Bölüm 1

68 6 4
                                    

Hava oldukça yağmurlu ve karanlık. Bende başıboş bir şekilde sadece yürüyorum. Yalnızca yağmur, düşüncelerim ve ben. Öyle ki huzurlu hissettiğim birliktelik bu . Yalnız bir kız değilim. Ancak yalnızlığın yüzünü güldürebildiği tek kız benim sanırım. Öyle anlar oluyor ki kimseyi görmek istemiyor insan. Zaten her insan kendi hayatının yalnızı değil midir? Üzgün olduğumuzda kim gerçekten dokunabiliyor hislerimize? Ya da mutlu olduğumuzda? Sadece beden bulmuş ruhlar yanımızda olan. Ama bütün olayın aslı biz, hislerimiz ve hayallerimiz. Bu şekilde düşünmeye başlayalı çok olmadı aslında. Eskiden herkesin her zaman Yanımda olacağını düşünürdüm. Ailem, arkadaşlarım... Ancak öyle olmadığını görmek beni gerçek hayata döndürdü. Hani şu bedenlerin; hatta hayallerin, hislerin fani olduğu gerçek hayat. Yağmur'u da o zamandan beri severim. Hatta kitaplar ve onu okurken size yoldaşlık yapan bir fincan sıcacık kahvenin tadını da böylelikle almaya başladım sanırım. Cidden iyi hissettiriyor.

Ellerim cebimde, soğuktan pembeleşmeye başlayan ellerim. Ağzımdan çıkan grimsi buhar, kırmızı bir burun. Akmış makyaj ve sırılsıklam saçlarım. Normalde dalgalı, sarı ve oldukça hoş olduğunu düşündüğüm saçlarım ıslanınca çok da iç açıcı durmuyor. Kulaklarım soğuktan uğuldamaya başladı. Ancak bu uğuldama beni mutlu ediyor. En azından insanların ne yapmanız gerektiğini söyleyip durmasını dinlemekten çok daha iyi. Öyle değil mi?

Eve biraz daha geç gidebilmek için yürümeyi tercih ettim. Muhtemelen geç kaldığım için binlerce laf işiteceğim. "Nerdesin sen?", "Sorumsuzluklarından bıktık artık", "Bizi çok üzüyorsun" gibi. Annemin bunları söylerken suratının nasıl bir Şekil alacağını hayal ettim bir an ve bu Yüzümü buruşturmama sebep oldu.
Küçükken anneme çok büyük hayranlığım vardı. O hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı. Her zaman Ayakları üstünde durabilirdi. En garibi de onu hiç ağlarken görmemiştim. Ta ki geçen seneye kadar. Geçen sene beni hayal kırıklığına uğrattı. Her şey babamın telefonunda bir kadının mesajını görmemle başladı. Hayatım boyunca örnek aldığım annem ise buna göz yumdu. Üstelik bu olaydan sonra çok kez de ağladığını gördüm. O zaman annemi yanlış tanıdığımı farkettim. O sadece hayatındaki erkeği kaybederse yapamayacağını düşünen güçsüz bir kadınmış.

Bazı şeyleri yediremiyor insan. Peki ya bu olayın başrolü babama ne demeli? O benim ilk aşkımdı. Her şeyine aşıktım babamın. Küçükken birlikte uyurduk ve ben uykuya dalana kadar babamın sakallarıyla oynardım. Üstüne sinmiş sigara kokusu bile içime huzur tanecikleri serpiştirir, yüzümde pembe bir tebessüm oluştururdu. AŞK; söylemesi ne kadar basit değil mi? Tek heceli basit bir sözcük sadece. Peki olayın maneviyatına inince de bu kadar basit mi? Aşkı anlatmak için bu üç harf yeterli mi? Açıkçası bunu ben de bilmiyorum. Babamın anneme yaşattıklarından sonra bu üç harfe olan inancımı tamamen kaybettim. A Ş K, benimle dalga geçercesine... Annem ve babam da aşık olarak evlenmişler anlattıklarına göre. Çok kez de dinledim bu hikayeyi. Küçükken bende her çocuk gibi masal dinlemeye meraklıydım tabi. Heyecanla dinler ve bir gün ben de aşık olacağım diye düşünür, hayaller kurardım. "Aşk mı? Hadi canım oradan. Ben Aşka inanmam ki" bunu sesli söylediğimi farketmem biraz zaman aldı ve babamın şaheserine içli bir kahkaha attım. Aşka inandıran da babamdı, bunun koca bir yalan olduğunu gösteren de. Çok acı...

Zili çakmak için parmağımı uzattım. Ancak bir türlü basamıyordum. Bir insanın evinden bile soğuması ne kadar normal olabilirdi ki? Insanlara "ev size ne çağrıştırıyor?" diye sorsanız büyük çoğunluğu muhakkak sıcaklık, aile, samimiyet gibi kelimelerle ifade etmeye çalışırlar. Benim için sadece soğuk. 4 duvardan ibaret bir soğukluk.
Tüm cesaretimi topladım ve zile tekrar yöneldim. Kulak tırmalayıcı zil sesini duyduktan çok kısa bir süre sonra annem kapıda belirdi. Gözleri çok sinirli bakıyordu. Evet, tam tahmin ettiğim gibi çok kızmıştı. Ama kimin umrunda ki? Dişlerini sıkıyor ve sadece gözlerime bakıyordu. Sanki kafasındaki azarlama cümleleri arasından hangilerini söyleyeceğini seçiyor gibi bir hali vardı.

"Neredesin sen?" dedi en sonunda. Ah, tam tahmin ettiğim gibi. Diğer cümleleri de söylemesi için kısa bir sure daha cevap vermeden Gözlerine bakmaya devam ettim. Ancak başka bir şey sormayınca "Yürüyerek geldim" diyebildim ve vereceği cevabı beklemeden eve girdim. Sıcak mı sıcak yuvama (!).
Babam da salonda oturmuş televizyon izliyordu. O da gergin görünüyordu. Ama tabiki sebebini sormayacaktım. O da "Neredesin sen bu saate kadar?" Diye sordu. Ancak cevap vermeyeceğimi çok iyi bildiğini farkettim.
"Mira nerde ?" Diye geçiştirdim bu sorusunu.
"Odasında." Cevabını alınca bir şey söylemeden Mira'nın odasına yöneldim.

Tam kapıyı açacaktım ki odadan hıçkırık sesleri geldiğini duyar gibi oldum. Biraz daha dikkat kesilince yanılmadığımı farkettim. Odaya girip ne olduğunu sormam gerekirdi belki ama aslında sorunu biliyordum. Annem ve babam yine kavga etmişlerdi. Bu evde başka ne olurdu ki sanki? Tabi ya, neden gergin olduklarını daha iyi anladım. Zaten artık bana sinirlenmiyorlar bile. Gerçekten umurlarında dahi değilim. Elimi kapının kolundan sessizce çektim ve kendi odama gitmeye karar verdim. Saçlarım ve kıyafetlerim sırılsıklamdı. Makyajım da yanaklarımda siyah lekeler bırakacak kadar akmıştı. Aynaya bakınca farkettim ki gerçekten kötü görünüyordum. Ayrıca yorgun ve uykusuz. Hemen makyajımı temizledim. Saçlarımı kurutup rahat bir şeyler giydim ve yorganımın içine girdim. Babamın 6 yaşındayken hediye aldığı pembe, kuzucuklu yorganın... Bu yorgan bile beni huzursuz edebiliyordu artık ve bu hiç iyi anlamlara gelmiyordu. Çünkü bu yorgan benim ağlama duvarım olmuştu artık. En mutsuz olduğum zamanları saatlerce bu yorganın altında geçirirdim ve ağlamam bitince huzurla dolduğumu hissederdim. Ama bu kez her şey çok daha farklıydı, çok daha karmaşık. 18 yaş için biraz daha ağır... Ailevi problemlerin en ağır geldiği yaş belki de ...

Yanağımdan sıcak bir damlanın aktığını hissettim. Ağladığımı o zamana kadar farketmemiştim. Elimle akan damlayı sildim. Artık buna bir son vermeliydim. Ben annem gibi olmayacağım. Ben güçlüyüm ve ailem dahil kimse beni üzemeyecek.
Kafamı iki yana salladım, bu Düşünceleri artık kafamdan atmak ister gibi. Kulaklıklarımı taktım, en sevdiğim şarkıları dinlerken her şeyin benim gittiğim istikametin tersine gittiğini farkettim. Her şey üstüme geliyordu.

Ve bu düşüncelerle uykuya daldım. Bir daha hiç uyanmamak istercesine...

İNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin