Hayat... Zor , çok zor ve daha da zor. Ben Choi Luna. 24 yaşındayım. Babam İngiltere'li ve Annem Koreli. Seul Cypher Üniversitesi'nde Tıp Fakültesinde okuyorum. Bugün günlerden 2 Mart Cuma. Hava 1°C derece. Saat şuan gece 11.10 ve ben ise yapayalnız ve elimde taşıyamadığım kadar çok kitapla birlikte eve dönüyorum. Bundan gerçekten nefret ediyorum çünkü çok zor. Aslında zaten herşey zor. Herşey gerçekten çok zor. Artık devam edecek gücüm kalmadı ama ailem için bunu yapmak zorundayım. Onlar için devam etmek zorundayım...Durdum.
(Biraz ilerideki çıkmaz sokaktan bir bağırış sesi geldi. )
"Ne oluyor orda?" Adımlarımı hızlandırmaya başladım. İki kişi gördüm sokakta. Birisi beni görünce koşmaya başladı ve ortalıktan kayboldu. Diğeri duvarın köşesinde yarı oturur bir şekilde hareketsizdi.Hemen yanına gittim.Yüzünde bir maske vardı. Genç duruyordu ve saçları dümdüzdü. Perçemleri ise alnını kapatıyordu. İyi gözükmüyordu. Bayılacak gibiydi. Gözleri kapalıydı fakat ağzından küçük iniltiler çıkıyordu. "Ben Luna, size yardım edeceğim. Merak etmeyin, tıp 4.sınıf öğrencisiyim. " Dedim ve ona hissetmesi gereken rahatlığı ve güveni hissettirmek için gülümsedim. Sesimi duyunca gözlerini hafifçe açtı. Hemen tepemizdeki sokak lambasının kuvvetli ışığından dolayı gözleri kamaşmıştı. " Ürkmemesi için sakince fısıldayarak "Bayım,iyi misiniz? " diye sordum. Öne düşmüş kafasını kaldırmaya çalıştı fakat engelledim. "Durun" dedim "Hareket etmeyin". 911'i aradım. Ambulans gelene kadar onu uyanık tutman gerekiyordu bu yüzden onunla ilgilenmeye koyuldum. Kafası kanıyordu. Boynumdaki atkıyı çıkarıp kanayan yere bastırdım. Biraz canı yanar gibi oldu ama hiç tepki vermedi. Bir daha sordum"İyi misiniz? Bir yeriniz ağrıyor mu? " Yüz ifadesini görebilmek için ağzındaki maskeyi çenesinin altına doğru indirdim yavaşça. O anda tanıdım kim olduğunu.Jung Hoseok, BTS üyesi. Heyecanımı bir kenara bırakarak "Hoseok iyi misin? Dedim yine sakince. "E-evet" dedi fısıldayarak. Sesi titriyordu. "Canının yandığını anlayabiliyorum. Ambulans yolda, lütfen sabret" dedim ona şefkatle. Burnu kanamıştı. Ona kafasındaki atkıyı tutmasını söyledim. Elini yavaşça kafasına götürdü ve atkıyı tutmaya başladı.Ben de çantamdaki suyu çıkarıp hızlıca burnundan akan kanı temizledim. Sonra atkıyı tekrardan tuttum kafasına. Elleri titriyordu. "Arayabileceğimiz birileri var mı? " diye sordum. "Abim" dedi ve zorlanarak telefonunu ona bol gelen siyah hırkasının cebinden çıkarttı. "Al, bizimkilerden birini ara" Dedi zar zor. Aldım telefonunu ve rehberine girdim. Arama rehberinde gruptan olan ilk kişiyi aradım. Jin'i aramama rağmen açan Namjoon'du. Ne olduğunu onları endişelendirmemeye çalışarak anlattım ve Cypher Üniversite Hastanesi'ne gelmelerini söyledim. Birkaç dakika sonra ambulans geldi. Onlara Hoseok'un durumunu anlattım. Onu sedyeyle içeri aldılar. Ve bana da gelmemi söylediler. Ben de ambulansa bindim. Kana bulanmış ellerimi silmem için bir bez verdiler.Ellerimi temizledikten sonra Dirseklerimi dizlerime dayayıp ellerimize çenemin altına koydum ve paramediklerin ona müdahale edişini izledim. İçimden geçenler çok garipti. Çünkü ben... Sanırım birine aşık oldum. Hemde yüzü gözü kan içinde kalmış birine ilk göz temasımızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me (a jung hoseok fanfic)
FanficKız canından çok sevdiği erkeğe demiştir ki "Seni tüm kusurlarınla, yaralarınla, yaşanmışlıklarınla, korkularınla, sevip sevmediğin tüm özelliklerini bütünüyle kalbime sarıp seveceğim. Seni sen olduğun için seveceğime yemin ederim" Ve erkek de kız...