Andaç artık yeni bir sayfa açmak istiyordu. Sanki gözlerini karartmıştı. Her ne pahasına olursa olsun devam edecekti. Bir gün hiç beklemediği bir anda hayatının armağanıyla karşılaştı. çalıştığı kafeye bir kız girdi. Görür görmez donup kaldı .Sanki dünya o an durmuş gibiydi. Hani gecenin karanlığında bir şimşek çakar ya, her yer bir saniye de olsa ay gibi parlar, aydınlanır. O kız bu tarifteki ay' dı işte. Bir kere gördüğü bir kıza böylesine hayranlıkla nasıl bakabilirdi ?Heyecandan dizlerinin bağı çözülmüştü sanki. Sipariş almaya dahi gidemiyordu. Ensesinden avuç içlerine kadar sırılsıklam terlemişti. Ama tek bir sorun vardı. Farkında değildi Andaç. kız dilsizdi...
Gözleriyle anlayabiliyordu sanki onu. Onunda bir yarası var gibiydi. Hissediyordu. Kalbi sızım sızım sızlıyordu. Böylesine hiç hissetmemişti. Duyguları anlamsız derecede derindendi. Kızın yüzündeki hafif masum bir gülümseme Andaç'ın hayatını işte o an tepe taklak etmişti. Tepe taklak derken; siyah sayfasının beyaz bir lekesi diyelim. Sipariş almaya gittiğinde kız menüden bakarak ne istediğini anlatmaya çalışıyor. Andaç aptal aptal suratına bakıyor, gözlerinin içine dalıp gidiyordu. Onu beden dili ile değil de gözleriyle anlamaktı amacı. Sevgi neye engeldi ki?
Ne mesafeler, ne de bedensel farklılık. Öyle değil mi ? kalpler kopyası olsun bedenlerimizin. Ruhlar bütünleşsin. En önemlisi karakterimiz onunla eğlenebilsin. Onunla gülebilmeyi, onunla ağlaya bilmeyi, hayatı ona armağan etmeyi, onun nefesi olabilmeyi, kanadı olabilmeyi, onunla olgunlaşıp onunla büyümeyi öğrensin . Bunların yanında en önemlisi şartsız koşulsuz ona güvenebilmeyi hissettirsin. Aşk zordur. Ama bilin ki geçicidir. Aşkla atılan kahkahaların ardından, sevgiyle kalan gülümsemeler olur. Bunları ve daha nicelerini topladığında bir kalp yetmez mi sevmeye? Onun gözlerinde kaybolmak yetmez mi ? Söz verme sevdiğine büyük umutlar vaat etme. kırdıysan toplamasını sen bil. kimsenin onu kırmasına da izin verme. Üzeceksen eğer sen üz, yeri geldiğinde de sev onu. Öyle mutlu et ki, mutluluk üzsün onu , akacaksa mutluluk akıtsın göz yaşlarını. Her damlasında sen dokun yüzüne, tebessümlerine. Her dokunduğunda senin izin olsun teninde. Gözyaşlarının dahi anlamı sen ol. Kanadı ol. Ruhu ol. Sen o insanın hayali ol. Tutmaya korkmadığı dalı ol. Düşünsenize; bir ağaç vardır. Yeşilce yaprakları, bolca da dalı. En üstten bir dal tutarsın. Güçlü sanırsın. Heybetlidir çünkü. Beni tartrar sanırsın. O dala fazlasındır aslında. Elinde kırılır. En tepeden yuvarlanırsın. Ama zarar görmüşsün. Canın çok acımış. Daha fazla acımasına dayanamazsın. Tam da o sıra başka bir dal uzanır. İkinci şans sanırsın. Gel gör ki o dalda yarı yolda bırakır seni. Bu sefer elinde paramparça olmuş kalbin, kurumaya muhtaç bir vicdanın olur. Yere çakıldığında görürsün gerçekleri. Görmektende öte yaşarsın belki. Yukarı baktığında ise tecrübelerin kalır. Çıkarttığın derslerde boğulursun. Sonunda anlarsın ki o heybetli ağaç çürüktür. Sadece sen güçlü sanmışsındır onu. Sen inanmışsıdır. Benim tavsiyem şudur; kendi ağacınızı kendiniz dikin. Siz büyütün, siz güvenin...
Ve son bir diyeceğim var;
Bir kadın kahkaha atabilmeli herkesin içinde onun yanında...
Neyse zor bela sipariş alabilmişti. önünde bilgisayar, durmadan bir şeyler yazıyordu. Yapacağı en güzel hizmeti yaptı ona. İsmini o kadar merak ediyordu ki. Sormak bu kadar zor olamaz dı. Bir iki saat oturduktan sonra kız toparlanıp gitti. Giderken de bir gülümsemesini bırakmayı ona çok görmedi. Tabi bir de Andıçın kalbini.
Andaç bir kere daha görmek için neler yapmazdı ki. Her gün kafeye bir heyecanla gidiyor, gözleri kapıdan geri gelmiyordu. Ve beklediği gün gelmişti. O kız o kapıdan girmişti işte. Bu sefer onunla konuşmak için bir şeyler yapması gerekiyordu. Sipariş alamaya giderken masasına bıraktığı bir kaç kağıt kendini açıklamasına yetecekti. Ki yetmişti de. Kız kafeye her gün gelmeye başladı. Andaç onunla anlaşıp konuşmak istiyordu. Ama oldukça zordu. Beden dili öğrenmesi gerekiyordu. Fakat ne bütçesi ne de çalışmaktan ve okumaktan vakti vardı. İş yerine artık çoğu zaman geceleri gidiyor, gündüzleri okuldan kalan vaktiyle sokakta satıcılık yapıyordu. İnsan sevdiği için neler yapmaz ki? Sadece onu anlayabilmek içindi bu çabaları. Kazandığı ek gelirle beden dili kursuna gidecek ve ona artık tam anlamıyla açılacaktı. Kızı bulmak bu kadar zor olmadı. Çünkü haftanın belirli günleri her zaman geldiği saatte gelip her zamanki masasına oturuyordu. Aylar geçti kendini ifade edebilecek kadar bir bilgisi vardı. Gün gelmişti artık onu sevdiğini gözlerinin içine bakarak, beden dili ile ifade etmişti. Beklediği cevabıda en güzel şekilde almıştı. Kızın adı Toprak' tı. İsmi kadar eşsizdi. Uzun zaman geçti. İki insanın arasındaki engelleri, sadece onları uzaktan seyredenler görebiliyorlardı. Onlar için bir kusurdan ziyade, birbirlerini tamamlayan bir armağandı. Andaç çalışırken Toprak kafe'ye geliyor, saatlerce bir masada oturup hem bir şeyler yazıyor hemde Andaç ' ı izliyordu. Bilgisayarını da hiç yanından ayırmıyordu. Uzun zaman geçti. Toprağın elinden bilgisayarının düşmeyişi Andaç'ı biraz şüphelenirdi. Sorduğunda toprağın bir kitap yazdığını öğrendi. Çocukluğundan beri hayali olduğunu. Konuşamadığı için bütün söylemek istediklerini bir kitaba döktüğünü anladı. Belkide göz yaşlarını bir satıra sığdırıyordu.Unutmayın ki size bir kalpten daha yakın olan tek şey, bir mürekkebe sığdırılmış satırlardır.
Andaç merakla bekliyordu. Kitap bittikten sonra ilk okuyan o olacaktı çünkü. Merakının bir sebebide, onun anlatamadığı bir çok şeyi, onun dilinden okuyabilmeseydi. Toprağın sesini hiç duymamıştı. En başta dediğim gibi, gözleri yetiyordu sanki. Hiç duymadığı sesi sanki hep kulaklarındaydı, hissediyordu. Bir bakışında ona şarkılar söylüyor, en güzel hikayeleri onun ağzından dinliyor gibiydi. Sevmek bu kadar güçlümüydü ki?
Yazın yürüdüğün yolda çiçek olmak, karda bastığın adım olmak, düştüğün yerde toprak olmak, susadığında yağmur olmak, üşüdüğünde güneşin olmak, zordayken bir kucak olmak kadar değerliydi sevmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ KÜRESİ
General Fiction"Acıyan o kalbinize söyleyin, unutmak, var olduğunuzu hatırlatmak için vardır."