4. Bölüm "Çok korkmuş mudur?"

492 29 46
                                    

Kafamı erkekler barakasına çevirdiğimde herkes uyuyor gibiydi. Ben de yürümeye devam ettim. Salıncağa gitsem belki yavaş yavaş uykum gelir diye düşünerek salıncağa doğru ilerledim ve oraya gelince de denizi görecek şekilde oturdum. Salıncaktan düşmeyeceğime emin olduktan sonra kafamı salıncağın ipine yasladım ve yavaşça sallanmaya başladım. Bu son iki günü aklımdan geçirmeye başladım. Yani Survivor başladığında  itibaren olan olayları. Performansım gayet iyiydi. 4 oyun oynayıp 3'ünü almıştım. Tabi bir de bayrak yarışı vardı. Onu da aldığımızı düşününce gerçekten başarılıydım. Eğer ilerde de bu performansı devam ettirebilirsem gerçekten sonunda hedefime ulaşabilirim. Takımımı gerçekten çok seviyorum. Ufak tefek problemler dışında çok fazla problem yaşayacağımı düşünmüyorum açıkçası. En yakınlarımı düşündüm buradaki... Sema, en yakın kız arkadaşım oldu buradaki. Zaten belliydi İstanbul'da böyle olacağı. Gerçekten her şeyimi paylaşabileceğim yoldaşım oldu. Murat, en büyük dostum oldu belki de. Her anımda yanımda olacak erkek kardeşim. Hilmicem... Onun hakkında ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyorum. Onu gerçekten ilk başlarda idolüm olarak görüyordum, hala da öyle. Bunda değişen bir şey yok. Ama ne bileyim... Bu aşk ya da hoşlantı değil. Bunu biliyorum hatta eminim. Ama benim de adlandıramadığım bir çekim var aramızda. Beğeniyor muyum? Kesinlikle. Etkileniyor muyum? Fazlasıyla. O peki? İşte o konuda hiçbir fikrim yok. Evet, gerçekten bana karşı çok yakın davranıyor ama belki de yakın arkadaşı olarak görüyor. Ki muhtemelen öyle. Zaten ikimiz de hedefleri ve amaçları için burada olan insanlarız. Yani böyle şeyleri düşünmemem gerekiyor. Derin bir nefes aldım. Bunları düşündükçe sanki bir bataklığa çekiliyormuşum gibi hissediyorum. Nefes alamıyorum sanki.

Adem: Naber kız? Ne düşünüyorsun? Derin derin iç çekmeler falan.

Damla: Ne olsun be Ado. Survivor, hayatım... Düşündükçe de dibe batıyormuş gibi hissediyorum.

Ben konuşurken Adem salıncağın boş olan kısmına yerleşmişti bile.

Adem: Boşver ya! Gelişine yaşıyoruz işte. Düşünme. Moralini bozmaktan başka işe yaramıyor. Ayrıca benim sana güzel bir haberim var.

deyip gülmeye başladı. Ya şimdi de kahkaha atıyor.

Damla: Oğlum dursana noldu? Herkesi uyandıracaksın. İyi misin? Ne gülüyorsun?

Adem kendini zorla sakinleştirip derin bir nefes aldı ve bana döndü. O ağzını açmadan merakıma yenik düşüp hemen sordum.

Damla: Adem neymiş bana o güzel haberin? Bak valla merak ediyorum.

Adem yine gülümsedi.

Damla: Hadisene Ado. Seni bekliyorum.

deyip omzuna yumruğumu geçirdim hafifçe. Bir şey demek için ağzını açtı sonra geri kapattı. Ben onu dürtüklemeye devam edince

Adem: Yani sevinir misin yoksa şaşırır mısın tam bilmiyorum ama... Neyse anlatayım bari konuyu açtım madem. Siz yatmadan önce hani gök gürültülüsü oldu ya. Sen de baya çığlık falan atmıştın. Sonra da zaten barakalara girdiniz. Hilmicem...

Eliyle ensesini kaşıdı. Daha çok ne söylemesi gerektiğini kafasında tartar gibiydi. Bense Hilmicem'in ismini duyduğumdan beri dikkatle Adem'in yüzüne bakıyordum. Devam etmesini belirten bir yüz ifadesi kullandım.

Adem: Hilmi baya telaşlandı. O yağmurda biz barakanın köşesinde yatakları dip dibe sokup uyumaya çalışırken o barakada resmen volta atıyordu. "Çok korkmuş mudur?" deyip duruyordu. Hatta arada bir Murat'a "Bir kızlar barakasına gidip baksam mı?" falan diyordu. Ki o yağmurda iki saniye dışarı çıksa sırılsıklam olacağını da bildiğine eminim. Yani baya endişelenmişti senin için. Böyle işte. Bunu da niye anlattım, anlatmasa mıydım diyorum ama bilmeye hakkın olduğunu düşündüm.

CANIMIN İÇİ  -HİLDAM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin