O gece iki Jeon'u da uyku tutmamıştı. Biri oyuncaklarıyla boş boş oynarken diğeri kendini evindeki minik bir ofis olan odaya tıkmış inatla gözünü önündeki belgelerden ayırmıyordu.
Odada kocaman bir masa vardı. Önünde durması gereken iki tekli koltuk aralarında küçük bir masa olmak üzere duvara sabitli olan kitaplığın yanına dizilmişti. Perdeler çekilmişti. İçeriyi tek aydınlatan şey JungHyun'un loş masa lambasıydı. Huzurlu bir yerdi. JungHyun evden çalıştığı zamanlarda orada durur, kendini iş yerinde gibi hissederdi.
Ona huzur veren bu oda artık eskisi gibi hissettirmiyordu. Duvarlar üstüne geliyor gibiydi sanki. Fakat o bunu umursamadan çalışmaya devam ediyordu. O kadar dalmıştı ki odaya giren miniğin farkında bile değildi. JungKook koltuklardan birine oturmuş, babasının onun fark etmesini bekledi. Babasından tepki gelmeyince öksürdü kendini belli etmek için. "Öhöym, öhöym!" JungHyun dik dik baktı. "Ne var?" dedi umursamazca. "Uyuyamadım babajım. Şeninye yatabiyiy miyim?" Olumsuz anlamda başını salladı. "Görmüyor musun, çalışıyorum. Bu gece geç yatacağım."
JungKook heyecanla baktı. "Men de uyuyamıyoyum. Biyyikte geç yatayım. Hem mana biy maşay anyatıyşın." Nefes verdi babası. Bu çocuk fazla inatçıydı. "Masallar gerçek dünyayı yansıtmaz. Korkak anne babaların çocuklarına anlattıkları saçmalıklardan ibarettir. Geç yatmana da izin vermiyorum." dedi ve kucaklayıp onu yatağına götürdü.
"Hikaye de miy anyatamajşın babajım?" Düşündü. Olur, dedi. Küçüğüne pijamalarını giydirip yatağın kenarına oturdu. Oğlu meraklı gözlerle ne anlatacağını kestirmeye çalışıyordu.
"Bir prensin hikayesini anlatacağım sana. İyi dinle." Boğazını temizledi. "Uzaklarda bir ülkede, genç bir prens yaşarmış. Bu prensin ailesi onu çok seviyormuş. Prens kusursuz biriymiş. Gittiği okulun birincisiymiş, krallığın en yakışıklısıymış. Bir gün bir kızla tanışmış. Kız prensin ailesinin hükmettiği krallıktaki normal bir aileden sıradan biriymiş. Ama prens ona aşık olmuş, evlenmişler. Yepyeni bir krallık kurmuşlar. Başlarda çok mutluymuş. Ta ki küçük bir prensleri olana kadar. O gelince bütün hayatı kötüleşmeye başlamış. Eşi onunla ilgilenmiyormuş artık. Üstüne üstlük küçük prens annesini öldürmüş. Prens de çok üzgünmüş. Ailesine geri dönmek istiyormuş fakat artık iş işten geçmiş. En sonunda prens mutsuz bir şekilde ölmüş."
Hikaye bittiğinde baba oğluna baktı. Çoktan uyumuştu ama anlattıklarını duyabiliyordu. Gözünden minicik bir yaş düşmüş, yanağında süzülmüştü. JungHyun kalktı. Üstünü örtüp odasında çalışmaya devam etti. Gecenin bir saatinde de uyudu.
Sabah olduğunda evdeki tüm hizmetçileri kovdu. Bir kişi kalmıştı sadece, o da JungKook'a bakan noonasıydı. Kimseyle uğraşmak istemiyordu. Yalnız kalıp işine odaklanmak istiyordu. Yıllar önce yapması gereken de buydu ona göre ama o isteği dışında doğan JungKook sayesinde evlilik yapmıştı. Eşini seviyordu, ama ciddi olmak istemiyordu başında. Başına gelen olaydan sonra oğlunun da aynı kaderi yaşamasına izin veremezdi. Onu önemsiyordu. O varisti, onu kaybederse başka varisi olamazdı. Tüm emekleri boşa giderdi.
Jeon JungHyun oğluna bu gözle bakıyordu işte. Yerine istese yenisini koyabileceği -ama eşini kaybettiği için asla yapmayacağı- basit bir varisti.
Babası uyandıktan saatler sonra kalkan minik uykulu gözlerle mutfağa geldi. Babası çoktan yemeğini bitirmiş, kahvesini yudumluyordu. "Bir daha bu kadar geç yatma." diye uyardı onu. Ardından kalkıp kendini ofisine kapattı. JungKook yemeğini yedi hızlıca, ardından gizlice babasının yanına gitti. Sessizce otururken bir anda bağırdı, "Bö!" Babası kızgın gözlerle baktı. "Ne var yine? Rahatsız edip durma beni." Oğlunun yaptığı tek şey gülmek olmuştu. Ona göre babası korkmuş, korkmayı gururuna yediremeyip sinirlenmişti. Bu da durumu gülünç kılıyordu. "Ne gülüyorsun?" "Komiyk oyduğu içiyn." Sinirle nefes verdi babası. "Bırak şu çocukça tavırları, sen bir çocuk değilsin artık. Büyüdün." JungKook çok şaşırmıştı. O da mı bir yetişkindi artık? Havalara girmişti minicik boyuyla. Duruşunu dikleştirdi. "Men dışayda kayfe içmeye gidiyoyum. Şonya göyüşüyüj." deyip odadan dışarı adımlarken onu durduran şey koca ellerin onu çekmesi oldu. "Aklın olgun demek istedim, dışarı çıkıp gezecek kadar büyük değilsin henüz. Kendini koruyamazsın." "O jaman mana pıçak vey, onunya kendimi koyuyayım." Güldü babası. "Onun yerine büyümeyi bekle ufaklık."
Ofladı oğlu. Oturdu sessizce. Sonradan aklına gelen şeyle heyecan dolu bir şekilde seslendi. "Bugüyn cumayteşi! Aiye oyun günümüj!" Babası onaylamamıştı. Artık oyunda onlara eşlik edecek eşi yoktu. Eskisi kadar tat alamazdı. Hem JungKook şu son günlerde çok sinirine dokunuyordu. Olumsuz anlamda başını salladı. "Çok istiyorsan noonanla çıkın oynayın." JungKook ısrar edemedi. Babasını kızdırmaktan korktu. Başını sallayıp odayı terk etti.
Noonasını aradı bir süre. Küçük olduğu için zaten büyük olan ev ona çok daha büyük geliyordu. Sonunda onu bulup dışarı çekiştirdi. Uzun zamandır parka gidip oynamamıştı. Bu yüzden heyecanlı duruyordu. Fazla kalabalık olmayan sokaklardan geçip bir sürü çocuğun oyun oynadığı bir parka geldiler. Noona bir banka yerleşirken JungKook'u parka saldı. Onu uzaktan izleyerek göz kulak olacaktı.
JungKook etrafa bakınıyordu. Herkesin bir arkadaşı vardı. Kendisinin ise hiç arkadaşı yoktu etrafta. En son yerdeki su birikintisinin yanında çamur oynayan bir kız gördü. Ne yaptığını merak edip yaklaştı.
"Çamuyla oynama, o piş biy şey. Afedeyşin ama kakaya benjiyoy. Üştün kiyleniy." Kız JungKook'a baktı. "Şoyun yok, ayyem yıkay." Çamurlu ellerini uzattı. "Menim adım Yon. Şeninki ney?" JungKook başta tereddüt etti. Sonra kabalık olmasın diye çamurlu eli sıktı. "Congug menim adım. Yukayı mahayyede otuyuyoyum." Yun'un gözleri kocaman açıldı. "Ayyem oyada hep jenginleyin otuyduyunu şöyleydi. Şen de miy jenginşin?" Kafa salladı JungKook. Zengin olmak ne anlamıyordu ama öyle olduklarını biliyordu. Yun'un yanını patpatlamasıyla yere oturdu o da. Çamur oyununu izledi. Kesinlikle elini o kirli yapışkan maddeye sürmezdi. Eğlenceli duruyordu ama babası görse çok kızardı.
"Buyaya şık geymiyoyşun heyayde. Şeni iyk defa göydüm." Başını salladı sadece. "Geneyde evde oynayıj. Ama ayyem öydüğü içiyn babam oyyamak iştemedi. Üjgün biyaj." Yun merakla baktı. "Öymek ye demek Kukiy?" Düşündü ufaklık. Nasıl açıklasa bilemedi. "Haniy bajen şinekley camın kenayında hayeket etmeden duyuy, çiçekyey şolay ya; işte o öymek demeyk." Ufak bir "Hiiih!" çıktı Yun'un ağzından. Onun için üzülmüştü. Annesini kaybetse muhtemelen ağlamaktan gözyaşları tükenirdi onun.
"Babam şok üjüydü. Mana kıjgın biyaj." Yun başını salladı. "Menim şefkiyim öyşe men de üjülüydüm. Geçince şana kıjmayı bıyakıy meyak etme." "Şefkiyi ye demek kiy?"
Yun düşündü uzun bir süre. Nasıl anlatsa bilemedi. Onun için çok uzak bir kavramdı sevgililik. Sadece izlediği dizilerde gördüğü kadar biliyordu.
"Ayye ve babalay gibi şevmek." deyiverdi kısaca. Bu açıklama JungKook için yetip artmıştı. Bazen babası da annesine sevgilim diyordu. Eskiden, ölmeden önce derdi en azından.
"Şen menim şefkiyim oyşana Kukiy." JungKook kıkırdadı. O da isterdi sevgilisi olsun. Ne de olsa yeni bir şey keşfetmiş olacaktı. Fakat ardından babasına verdiği söz geldi aklına. "Aşık olmak yok."
Başını sağa sola salladı. Olamazlardı. Babasına verdiği sözden dönemezdi. Yun'u üzmüştü bu yanıt. "Yeden kiy?" dedi sadece. "Babama böye şeyyey oymicak diye şöj veydim. Şefkiyi oyuyşak şok kıjay. Hem küçük deyiy miyij bij? Şonya oluy beyki." El çırptı kız. "Oyuy!" dedi sevinçle. Ardından salıncağa koştu. JungKook da gelip onu itmeye başladı. İkisi de eğleniyordu. JungKook yeni bir arkadaş edinmenin mutluluğundaydı. Yun da öyle. Hava kararana kadar birlikte oyun oynadılar. Ardından JungKook noonasının onu çağırmasıyla eve gitmek zorunda kaldı. Ama Yun aklından çıkmıyordu. Çıkmayacaktı da.
Uzun zamandır bin kelimeyi geçirmiyordum. İyi mi oldu bilemedim. JungKook küçük olduğu için açıklayacak bir dünyası pek yok, diyalogla geçiyor hikaye. Umarım sıkıcı olmuyordur :/
Neyse, bu bölüm Joppok'a ithaf olsun. Kendisi bayağı bekledi bu bölümü ama bu üşengeç yazar gecenin geç bir saati atıyor. Kusura bakma D.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orphelin | JJK
Fanfiction❝Söz mü?❞ Gülümsedi. ❝Şöj.❞ O gün minik JungKook, hayatında en çok pişman olacağı sözü vermişti. ¨Başlangıç: 01.04.2020¨