arabada olanlardan habersiz jungkook un gelmesini bekleyen yoongi, camdan dışarı baktığında uzaktan jungkook un geldiğini ve kucağında da birisinin olduğunu gördü. Hızla arabadan inerek onların yanına vardı başta neler olduğunu sorsada geri cevap olarak "sonra hyung" dan başka bişey alamadı.
  Jungkook hızla arabanın arka kapısını  açıp çocukla birlikte içeri girip, onu kucağına uzanmasına  yardımcı olduktan sonra hyungunun, arabasının onun sürmesini rica ederek eve gitmelerini söyledi.

  Eve vardıklarında kucağındaki çocukla kapıda beklerken, yoongi hemen gelip kapıyı açmış ve içeri girmelerini, bu konuyu onunla konuşacağını söyledikten sonra araba anahtarını iade ederek evden ayrılmıştı. Jungkook ilk olarak banyoya gidip çocuğun ayılacağı şekilde suyu soğuk ayarlamış ve duşun altına sokmuştu ama bu daha kötü bir etki yaparak çocuğun titremesine neden olunca, sıcak suyla yıkamaya başlamış işi bitincede kucağına tekrar alarak odasına girmiş ve altına  sadece boxer giydirip -ki bunu yaparken tanrı şahit çok utanmıştı ve terlemişti- üstünede büyük beyaz tişört geçirip yatağa yatmasını sağlamış kendide neler olduğunu düşünerek yan odadaki yatakta yatmaya gitmişti. Aklında sadece güzel yüzü ve parıldamasıyla, rüyasına onu konuk etmişti bile.

ALTIN YILDIZ- taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin