Saat öğle vaktini gösterirken yan yana uzanan iki genç hala uyuyordu. Geç saatlere kadar uyanık oldukları için uykularını alamamışlardı.
Wooyoung uykusundayken bacağını San'ın üstüne attı ancak bir saniye bile geçmeden titreyen telefonu yüzünden irkilerek kendini yere atmıştı.
"Siktir." Uykulu sesiyle sessiz bir küfür mırıldanıp telefonuna baktı. Gelen mesaj kampanya mesajıydı.
"Sikeyim kampanyanızı." Sesini yükselttiğinde San yerinde kıpırdanmıştı. Wooyoung ona birkaç saniye bakıp ayağa kalktı. Arkadaşını gereksizce bağırarak uyandırmak istemezdi. Bu yüzden olabildiğince sessiz olmaya çalışarak sehpadaki şişeleri kucakladı ve mutfağa doğru ilerledi. Şişeleri tezgaha bıraktığında esnemişti.
"Başım çatlıyor..." Gözleri kapının yanındaki ecza dolabına gitmişti. "San'ı uyandırayım, yemek yiyelim de ağrı kesici içeyim."
Kendi kendine yaptığı planı gerçekleştirmeden önce elini yüzünü yıkaması gerektiğini düşünerek lavaboya yöneldi. İçeri ilk girdiğinde aynaya bakmaya gerek duymamıştı. Avucuna biraz sıvı sabun sıkıp ellerini iyice yıkadıktan sonra yüzüne birkaç kere suyu çarptı. Musluğu kapattı ve yanındaki havluyla ellerini ve yüzünü kuruladı. O anda aynaya bakma ihtiyacı duymuştu.
"Ah, uyumaktan şişmiş her yerim." Şişmiş dudaklarına bakarak iç geçirdiği sırada gözleri köprücük kemiğindeki morarmış ize takıldı. Bu da neydi? Kaşlarını çatıp elini izin üstüne getirdi. Hafifçe okşarken her şey aklına dolmaya başlamıştı.
Dudaklarının şişmesinin nedeni fazla uyuması değildi. Köprücük kemiğindeki iz öylesine değildi. Bunların hepsi gece sarhoşken olmuştu. Bunları yapan San'dı. O ve San öpüşmüşlerdi. Wooyoung bir erkekle öpüşmüştü.
"Sikeyim!" İğrentiyle musluğu açtı ve dudaklarını suyla birlikte sertçe ovalamaya başladı. Bir erkekle öpüştüğü gerçeği midesini bulandırıyordu. Nasıl böyle bir hataya düşebilmişti?
"Hayır! Siktir, hayır!" Aynadaki görüntüsüne sinirle bakarken kapının arkasından bir ses duyuldu.
"Wooyoung! İyi misin?" San'ın endişeli sesine karşın derin derin nefes aldı. Şimdi onu duymak zorunda mıydı? Tişörtünü çekiştirerek köprücük kemiğini kapattı ve kapıyı açtı. San endişeli gözlerle ona bakıyordu. İçindeki duyguları bastırmaya çalıştı birkaç saniye.
"İyiyim." Daha fazla bir şey söylememiş, mutfağa ilerlemişti. Ecza dolabından en etkili ağrı kesiciyi alıp tezgaha bıraktı. Bir bardağa doldurduğu suyla beraber içecekken San onu durdurmuştu.
"Ne yapıyorsun? Aç aç ilaç içemezsin." Wooyoung sinirle yutkundu ve onu umursamadan ilacı içti. Artık San da kaşlarını çatmıştı.
"Neyin var senin?" San uykusundan yeni uyanmıştı ve şu an hiçbir şey anlayamıyordu. Wooyoung neye sinirlenmişti de kendisine böyle yapıyordu?
"Hiçbir şeyim yok. Rahat bırak beni." Wooyoung ters bir tavırla konuştuktan sonra San'ın bir şey demesine izin vermeden seri adımlarla mutfaktan çıktı. San ise düşünceleriyle baş başa kalmıştı.
***
bu bölüm kötü oldu çünkü ben depresyondayım, özür dilerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feel confused | woosan (askıda)
Fanfictiondünyanın en homofobik insanı kendi cinsiyetindeki birinden hoşlanır. düzyazı | 151119