•11

717 49 16
                                    

ggukie:

taetae

uçaktan yarım saat önce indim

havaalanındayım şimdi

seni bekliyorum

hala uyuyor olamazsın

neden cevap yazmıyorsun ama

mesajlar da iletiliyor

şarjın da var internetin de

tamam bekleyeceğim bir az daha

bekli telefonunu unutmuşsun

umarım öyledir

Aradan 3 saat geçti ve Jungkook Taehyung'a tam 27 kere aramıştı. Anladığınız kadarıyla hepsi cevapsız kalmıştı, yeniden yazmaya karar verdi.


ggukie:

taehyung 3 saattir ki seni bekliyorum havaalanında

nerelerdesin

beni unuttun mu yoksa?

ama şimdi cumartesi

okul da yok

neredesin taehyung

Jungkook oflayarak telefonunu cebine koydu. Taehyung'dan mesaj gelene kadar aklından bin türlü senaryolar geçiyordu. Belki onun başına bir iş gelmişti, ya da... Hayır, bu olamaz. Böyle bir şey asla olamazdı. Taehyung ona yalan söylemiş olamazdı, o gelecekti, inanıyordu...

Jungkook Taehyung'un ev adresini biliyordu nede olsa. Onun evine gitmek istedi ama Taehyung'a ne cevap verecekti bilmiyordu. Ya o 'evimi de nereden tanıyorsun?' diye kızarsa, ne yapacaktı Jungkook?

Ama burada hesap sormalı kişi varsa o da Jungkook'tu. Taehyung onu almaya gelmemişti. Unutmuş olamazdı ama, değil mi? Telefonunu çaldırdı belki? Ya da evde unutmuş? Ama öyleyse kendisi nerede? Jungkook bir yandan ona gelmediği için kızıyordu ama bir yandan da çok endişeleniyordu.

Sonunda onun evine gitmeye karar verdi. Havaalanından pek uzakta değildi zaten, yürüyerek 10 dakikaya vardı. Kapı yarısına kadar açıktı. Ama Taehyung kapını açık bırakıp gitmez ki. Belki hırsız girmişti eve? Jungkook korkarak içeri geçtiğinde neredeyse tüm odaları 2 kez kontrol ederek çıktı evden. Ev çok küçüktü zaten, yalnız yaşıyordu Taehyung. Ama bir şey eksikti, kendisi hiçbir yerde yoktu. Jungkook onun telefonunu yatağının üzerinde buldu, evde unutup gitmişti muhtemelen.

Jungkook panikten tırnaklarını yiyerek evin kapısını kapattı. Ne yapacak, nasıl yapacak, hiçbir şey bilmiyordu. Taehyung'un hiç bir arkadaşını bile tanımıyordu ki belki ondan yardım alsın. Hem öyle birisi olsaydı bile Jungkook hangi yüzle onlardan yardım isteyecekti ki? Taehyung'un sosyal medya arkadaşı yüzüyle mi? Hiç arkadaş bile değildiler. Jungkook ona aşıktı.


Evin önünde 3 buçuk saat bekledikten sonra havaalanına geri dönmekten başka bir şey yapamamıştı Jungkook. Burda kalıp da ne yapacaktı? Soğuktan titriyordu. Taehyung ona yalan söylemiş olamazdı. Evden belki bir şey için apar topar çıkmıştı ama en azından bir haber verebilirdi. Bu kadar önemli ne olmuştu ki Taehyung evin kapısını bile kapatamamıştı.

Jungkook artık boş verdi. Hala onun başına bir iş gelmişmiydi diye çok endişeleniyordu ama yapa bileceği bir şey yoktu. Kendi düşünceleri ile boğulmakla meşgul olan Jungkook, Taehyung'un onun yanına koşarak ona bağıra bağıra seslenmesini duymamıştı.

Nefes nefese kalan Taehyung Jungkook'un yanına vardığında 'Özür dilerim Jeon' söyledi. Jungkook neye uğradığını şaşırmıştı. 'Her şeyi anlatacağım. Valizini bana ver ve hadi bize geçelim'

Jungkook göz yaşlarını tutamamıştı. Sevdiği insanla ilk buluşmasını böyle hayal etmemişti. Taehyung'u sağ salim gördüğü için mutlu olmuştu, en azından başına kötü bir şey gelmemişti.

'Bana baksana, neden ağlıyorsun sen?'

'Ç-çok korktum'

Jungkook küçücük çocuk gibi yere çöktü. Ağlamak isteğini daha fazla içine bastıramıyordu. Taehyung ufaklığı yerden kaldırarak ona sıkıca sarıldı.

'İyiyim ben merak etme. Ben, ben çok özür dilerim. Böyle olmasını inan bende istemiyordum'

Jungkook karşılık bile veremedi. Hem hava buz gibiydi, çocuk evin önünde beklemekten üşütmüştü, hem de havaalanında da aç ve susuz beklediyi zamanı üzerine gelsek çok yorgundu.

'Jeon, ateşin var!'

Jungkook hala ağlıyordu. Bedeni fazlasıyla acıyordu. Ateşi de bayağı yüsekti.

'Biraz daha bekle Jeon, bak, geldik eve, az kaldı'

Taehyung acıdan ağlayan çocuk için kendisine binlerce lanet okudu. Onun için o kadar yol gelen cocuğu saatlerdi soğuk havada aç bıraktığı için hastalanmıştı şimdi de.

'T-Taehyung, uyumak istiyorum'

'Hayır, önce yemek yemen gerek, sonra ilaç vereyim sana ateşin düşsün bir az. Bak inat yapma, iyileşmeyeceksin yoksa'

'Başım ç-çok ağrıyor'

'Hadi çorbanı bitir, ilacını vereyim, sıcacık yorgana iyice sokul. Zaten gece oldu, güzelce dinlen'

'Y-yine gideceksin değil mi? Uyandığımda yanımda olmayacaksın. B-beni istemiyorsun d-değil mi?'

Hala ona güvenemiyordu, yine gideceğini sanıyordu çocuk. Taehyung kendine bildiği tüm küfürleri savurdu.

'Hayır Jeon, asla gitmeyeceğim. Aksine, sonsuza kadar seninle birlikte olmak istiyorum. Baş ucunda bekleyeceğim. Ateşin düşmüş mü diye kontrol etmek için gerekirse uyumacağım. Sabaha artık hiç bir şeyin kalmayacak, söz veriyorum'

Gereken tüm ilaçları vermişti ona Taehyung. Çorbasını da içirdiğine göre, uyuyup dinlense Jungkook sabaha iyileşecekti zaten. Taehyung ona hediye olarak tavşan pijaması almıştı. Panikten Jungkook'un valizini nereye koyduğunu unuttuğu için ona aldığı pijamanı giydirmişti. Neden mi tavşan? Çünkü Jungkook Taehyung için tavşana benziyordu, güldüğünde kendini belli eden tavşana benzer ön dişleri onu çok tatlı ediyordu. Bu pijamayla tam bir tavşan olmuştu Jungkook. Çok tatlı duruyordu ki Taehyung zaten ondan gözlerini alamıyordu. Yarın iyileşince her şeyi ona anlatmayı planlıyordu. Son kez ateşini kontrol edip yanında uyuya kalan Taehyung'a gecenin bir yarısı Jungkook sarıldı, ama kendisi bunun farkında değildi, hala uyuyordu. Taehyung aniden uyanıp neye uğradığını şaşırsa da, uyuyan tatlı tavşancığını görünce gülümsemesini saklayamamıştı. Onun kokusunu ciğerlerine kadar çekerek saçlarına öpücükler kondurdu. Böylece ikisi de tüm gece sarmaş dolaş uyudu.

the wrong station | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin