Önemli: uzun tırnaklardan kastım 10-15 santimetre. O kadar uzun tırnak mı olur demeyin çünkü bu bir kâbus.
"araştırdım her şeyi, hatta nasıl sürmem gerektiğini bile" dedi.
Her şeyi hazırlayıp, rüzgar açıcıyı güzel bir şekilde sürmüştü. Sesimi incelterek "Aferin kız sen bu işi biliyorsun" dedim ona takılarak "bana bak dua et saçlarına boya sürmüş bir vaziyetteyiz" dedi sonra da benim gibi sesini incelterek "yoksa senin o saçlarını yolardım" dedi sahte tehditkar bakışlarıyla. O an bir şey fark ettim, sadece rüzgarın yanındayken kendim olup, kendim gibi davranıyordum. Bu ilk defa kafama dank etmişti saçlarımı yıkayıp, beraber maviye boyadık. Yaklaşık 40 dakika beklettikten sonra yıkayıp kuruttum. Hoş duruyordu, kötü durmuyordu. Koyu mavi olmuştu zaten kötü olsa da pek bir önemi yoktu, Önemli olan Hatıraları yaşatmaktı.
Rüzgara takılmak için ellerimle saçlarıma dokunarak, "Rüzgar Bak çok güzel oldu Seninkinde boyayalım mı? "Diye sordum bence bana biri alsak ben saçımı boyatmış kadar olurum i gözlerimi Devirdim Ne alakası vardı anlamadım Her zamanki Rüzgar işte İşin gücün içki zaten dedim yalandan takılarak yükselişte işimin uzmanıyım dedi deli çocuk telefonunu şarjdan çıkarıp saate baktım 11.30 geçiyordu ben yatıyorum Yarın erken kalkacağım İyi geceler dedim İyi geceler canım dedi Tam o sırada telefon çaldı Ben de odama doğru yürüdüm yatağımı uzanıp yorganım çektiğimde Bugün olanları düşünmeye başladım
yatağımı uzanıp yorganı çektiğimde Bugün olanları düşünmeye başladım sanırım korkulacak pek de bir şey yok sohben fazla abartıyorum Tüm bu olanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçerken biraz abarttığımı fark ettim ya da kendimi kandırıyordu gerçekten kendimi çözemediğim bir andaydım daha fazla düşünmek yerine alarm kurdum uyumaya karar vermiştim bir süre Uyumaya çalıştım ama uyuyamıyordum yatağın içinde dönüp duruyordum ve bir süre sonra uyumak istemeyen yanım uykuya teslim
Gri gözlünün sesi yankılandı kulaklarımda " Bir Varmış Bir Yokmuş Günün Birinde cehennemden cennete kaçmaya çalışan küçük bir kız varmış" her ne kadar tatlı bir masal anlatıyormuş gibi gelse de sesin tınısı Buz gibi soğuk ve acımasızdı öylesine "mutluymuş ki sanki cehennemden kaçtığını unutmuş Ama olsa bile Ardında bıraktığı rüyalarının katili Onu bir an bile unutmamış" dedi ne demek oluyordu bu sessizlik olurken kendime hatırlattım korkacak bir şey yoktu onu fazla abartıyordum ve şu an korkmamam gerekiyordu.
Uzun tırnakların tamamı aniden sırtıma batınca nefesimin kesileceğini sandım "ve katili, tırnaklarını onun sırtına geçirip, onu cehennemine geri çekmiş" dedi tırnakları, canımı öyle çok yakıyordu ki şu an ölmeyi diliyebilirim, ama o kadar şanslı değilim. Etraf aydınlık iken bir anda karardı. Etraf umrumda bile değildi karanlık aydınlık fark etmiyordu. Şu an düşündüğüm tek şey, sırtıma batan o tırnaklar. O kadar çok canımı yakıyordu ki, hareket etmemek için deli gibi kendimi sıkıyordum. Sanki narkozsuz beş tane neşteri sırtıma batırmışlar gibi, hayır hayır vazgeçtim, hiçbir şey bu acıyla eş değer olamaz. Tüylerim ürperdi "bundan sonra hayatında ben olmayacağım" dedi. O kadar çok canım yanıyordu ki, buna bile sevinemiyordum "dur, hemen sevinme daha güzel bir haberim var" dedi. İçine derin bir nefes çektiğini hissettim. Ruhsuz ve iğrenç kahkahası midemi bulandırırken, söylediklerine odaklanmaya çalıştım. "Kaderin beni de yendi küçük kız, bundan sonra seni ona, yani kaderine teslim edeceğim." Dedi sırtım uyuşmaya başlarken, tırnaklarını yavaşça Sırtımdan çekti derin bir nefes aldım.
Hani hiçbir şey, beni kaybolan tırnaklar kadar mutlu etmedi. Bunun rahatlığı ile kendin olduğum yere bırakacakken, bu kez daha hızlı bir şekilde geçirdi tırnaklarını. Tarifsiz acıyla bedenimi yeniden sarsılırken, "benden sana küçük bir hatıra ufaklık" dedi ve sırtımdaki tırnaklarını aşağıya doğru indirdi. Az önceki acının kat ve katını sırtımda hissederken, bu kez dayanamadım. Tiz bir çığlık dudaklarımdan yükseldi. Aniden doğrulduğumda nefes nefeseyedim. Kendime gelmeye çalışırken, "rüya" diye bir ses duydum rüzgarın sesiydi "sırtım" dedim sırtımda, tarifsiz bir acı vardı
"rüya iyi misin" dediğini duydum rüzgarın. Sırtındaki ağrı giderek azalırken, gözlerim etrafı bulanık görüyordu. "Rüya, bana bak" diyen rüzgarın, üzgün sesini duydum tekrar. Ellerini yanağıma koymuştu. Gözlerime inen siyah perde açılmıştı ama ben yine de göremiyordum sanki. Etraf yavaş yavaş netleşirken yanağımda hissettiğim ellerini tuttum ve rüzgarın gözlerine bakarak, "sırtım" dedim. Tuhaf olan şey, acıyı hala hissetmemdi "Ne oldu sırtına" diye sordu endişeyle, konuşamadım bile. s
Sırtım yavaş yavaş uyuşuyordu. "sırtım" dedim tekrar, ve sustum küçük bir hatıra, küçük bir hatıra, küçük bir hatıra. Beynim bu cümleyi defalarca tekrar etti. Sırtımda kocaman bir tırnak izi ve izi gördüğümde gözümde canlanan kabuslar. Sahi hep Böyle mi olacaktı? sırtımda bıraktı kocaman bir iz ve aklımda bıraktı o görüntülerle mi gitmişti? "Ne oldu sırtına Rüya" diyen rüzgara baktım, endişeden kocaman açtığı gözleriyle bakıyordu bana. Belimi kavrayıp yana kaydırırken ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Tişörtümü yukarı doğru kaldırırken, sırtımdaki tırnak izlerini gördüğünde ne tepki vereceğini düşünmeye başlamıştım ama kestiremiyorum. Gördü. Thişortümü indirip tekrar önümde otururken, yüzüne baktım. "Srtında bir şey yok rüya" dediğinde, her şey bir anda dank etti. Rüzgâr çatık kaşları ile bana bakıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Elimi saçlarımdan geçirdim.Bazen öylesine etkileniyordum ki, bir an rüyada olan bir olayın gerçek olabileceğini düşündüm. "Yalnız kalmak istiyorum" dedim bitkin bir sesle "ama rüya" diye söze başlayan rüzgarın, lafını tamamlamasına vermeden "lütfen" dedim sadece, Lütfen. Emin olmak için yüzüme baktı, böyle endişeli bakması zaten dibe çöken moralimi daha da dibe çekiyordu. En sonunda pes edip çıkmıştı. Yatağa tekrar uzandım, artık sırtımın ağrısını hissetmiyorum. Bom boş tavana baktım. Bundan sonra hayatında ben olmayacağım demişti, gerçekten olmayacak mıydı, bunca çektiğim eziyetler, günlerce uykusuz kalmam, korkularım hepsi bitmiş miydi? Belkide yine kâbusun etkisindeyimdir, aslında her şey devam edecektir. Sonuçta bu bir kâbus ne kadar gerçeklik payı olabilir ki? Ama belkide gerçektir. Büyük bir ikilemdeydim nasıl düşünmem gerektiğini bile tam olarak kestiremiyorum. Ya gerçekse, o zaman ne yapacaktım? Eski hayatımda geri dönebilir miyim? Hiç sanmıyorum. Bir gün eski hayatıma geri dönsem bile, bir şeyler eksik kalır tam oturmaz.
Uğultular duyuyordum daha sonra "Doktor vey hasta kendine geliyor" diye bir ses duydum gözlerimi açtığımda, bulanık olan görüntü, yavaş yavaş netleşti. Otuzlu yaşlarında bir adam "rüyacığım beni duyabiliyor musun" diye sordu. Neler olup bittiğini anlamaya calisiyorum. Etrafıma baktım, hastanedeydim. Ne zaman hastaneye gelmiştim? En son uyumak üzereydim neler olmuştu ki? "Rüya beni duyabiliyor musun" diye tekrar etti doktor olduğunu tahmin ettiğim adam. Yavaşça başımı aşağı yukarı salladım.
"Güzel" dedi uzatarak "nasıl hissediyorsun başında bir ağrı var mı?" Diye sordu "hayır. Ne oldu, ben neden burdayım" diye sordum en son bir şey olmamıştı ki uyuyordum ne zaman hastananeye geleceğim ne olmuş olabilirdi ki? o sırada içeriye "Rüya" diyerek rüzgar girdi. Gözleri dolu dolu sanki ağlayacak gibiydi ama hüzünden değil, mutluluktandı. elini ağzına götürerek "inanamıyorum"dedi yanıma gelip elimi tuttuğunda, yalnız olmadığını arkasından biri daha gelince fark ettim. Bu gri gözlüydü. Ona gri gözlü demek biraz garipti ama gercek adını bilmiyordum. Sahi onun burada ne işi vardı?
Selam papatyalarım. Sizleri biraz meraklandırmak istedim o yüzden bu bölümü burada bitiriyorum umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum kendinize iyi bakın, bir sonraki bölümde görüşürüz hoşçakalın🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÂBUSUN PENÇESİNDE
Teen FictionNefes kesen bir hikayeye hazır mısınız o halde buyrun