Gözüme gelen güneş ışığıyla gözlerimi yavaşça araladım. Tam olarak uykumu almıştım bu sefer. Yatakta oturur pozisyona geldim ve Barakanın içini kestim ama kimse yoktu. Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve ayakkabılarımı giyip ayağa kalktım. Ada çok sessizdi ilginç bir şekilde. Sabahki enerjik All Star takımı yoktu nedense. Ayağımı barakanın dışına atıp sahile baktım direk. Turabi ve Merve antrenman yapıyordu. Başımı sola çevirince de Nihat ve Nagihan'ı gördüm. Hala bıraktığım gibilerdi. O kadar saat acaba ne konuşmuşlardı? Amaan! Bananeyse? Biraz daha dışarıya baktım. Kafamı sağa sola çevirdim ama aradığım ikiliyi bir türlü bulamadım. Ben de yavaş adımlarla Turabi ve Merve'nin yanına gittim.
Damla: Vaay gençler! Napıyorsunuz?
Merve: Biraz atış falan çalışıyorduk. Gel istersen sen de.
Damla: Yok. Teşekkür ederim yine de. Ben şeyi soracaktım asıl ya. Ada niye bu kadar sessiz? Birine bir şey mi oldu? Kimseyi de göremedim etrafta.
Turabi: Kim olduğunu bilmiyorum ama birisinin elini zehirli bir böcek sokmuş sanırım. Akrep falan olabilir. Metin Abi de götürmüş onu. Çoğu kişi etrafta olmadığı için kim olduğunu bilemiyorum, ben de uyuyordum o sırada.
Turabi'nin sözleriyle telaşlandığımı hissetmiştim. Kalbim korkudan ve endişeden deli gibi atıyordu. Elimi kalbimin üstüne koyup nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Ya Hilmi ya da Murat'tan birisiyse. Ya onlara bir şey olursa? Bu birkaç saniye içinde bu sorular beni yiyip bitirdi. Biraz kendime gelebilince Merve'ye döndüm.
Damla: Merve sen kim olduğunu biliyor musun?
diyebildim sadece titrek sesimle. Merve de "hayır" anlamında kafasını salladı. Ben daha da endişelenirken onlara teşekkür edip erkekler barakasına döndüm bir umut eğer ordalarsa diye. Ama yoktular. Neyse ki Ümit Abi oradaydı. O kesin bir şeyler biliyordur düşüncesiyle ona doğru ilerledim. Hilmicem, Murat kısa süredir tanışsak da onlar benim her şeyim olmuştu. Umarım, umarım onlardan birine bir şey olmamıştır. Evet diğer arkadaşlarım da çok değerli ama onlar bambaşka.
Damla: Kaptan birisinin elini zehirli böcek sokmuş. Kim biliyor musun?
Ümit: Damla? Ne oldu sana? Bembeyaz olmuşsun.
Damla: Boşver abi beni. Kime ne oldu?
dedim endişeyle.
Ümit: Telaş yapılacak bir şey yok ya. Ormanda Adem'in elini soktu bir böcek. Ama durumu iyi bir problem yok şu an. Metin Kuş test yapmak için götürdü sadece.
Bunu duyunca derin bir nefes verdim. Hilmicem'e de Murat'a da hiçbir şey olmamıştı. Gayet sağlıklılardı yani. Evet, Adem'e de üzülmüştüm ama Hilmicem ve Murat'a bir şey oldu korkusunun yanında bu ufacık kalmıştı. Biraz rahatlayınca Ümit abiye döndüm.
Damla: Sağol abi. Peki Hilmicem ve Murat, onlar neredeler?
Ümit: Hah! Şimdi anlaşıldı senin endişen. Ormana doğru gitmişlerdi bi yarım saat önce hala o taraftalarsa bulabilirsin.
Ümit abiye gülümseyip teşekkür ettikten sonra yavaşça yürüyüp düşünmeye başladım. Acaba ormana, onların yanına gitse miydim yoksa burda kalsam da onlar biraz yalnız mı konuşsalardı? Ama çok sıkıldım ya! Bence ben de ormana gideyim. Hem biraz kokonat ve bade toplarım.
İç Ses: Sence kokonat nasıl yazılıyor? Coconut mu kokonat mı?
Hindistan Cevizi yaz geç işte.
İç Ses: E o zaman sen niye kokonat diyorsun? Hindistan Cevizi de geç işte.
Bu gerçekten mantıklıydı. Amaan beni lafa tutma! Hindistan Cevizimi toplayacağım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIMIN İÇİ -HİLDAM-
FanfictionSurvivor 2018'de yarışan Hilmicem ve Damla'nın hikayesi... Ağır ağır işlenmiş bir kurgudur. Özel hayatlarına saygım sonsuzdur.