Hiç düşündünüz mü, yavaş yavaş dağıttığımız hayatımızın suçlusu kim ve neden dağıtıyoruz?
Hayatınıza birini alın ve çok sevin onu , o kadar çok sevin ki kendi kırmızı çizgilerinizi geçin onun için ona olan sevginiz için. O kadar bağlanın ki hayatınız sadece ondan ibaret olsun hatta daha da fazlası olsun onun hayaliyle uyuyup onun hayaliyle uyanın.
Ona ulaşamayıp platonik kalın dünyada olup biten her şeyden uzaklaşıp bunun farkına bile varmayın. Zaman öyle hızlı geçsin ki onun yokluğunun verdiği acıyla hızla büyüyün. Ve hırsınızdan etrafınızda iyiliğinizi düşünen birçok insanı kırın. Hayatınızı yavaş yavaş boktan bir hale sokun.
Sonra gidip duygularınızı anlatın şansınız varsa birlikte olursunuz. Mutlu olduğunuza kendinizi inandırarak hayatınızı ışıksız odalarda yaşamaya devam ettirin. O insan yanınızda diye kendi dünyanızın karanlığını sakın görmeyin. Mutluyu oynamaya devam edin ufak tefek sorunlarınıza anlayış gösterdiğinizi sanarak kendi sınırlarınızdan vererek ilişkinizi uçuruma doğru itmeye devam edin.
O kadar çok sevin ki ona hayır diyemeyin demek aklınıza dahi gelmesin. O ne isterse yapabilsin ama siz çok sevdiğinizden sesinizi bile çıkarmayın. İlişkilerinizin ipleri ile birlikte hayatınızın iplerinide ona verin. Kendi hayatınızın sonunu ellerinizle hazırlayıp, uçurum kenarındaki çiçeklere aldanın.
Sonra sizden sıkılıp hevesinin geçmesini bekleyin, bir peçete gibi kullanılıp atıldığınızın farkına varmak için gideceği günü bekleyin acıyla korkuyla. Sonra düşün hayattan yıkılın ve o sizi çok seven ama sizin kırdığınız insanlar koşarak sizi kaldırmaya gelsin. Sanki bir halt yiyebilecekmiş gibi yine itin yanınızda olmak isteyenleri. Gurur yapıp aptal gibi onun yokluğuna alışmaya çalışmak yerine yeniden ona gidebilmek için koca bir mayın tarlasına koşun.
Bu zamana kadar yaptığınız hatalar yetmezmiş gibi o hatalarla dolu mayın tarlasına hevesle koşun bitmiş tükenmiş bir şekilde. Ve milyon tane problem varken sadece onunla olan problemleri düşünün sonra girin o tarlaya.
O size nazik bir şekilde artık cebinden çevrenden değil canından istiyorum desin sevgiyi kullanarak , sizde kabul edin istediği her şeyi ona verip daha da uzaklaşmasını sağlayın. Farkında olmadan sizden gitmesi için elinizden geleni yapın.
Hatalar yapın sürekli değeri olmayan insanlara öyle değerler verin ki sizi bile görmesinler, onları o kadar büyütün ki mikroskopla bakılan insanlara bakmak için bir adım geriye gelmek zorunda kalalım. Hayatımızı kendi ellerimizle birilerine bozdurup sonra vicdanımızı rahatlatmak için kendi salaklığımızı hiçe sayıp insanlara yükleyelim olup bitenleri.
Bizi biz yapan hatalar yanı sıra ekstralarınıda bilerek ve isteyerek kendi ellerimizle getirip patlatalım hayatımızın tam ortasına. Ama yaşamaya devam edelim güzel hayatlarımızı mahvettirip yaktırıp yıktırıp sonrada yaşamaya devam edelim.
Milyon tane kalp kırıklığının milyon tane güvensizliğin sevgisizliğin üzerine yeni bir hayat kurmaya çalışalım, üstelik elimizdeki sağlam bir binaya dinamitleri döşeyip patlattıktan sonra yapalım çünkü hataları hayatımızda düzenli hale getiren biziz.
Şimdi anladınız mı , yavaş yavaş dağıttığımız hayatımızın suçlusu kim ve neden dağıtıyoruz?