Yine soft oldum...
Yalnız bi şey dicem İlay'ın fark ettiği şeyden benim haberim yoktu sdjhfklsfd yazdıktan sonra kontrol ettim ve gerçekten zamanlar uyuşuyor sdhjkflşsdgfd Bilmeden ne güzel denk getirmişim öyle vay be kaderleriymiş demek ki sjkdfldsf
<<<<<<<<<
Sıla'dan
Damla ile bakışlarımız birleştiğinde ona zamanın geldiğini gözlerimle işaret etmeye başladım.
"Biraz da bizim evde çekim yapalım." Dedi Damla ayağa kalkarak.
"O neden?" diye sordu İlay.
"Seni oyun oynarken çekmek istiyorum o yüzden playstaion oynamaya iniyoruz."
"Burada oynayalım?"
Damla yardım istercesine bize baktı. Gökçe anında söze girdi.
"Burada Sıla'yla biz oynayacağız."
İlay gözlerini kısıp bizi inceledi. Bir açık vermemek için konuşmaya başladım.
"Dün yoga yaparken iddialaştık."
"İyi bakalım." Diyerek ayağa kalktı. Gelip beni öptükten sonra kapıya ilerledi.
"Sizin virüslü evinize de hiç gidesim yok ya." Diye söylendi kapıdayken.
Damla koluna vurunca güldü. "Bende geliyorum." Dedi Aslı. "Arada videoda görünürüm hayranlarım artsın."
Onları gönderdikten sonra Elif ve Gökçe hazırlanırken bende mutfağa uçtum. Yaş pasta görünümlü portakallı kek yapacaktım. İlay portakal severdi. Keki de yerdi.
Keki büyük bir konsantreyle yapmaya başladım. Ne zaman mutfağa girsem gözüm başka bir şeyi görmüyordu sanki. Yaptığım şeye inanılmaz odaklanabiliyordum ve bu beni mutlu ediyordu. Eh, bazen İlay rahat durmayıp gelip sarılıyordu ama bu daha çok mutlu ediyordu o yüzden sorun yoktu.
Başka biri olsa rahatsız ettiği için o sinirle tekmemi yiyebilirdi.
Fırına koyduğumda süslerini hazırlamaya başladım. Sonuçta dıştan yaş pasta gibi görünecekti. Her şeyi büyük bir özenle hazırlayıp bitirdiğimde çoktan üç saat geçmişti. Mutfaktayken gerçekten zamanın farkında olmuyordum. Pastanın yanına bir sürü de atıştırmalık hazırlamıştım. Ben sürekli bir şeyler denediğim için malzememiz hiç eksik olmuyordu.
"Yakında gelirler." Dedi Gökçe bana seslenerek. Hava güzeldi, o yüzden terasta kutlamaya karar vermiştik. Zaten terası hazırlaması da daha kolaydı.
Kızlar işlerini çoktan bitirmişlerdi. Masayı hazırlamamda yardım ettiler. Pasta hariç her şeyi götürüp bıraktım. Nasıl olsa başladıktan yarım saat sonra ortaya alkol çıkacağından bir içecek çıkarmamıştım. İsteyen dolaptan alırdı zaten.
İlay anahtarla eve girdiğinde Damla'yla şakalaşıyorlardı.
"Nasıl yendim ama?" Damla'ya gülerek sataşıyordu. Damla da bir kere daha oynama konusunda ısrar ediyordu.
"Yeter be, sevgilimi özledim." Elimde poğaça ile yakalanmıştım. İlay'la göz göze geldik. Salonun ortasında poğaça tabağı ile duruyordum.
"Biraz oyun oynadık sonra sıkılınca parti havası oluşturalım dedik. Ucunu kaçırmışım bir sürü hamur işi yapmışım." Dedim omuz silkerek.
"Acıkmıştım." Diyen İlay eline bir tane poğaça aldıktan sonra yanağımı öptü. Terasa çıkana kadar aklına bir şey gelecek diye ödüm kopmuştu. Ama bugün günlerden ne olduğunu bildiğinden bile şüpheliyim. Zira bu süreçte gün kavramını yitirmiştik.
Biraz oturduktan sonra mutfağa dönüp pastayı çıkardım. Evdeki tek mumu üstüne koyup yaktım.
Elimde pastayla gören İlay kısa süreli şok geçirmişti. Kendini toparladığında, "Bugün 28 Mart mı?" diye sordu.
"20. Yaşın kutlu olsun bir tanem." Diyerek gülümsedim.
İlay güldü. Sonra kahkaha atmaya başladı. Anlam veremeyerek birbirimize baktık.
"Hayatım iyi misin?" diye sordum pastayı masaya bırakırken. Elimden tutup hızla kucağına çektiğinde dengemi kaybedip düştüm.
"Gece eve gidiyoruz, belli oldu." Dedi Damla sırıtarak. Yine utanırken İlay'a baktım. Hala gülüyordu.
"Sen bugün ne olduğunun farkında değilsin değil mi?" diye sordu gülerken bir yandan da kollarını bana dolayınca. Sarılışına karşılık verdim.
"Doğum günün?"
"Çok daha özel bir gün." Diyerek kafasını iki yana salladı.
Düşündüm. Aklıma bir şey gelmemişti.
"Bana ilk ne zaman mesaj attın?" diye sordu.
"Sahi o da bu zamanlarda-" derken durdum. Bugündü. Geçen sene bugün mesaj atmıştım İlay'a. Ve o bunu biliyordu.
"Sen gerçek bir hediyesin." Derken kollarını sıkılaştırmıştı.
"Nasıl biliyorsun?"
"Yüzük yaptırmak için saate baktığımda fark etmiştim." Demek o zamandı.
"Bizi de aydınlatın." Dedi Damla araya girerken. İlay kafasını boynuma gömmüşken saçlarını okşadım.
"İlay'la tanışmamız, daha doğrusu benim ona ilk mesaj attığım gün. Bugünmüş."
"Oha, hediyeye bak." Dedi Aslı. "Doğum gününde kendini vermek, 10/10."
"Bilmiyordum ki." Diyerek gülümsedim. "Mayıs'ta sanıyordum İlay'ın doğum gününü."
"Biz ne zaman tanıştık?" diye sordu Damla Gökçe'ye. Gökçe ise omuz silkti. "Hatırlamıyorum."
İkisi tartışmaya başlayınca İlay'ı dürttüm. "Hadi dilek tutup mumu üfle."
"En büyük dileğim yanımda. Başka bir şeye gerek yok."
Beni daha ne kadar mutlu edebilirdi? Ve ben onu daha ne kadar sevebilirdim?
İlay mumu üfledi, tabi beni kucağından indirmeden. Çok uzun süre kalkmama izin vermemişti. Kolları belimde, başı boynumdaydı.
"Karantina da olduğumuzdan dolayı sana bir hediye alamadık. Düşündük ki en güzel hediye evden gitmemiz olur." Dedi Damla. İlay boynumdan kafasını kaldırıp kızlara baktı.
"Böyle yapacaksınız her gün yeniden doğabilirim."
"İnsan bir gerek yok falan der ya. En yakın arkadaşına yaptığın şeye bak." Dedi Damla yüzünü buruşturarak.
"Bana ne." Dedi omuz silkerek. "Gidin evinize."
"Tamam be, rahat bırakacağız sizi."
"Allah razı olsun. Sıla'dan sonra aldığım en güzel hediye." Diyerek sırıttı İlay. Beni utandırdığı için koluna vurmuştum.
Sonunda ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Balkon konuşması tarzı bir şey yapacak diye ona bakıyorduk.
Ellerini birleştirdi. "Madem kutlayacak çok şeyimiz var, bir rakı masası kurulsun o zaman."
İlay gülüyordu, mutluydu. Daha başka bir şey istemezdim. İlay'ın yerine ben dilek diledim. İçimden sessiz bir dilek göndermiştim evrene. "Lütfen hep böyle mutlu kalalım."
YOU ARE READING
Aptal'ın Biri, *Özel Bölümler*
Historia CortaKarantina günlerinde az eğlenelim dedik bölüm sınırına denk geldik.... Burda kısa kısa karantina günlerini yazcam arada kütüphaneye atıverin