Gece yarısı oldu. Saat 12'yi çoktan geçmişti. Yoongi ve babasının mekanında çalışan arkadaşları çoktan oraya varmıştılar bile. Fakat Soobin Taehyung'u ortalıkta göremedi. Dün hırsla geleceğini söylemişti ve Taehyung bir şeyi yapacağını diyorsa bedeli ne olursa olsun mutlaka yapacak. Belki başına bir iş gelmiştir diye endişeleniyordu.
***
Taehyung'dan
Yoongi beni tehdit ediyordu. Jungkook'u terk edip ona gelmem için elinden gelen hiçbir şeyi esirgemiyordu. Neyle tehdit ediyor diye sorarsanız, ben bir katilim. Hem de babamın katili. Jungkook'u Seul'e geldiği gün bu yüzden onu havaalanından alamamıştım. Ailem bu yakınlarda vefat etmiş babaannemin mezarını ziyaret etmek için Seul'e gelmişti bir kaç hafta önce. Lakin bir gün babam sarhoşken annemi çok kötü dövmüştü ve ben de elimdeki içki şişesi ile ona saldırmıştım. Şişeni karnına soktuğum için kan kaybı yüzünden babam ordaca ölmüştü. Yoongi de onunla yatmam için beni tehdit ediyordu ve ben tabii ki de buna razı olamuyordum. Bu yüzden beni Jungkook'un beni nefret etmesini sağlamamla tehdit ediyordu. Aksi takdirde polise ihbar edecekti beni ve en kötüsü de Jungkook benim bir katil olduğumu bilerek benden ömrümün sonuna kadar korkacaktı. Her gece Jungkook'un uyumasını bekleyerek tam uyuduğunda evden çıkıp Soobin'in babasının yeraltı kanunsuz dövüş mekanına giderek sakinleşmek için rakiplerimi ölesiye kadar dövüyorum. Fakat şimdiye kadar Soobin'in kendisine haber vermek gereğini duymuyordum çünkü işten bir kaç haftalık izin almıştı. Bu gece sonunda ora geleceğini bildiğim için ona haber vermek istedim. Aksi takdirde habersiz geldim diye beni ordan iti kovalar gibi kovacağını çok iyi biliyordum. Tüm bu olanlar yüzünden sinirinden gözü dönmüş Taehyung bir anda elindeki içki bardağını var gücüyle duvara fırlattı. Kırıklarını yerden toplamak istediğinde bir kaç cam parçası bileğini kesti. Eli kanlar içindeydi ve o sırada Jungkook içeri girdi.
"T-Taehyung, iyi misin?"
"Jungkook çık dışarı" diyerek kanlı elini kapatmaya çalıştı Taehyung.
"Taehyung elin kanıyor!" diye Jungkook Taehyung'un yanına koştu.
"Farkındayım. Lütfen çık git uyumaya devam et" diyerek onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.
"Bari pansuman yapmama izin verseydin. Enfeksiyon geçecek"
"Jungkook gider misin?" diye Taehyung bağırınca Jungkook artık göz yaşlarını tutamadı.
"Taehyung sen ne diye beni bura davet ettin? Beni azarlamak için mi? Bağırıp çağırmak için mi? Kalbimi paramparça etmek için mi? Kötülüğünü mü istiyorum Taehyung? Ne yaptım ben sana? Ne kötülük yaptım? Sana yemek yapıyorum çöpe atıyorsun. Yanında uyuyorum bana sırtını çeviriyorsun. Sana sarılıyorum itiyorsun. İyilik yapıyorum bağırıyorsun. Meğer benden bu kadar nefret ediyorsan neden beni çağırdın yanına? Sırf bana itlik olsun diye mi? Niye benden bu kadar nefret ediyorsun Taehyung neden? Madem gitmemi bu kadar çok istiyorsun, şu saniyeden sonra yüzümü bile göremeyecek, sesimi de duyamayacaksın" diye Jungkook hıçkıra hıçkıra koşarak evden çıktı.
Artık kalbim dayanamıyordu. Gerçekten katlanamıyordum tüm bunlara. Onun kalbini kırmak zorunda kaldığım için kalbimi elime alarak paramparça etmek istiyordum.
"Jungkook dur" diye bağıra bağıra arkasınca koştum.
"Neredesin Jungkook?" diye bağırıyordum var gücümle fakat ses çıkmıyordu. İki saniyeye nerede kaybola bilir ki bu çocuk?
Sonunda yolun öbür tarafına doğru koşan Jungkook'u farkettiğimde "Dur beni bekle" diye bağırdım fakat bu son cümlemi ona çarpan araba yüzünden duyamadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the wrong station | taekook
FanfictionBu benim durağım, Taehyung. Benim durağım... [texting]