Dünün ardından çok yorgun bir sabaha uyansamda aldırmadan ayaklanıp duşumu almıştım. Sade bir siyah kapüşonlu ve siyah bir kot giyinip çıktım. Kapının önünde duran spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip evin anahtarını aldım. Kapıyı ardımdan çektim ve okula doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım. Üniversiteye bu sene başlamıştım. Lise bittiğinde yaz ayları çalıştığım paralar ile Amerika'ya gelerek Washington eyaletinde güzel bir okula kayıt oldum. Küçük bir kasabada kalıyordum ama burası huzur veriyordu. Her şeyden uzak sadece ağaçlar hayvanlar ve bir kaç insan vardı yada ben sadece bir kaçına rastlamıştım. Hayalet kasabanın hayalet çocuğu gibiydim. Ne hayatıma giren biri vardı ne de giren olmadığı için çıkabilen. Yaklaşık yarım saatin ardından kampüse girdim ve hızlı adımlarla sınıfa geçtim. En arka sıraya yerleşerek sınıftakilere göz ucuyla baktım. Yaklaşık 25-26 kişilik bir sınıftı, herkes kendi hâlinde takılır birbirleriye pek konuşma çabasına girmezdi. Hoca sınıfa girdiğinde herkes yerlerine oturmuş ben ise hiç kalkmamış olmanın verdiği rahatlıkla hocayı dinlemeye başlamıştım.
4 saatin sonunda kampüsten çıkmış ve adımlarım yine evin yolunu tutmuştu. O sırada telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonumu cebimden çıkartıp açtım. Zil sesi kısık sadece bildirim sesi açık olduğundan gelen 16 aramayı duymamış ve mesaja bakmıştım.
0***********
"Hem telefon numaranı verip hem de telefonu açmıyorsun, dalga mu geçiyorsun benimle? "Gelen mesaja bir süre bakarken ne olduğunu anlamayarak arama tuşuna bastım. Telefonu ilk çalışında açtığında konuştum.
"İlk olarak sizinle dalga geçmiyorum, ikinci olarak büyük ihtimalle yanlış numarayı aradınız çünkü ben kimseye numaramı vermedim."
"Doğru kişiyi aradığımdan eminim, şaka yapıyorsan komik değil. Sadece sesini duymak için arıyorum yaptığın şeye bak?"
"Bakın hanımefendi sizi tanımıyorum, kimseye de yakın bir zamanda numaramı vermedim, hatta kimseyle konuşmadım diyebilirim. Daha fazla uzatmadan telefonu kapattığımda numaramı silerseniz sevinirim. İyi günler."
Konuşmasına izin vermeden telefonu kapatıp tekrardan cebime koydum. Cidden her saçma şey beni mi bulurdu? Evin önüne geldiğimde anahtarla kapıyı açarak eve girdim. Direkt odama çıkıp bilgisayarı açtım. Yaptığım tek şey İnstagram ve Twitter'da gezmekti. Hesaplarıma girerek dolaşmaya başladım. Uzun zamandır Twitter üzerinden bir kızı takip edip hesabına bakıyordum. Sadece sokakların ve gökyüzünün fotoğraflarını atıp altına uzun, uğraşılmış edebi yazılar yazarak sayfasına paylaşıyordu. Takip etmemin nedeniyse yazdığı yazıların hoşuma gitmesiydi. Bugün bir değişiklik yapmıştı sanırım. Ana sayfama düşen fotoğraf şaşırtmıştı beni. Kendi fotoğrafını atmıştı. Kumral uzun saçları ve ela gözleri dikkat çekiyordu. Onun dışında kirpikleri uzun ve güzel gözüküyordu. Resimi biraz daha inceleyip beğeni butonuna tıklayarak beğendim. Attığı yazıların güzel olduğu kadar kendisi de güzeldi. Umursamadan hesapları alt sekmeye aldım. Daha sonrasında bilgisayar kamerasını açarak camın ağzına koydum. Camı yavaşça aralayıp rüzgarın tenime çarpmasını seyrettim. Ardından pencerenin ağzında bulunan uzun zamandır ellemediğim için tozlanmış piyanonun beyaz tuşlarında uzun parmaklarımı gezdirdim. Çıkan tiz sesler kulaklarına eskiyi hatırlatmıştı. Küçüklüğümden beri piyano ve kemana ayrı bir ilgim vardı. Buraya taşındığım gibi direkt piyano almış ve bir çok şarkı bestelemiştim kendimce. Yavaşça deri koltuğa oturup bilgisayarı sadece ellerimi çekmesi için biraz eğdim. Çenem ve dudaklarım gözükse de umursamadan kaydet tuşuna bastım. Tuşlara dokunmadan önce derin bir nefes alıp verdim ve tuşlarda gezdirdim parmaklarımı. Gözlerim kendiliğinden kapanmış sanki şarkı söyleyen birine arkadan eşlik ediyormuş gibi dokundum tuşlara. Her farklı notaya dokunduğumda içimde bir şeyler yerlerine oturuyor biraz olsun beni gülümsetiyordu. Acı olaylardan uzaklaşıp mutlu anılara dalmak istiyordu kalbim ama beynim onunla savaşıp inadına hayır diyordu sanki. Lâkin bu savaşı piyano eşliğinde kalbim yendi. Rahatladım, kötü anılar yerine güzel anıları ekledim senaryoma. Parmak uçlarım bu ani ruh hâli değişiminden dolayı karıncalandı. Parmaklarım her notaya dokunduğunda bir yıldıza dokunuyor gibi hissediyor ve bu his ile imkansızı başarıyormuş gibi seviniyordum. Daha çok bastım tuşlara, tiz seslerin yerini pes sesler almaya başladı. Odanın içinde 4 duvardan dönüp kulağıma geldi sesler. Kalbime çarptı ve yavaşladım. Daha sonrasında bitirerek kaydı durdurdum. Aldığım kaydı hesaplarımda yayınlayıp altına bir şey yazmadan paylaştım.
İnsan bazen beyni yerine tercih etmeliydi kalbini. Kalp her zaman duygulara göre hareket ederdi. Her zaman olmasa da mutlu ederdi insanı. Düşünmeli insanlar, ne yaparak mutlu olabileceğini düşünmeli, eğer ki o mutluluk beyaz tuşlardaysa dokunmalı sonuna kadar. O mutluluk gökte ki bir yıldızdaysa, yağmur soğuk demeden çıkmalı yola yıldızına kavuşmak için. Mutluluk bir tuş kadar yakın olacağı gibi bir yıldız kadar uzakta olur bazen insana. Sonucunda mutluluk vardır ve elbet bulacaktır insan onu. Çabalayın mutluluk için.
O gece hayatımın değişeceğini bilseydim daha hazırlıklı olurdum belki de, yada daha erken atardım o videoyu. Tabi her şeyin plansız olanı güzeldir demişler belki de ondan bu kadar güzelmiş o geceden sonra.
Saat gece 3'ü geçiyordu. Attığım videoyu bir kez daha izlemeye koyulmuştum. Tekrardan notaları hissetmiş ve parmaklarımı, dudaklarımı izlemiştim. Video bittiğinde tam kapatacakken mesaj kutumda bildirim gözükmesiyle mesajlara girdim. Tanımadığım bir hesaptı. İlk öncelikle hesabına bakmak istesemde yapmayıp mesajına girdim.
Kimden: @gokkaybolmusyuzunde
Kime: @yalnizlarsehrindeyim
"Saatlerce dinleyebilirim sanırım ve de izleyebilirim."
Bir insanın çaldığım şeyi dinleyip sevmesi güzel bir şeydi ama neyi izleyecekti? Orada görünen iki şey var, biri parmaklarım diğeri ise dudağım. Hangisinden bahsetmişti? Ben mi yanlış düşünüyordum. Ne yazacaktım? Teşekkürler mi? Yada neyi izleyeceğini de sormalı mıyım? Pek düşünmemem gerektiğine kanaat getirip hızlıca cevap verdim.
Kimden: @yalnizlarsehrindeyim
Kime: @gokkaybolmusyuzunde
"Çaldığım parçayı severek dinlemiş olman hoşuma gitti lâkin neyi izleyeceksin?"
————————
Yorum atıp fikirlerinizi belirtin lütfen, eğer ki beğendiyseniz oylamayı unutmayın!!
(832 Kelime)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Kadar Fazla
General Fiction"Tanrı tarafından terk edildim. Sonra sen geldin, beyaz tuşlardan ve asla gitmedin benden. Seni yıldızlar kadar fazla, sevgili." İlk kitabımla karşınızdayım. Uzun zamandır yazıyordum, bu da sevdiğim kurgulardan ve karakterlerin karışımından bir hik...