ÇIĞLIK / 1.B

113 16 43
                                    

Tiz bir çığlıkla doğruldum yine. Gözlerime inen siyah perde açıldı birden bire. Önce nerede olduğumu idrak edemedim kendime gelmeye çalışırken, bir yandan da nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Yatağımdan destek alarak doğrulmamı sağlayan ellerimi çeksem düşecekmiş gibi hissediyorum. Yavaşça sırtımı duvara yaslar yaslamaz yüzüme gitti ellerim. Yüzümü ovuştururken ellerimde hissettiğim damlalar terlediğimin kanıtıydı ellerimi yüzümden çekip Yatağımdan destek almaya devam ettim yatağımın yanındaki kahverengi çekmecenin üstünde duran bir bardak suya uzandı elim bardağa uzandığımda uzayan tırnaklarımdan çok titreyen elim çekti dikkatimi bardaktaki suyu Saniyelik bir şekilde içip çekmecenin üstüne geri bıraktım nefesimin hala düzene girmemiş olması çekmecenin üstündeki bardağı duvara fırlatıp parçalara ayrılmasını izleme isteği uyandırıyordu Bende hırsla elimi omuzuna kadar gelen Saçlarıma geçirdim başındaki ağrı kafamı duvara vuruyorlarmış gibi hissettiriyordu hiç geçmeyecek gibiydi saçlarımdaki elimi sıkarak saçımı yukarı doğru çektim bu başımdaki ağrıyı saniyelik de olsa azaltıyor ve saniyelik de olsa uyuşmasını sağlıyor gibiydi ellerimi Saçlarımdan çektiğimde ellerim Bu kez bitkin bir şekilde yatağa düştü bir insan uyudukça dinlenmez miydi Oysa ben tükeniyordum sanki uyku tüm enerjimi içine çekiyordu ve benim daha sonra kolumu kaldıracak gücüm dahi olmuyordu en kötüsüde bunun ne olduğu veya neden olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile olmamasıydı Yatağımdan kalktım odamda krem rengi ve yatak yanında kahverengi bir çekmede krem rengi bir dolap ve yine kenarlarında kahverengi işlemeleri olan bir boy aynası vardı tam odamdan çıkacakken aynada duran görüntüme takıldı gözüm dağınık siyah saçlarım mor göz altlarımı ve bitkin yüzümü inceledim bir süre üzerimde gri bir tişört siyah bir şort vardı Daha fazla kendime bakmak istemediğim için bakışlarımı aynadan çektim ve yavaş adımlarla oturma odasına doğru ilerledim

oturma odasında 3 lacivert koltuk bir tane masa televizyon ve köşede bir akvaryum vardı kendimi boş koltuklardan birine attım "iyi misin" diye sorulması ile bakışlarımı rüzgara çevirdim koltukta kafasını geriye atmış ve gözlerini kapatmıştı Sanırım tek yorgun olan ben değildim daha sonra önündeki viski şişesini ve yanındaki yarını içki dolu bardağı fark ettim iyi miyim sanırım son zamanlarda hiç iyi olmamıştım "aynı soruyu ben de sana sormayı düşünüyordum" dedim gözlerini açıp bir süre bana baktı gözlerindeki Üzüntüyü görebiliyordum Masanın üzerindeki içki bardağını eline aldı ufak bir kahkaha çıktı dudaklarından ama bu keyiften uzak daha çok acıyı barındıran bir kahkahaydı tek kaşını kaldırarak "Ben ne zaman iyi ol olmadım ki" diye sordu yüzündeki acıyı barındıran tebessümüyle daha sonra elinde tuttuğu bardaktaki içkiyi kafasına dikti bu kadar içkinin ona Arp şekilde etki etmemesinin alışkanlıktan mı yoksa acıdan mi tam olarak anlayamasamda ikinci seçeneği tercih ettim o ne zaman tam anlamıyla iyi olmuştu ki "bana anlatmamakta kararlı mısın?" Diye sordu kabuslarımda ne gördüğümü ve neden bu kadar çok korktumu merak ediyordu ama ona anlatamazdım böyle tam söyleyecek gibi oluyorum söylemek istiyorum ama yapamıyorum sanki tam söyleyeceğim anda biri boğazıma baskı uyguluyor değil söylemek nefes bile alamayacağımı düşünüyorum bakın bir sesle "bu soruyu sormaktan ne zaman vazgeçeceksin" dedim cidden bana iki aydır neredeyse her gün bu soruyu sormasından sıkılmıştım gözlerime baktı ve "Bana her şeyi anlattığın zaman" dedi Her bir kelimenin üstüne vurgu yaparak söylemişti viski şişesindeki son kalan içki bardağı boşaltıyordu son zamanlarda çok içiyordu bende onun gibi her bir kelimenin üzerine vurgu yaparak "bu kabuslar bitene kadar bu soruyu duymak istemiyorum dedim bardaktaki içkiden Bir yudum aldıktan sonra omuz silkti kafamı arkaya atıp Gözlerimi kapattım öylesine yorgunum ki bir yanım deli gibi uyumak isterken Diğer yanım uyuma diye çığlık atıyordu adeta ama yorgunluğuma yenildim bir süre sonra uyumakla uyumamak arasında kalmışken bilincim yavaş yavaş kapanıyordu duyduğum kırılma sesi ile açıldı Gözlerim yavaşça gözlerimi kıstım önce karşımda eli kanlı Paramparça camlarla duran ruzgarı gördüm ne olduğunu anlamaya çalışırken elindeki telefona öyle bir hayal kırıklığı ile bakıyordu ki tahmin etmek pek de zor değildi telefonda yine bazı fotoğraflar görmüş ve bunun siniriyle elindeki bardak istemsizce kırılmıştı yavaşça yerimden kalkıp yanına gittim elindeki telefonun ekranına baktığımda kaşlarım çataldı telefonun ekranındaki kişilerden nefret dahi edemiyordum artık Sadece midem bulanıyordu ama Rüzgar çok üzülüyordu elindeki telefonu almak için hamile yaptığımda izin vermedi biliyorum baktıkça daha çok da çekecekti her ne kadar almak istesem de bırakmıyordu Benim de ısrar ederek çekecek gücüm yoktu diğer elimde telefonu sıkan parmaklarını gevşettim önce daha sonra telefonu aldım elime geçer geçmez duvara fırlatmam bir oldu Bu sayede su bardağının da acısını çıkarmıştım duvarda parçalanması izledikten sonra rüzgara baktım bakışlarını yere sabit demiştim ayağa kalkıp geçen ay aldım pamuğu ve tentürdiyot elime aldım bir aydır kendine çok zarar veriyordu rüzgarın yanına gittim elimdeki tentürdiyotu pamuğu masaya bıraktım elindeki büyük cam kırıklarının alıp masayı bırakırken istemsizce oldu dedi Bazen kendini kaybettiğini bildiğim için "biliyorum" dedim Masadaki cam kırıklarına baktığımda camları alıp elime batışını izleme isteği yoğunlaştı Bu görüntü gözümde canlanır ken rüzgarın sakın demesi ile kendime geldim aklımdan geçen düşünceyi tahmin ettiğine kalıbımı basabilirim
Cam kırıklarını elime alıp mutfağa doğru ilerledim çöp atıp rüzgarın yanına geri döndüm ellerini ellerimin arasına alıp kanları pamukla temizledim neyse ki kanamaya devam etmiyordu tentürdiyot o elime aldığım sırada gerek yok demesi ile masaya geri bırakıp arkama yaslandım Arkama yaslandımbumdan bir buçuk sene önceyi duşünüyorum şimdidiki hayatımla kıyaslama yaparsak o zamanlar normal bir hayatım vardı diyebiliriz bu iki ay beni çok değiştirmişti düzenli olarak görüştüğüm arkadaşlarım vardı ve biri vardı çok değer vermiştim ismi enderdi önemsiyordum başlarda karşılıksızdı bir süre böyle devam ettikten sonra yavaş yavaş oda bana ilgi göstermiş ve güzel giden bir ilişkimiz vardı o zamanlar rüzgarında sevgilisi olduğundan dolayı genelde hep beraber vakit geçirirdik meğer o vakit geçirmek değilde ayakta uyumakmış ama biz fark edememeşiz rüzgarın işe gittiği benim ise şmadığım zamanlarda enderin doğum günü yaklaştığı için çarşıya çıkıp güzel bir hediye almaya karar vermiştim evden çıkarken süpriz yapmak istediğim için endere şüphelenmemesi "bugün çok hastayım uyuyacağım" diye bir mesaj ettim hastayken kimsenin yanımda olmasını istemediğimi bildiği içinde eve gelmeyeceğini garantilemiştim buna rağmen gelmek istese bile abisi dün acil bir şekilde yurt dışına çıkması gerekiyordu ve bütün işler endere kaldığı için gelemeyecekti bunun verdeği rahatlıkla uzun uzun dolaşıp güzel bir kazak seçtim hediye paketi yaptırıp mağzadan çıkmıştım ki asıl süpriz bana olmuştu rüzgarın sevgilisi şule ve ender birlikte birşeyler konuşup gülüyor ve el ele bana doğru yürüyorlardı ne klişe ama! Bize ihanet etmelerinin yanında reklam yapar gibi el ele dolaşmalarının verdiği cesaretin nerden geldiğini bilemesemde çok iyi bildiğim tek şey o an şule ve enderin gözümden düşme hızı ışık hızıyla yarışırdı beni görünce bir anda durdular gülümsemelerinin yerini şaşkınlık alırken içimdeki o berbat ve ağlama hissi ıle dolup taşan duygulara rağmen gülümsedim gülümsemem suratımda büyürken bu kez ben onlara doğru yürüdüm ne kadar berbat hissetsemde bir yanım bu kadar berbat insanların gerçek yüzlerini gördüğü için mutluydu en azından artık bitmişti ayakta uyuyan uyur gezerler uyanmıştı önlerinde durdum ve kocaman gülümsememle "süpriz" dedim gülümsememi bozmamaya çalışarak derin bir nefes aldım "aslında ben endere süpriz yapacaktım ama siz bana çok güzel bir süpriz yaptınız " dedim tam dönüp gidecektim ki aklıma gelen şeyle onlara tekrar döndüm ve "ha unutmadan teşekkür ederim" dedim yüzüme şaşkınlıkla bakmaya devam ederlerken ekledim "ne kadar adi olduğunuzu bana geç olmadan gösterdiğiniz için" dedim yüzümdeki gülümsemeyi hiç bozmadan arkamı döndüm büyük ihtimalle hem benimle karşılaşmayı hemde böyle tepki vereceğimi tahmin etmedikleri için şoka uğramışlardı arkama bakmadan ilerlerken attığım her adımda gülümsemem yavaşça kayboluyordu bir süre nereye yürüdüğümü bilmediğim yolda içimdeki hüzünle yürümeye devam ettikten sonra daha fazla dayanamadım ve içimdeki hüzn bedenimi ele geçiirdi bir duvara yaslanıp öylece diz çöküp ağlamıştım şimdi hatırladıkça ne kadarda salakmışım ne kadar boş şeylere üzülmüşüm diyorum bir süre sonra toparlanıp eve gittikten sonra olayları rüzgara anlatmıştım şok geçirmişti ama şuleyi öylesine seviyorduki inanmak istemedi bir hafta sonra sosyal medyada fotoğraflarını görünce sinir krizi geçirmişti bugünde görmüştü tek fark artık daha sakindi canı yanıyordu ama içinde tutuyordu ne yaşıyorsa içinde yaşamayı tercih ediyordubende bir aya yakın bir süre üzülmüş sonrasında umursamamaya başladım şimdi onlara nefretimi dahi layık görmüyordum olan rüzgara olmuştu onu yıllardır deli gibi bıkmadan seviyordu bazen birinin acısını dindirmek istersiniz hatta acısı hafiflesin diye birazını sizinle paylaşmasını istersiniz ama ne sizin ne onun böyle bir şeye gücü yeter "iyi olmanı istiyorum" dedim artık yıkık biri olarak yaşamasını istemiyordum ama öylesine sessiz bir şekilde söylemiştim ki ben bile kendi sesimi zar zor duymuştum "bende senin iyi olmanı istiyorum" diye cevap verdi ama bu kâbusların yakamı ne zaman bırakacağı belli değildi gözlerim yorgunluktan kapanırken kapanmaması için direttim uyumaya korkar olmuştum uyumak istemiyorum tekrar o kabusa dönmek istemiyorum istemiyorum...

acı sadece kendi canınızın acıması değildir değer verdiklerinizinde canının acımasıdır eğer birine gerçekten değer veriyorsanız onunda acısını da hissedersiniz hatta bazen onun canından çok yanar canınız buna en büyük örneği çaresizlikle verebilirim çaresizlik öylesine zordur ki kilitler insani. Şimdi karşımda biri vardı insandan çok canavarı anımsatıyordu rüzgara öyle bir vuruyordu ki üst üste vururken rüzgarın çığlıkları yankılanıyordu durmasını istiyordum ama durmuyordu kilitlenmiş gibiydim bu sese bu görüntüye dayanamıyordum düz çöktüm ve ellerimi yumruk yapıp kulaklarıma bastırdım gözlerimi sımsıkı yumdum sesleri hâlâ çok net duyuyordum elimden hiçbir şey gelmiyordu hiçbir şey onu engelleyemeyecek gibiydi olanları sadece seyredebilmek hiçbir şey yapamamak işte bu gerçek çaresizlik daha fazla dayanamadım zaten şimdiye kadar dayanmam bile bir mucizeydi "yapma" diye tüm gücümle bağırmamla baakışlarını bana çevirdi durmuştu bağırdığım için pişman değildim ama aniden bir korku sardı hızla bana doğru gelemeye başlarkan ayaklarımı ve ellerimi sürterek geriye gitmeye çalıştım gözlerim kapanmadan önce hissettiğim ve gördüğüm son şey gri gözler ve boynuma batan uzun tırnaklardı

KÂBUSUN PENÇESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin