Who, Lauv & Jungkook, Jimin
Bölümleri üst üste attık 19. Bölümü okumayı unutmayın, lütfen~
Portal, Judith'in büyük şehirlerinden birindeki ormanlık bir alana açılmıştı. Jungkook, portaldan geçer geçmez zorlukla kucağındaki Rose'yi yere bıraktı. Zırhı portaldan geçerken tamamen parçalanmış, kaskı bozularak bütün işlevini kaybetmişti. Elini karnına yaslayarak yere çömeldi. Öksürükleri boğazını yakıp geçiyor, öğürmemek için kendini zor tutuyordu. Hayatında ilk defa kendini halsiz ve güçsüz hissediyordu. Ellerini yerdeki çimenlere dayayarak derin nefesler almaya çalıştı. "Jungkook!" Rose'nin sesini duyduğunda uyandığını anlayarak biraz olsun rahatlamıştı. Genç kız hızlı adımlarla yanına gelip, tıpkı onun gibi yere oturmuş ve ellerini koluna sarmıştı. "Neler oluyor?" Ses tonundaki şaşkınlık Jungkook'un içini ürpertmişti. Öksürükleri azaldığı için geriye doğru uzandı. Gökyüzüne öylece baktı ve şuanki durumlarına lanet etmemek için kendini zor tuttu. Rose onunla Meredith'e gelmek istemediği için kendilerini üçüncü evren olan Judithte bulmuş olmalılardı. "Burası Judith." dedi mırıldanarak. Judith olduğunu anlamak için etrafta birazcık dolaşmasına dahi gerek yoktu. Şuan robot tarafına dair en küçük bir şey bile hissedemiyordu. Sinyal yoktu.
"Judith mi? Bu da nedir böyle! Tanrı aşkına kaç tane evren var?" Rose, paniğe kapıldığını hissediyordu. Jungkook, kötü gözüküyordu ve hissettiği kötü enerjiyi eş olduklarından dolayı Rose de hissediyordu. Üstelik nasıl ve neden olduğunu anlayamasa da boynunda başlayıp ensesine dağılan müthiş bir ağrı vardı. Hiç bilmedikleri bir dünyanın ortasındalardı ve Jungkook'un bütün zırhı paramparça olmuştu. Yani, bu Judith denen yerde mahsur mu kalmışlardı? "Taehyung'u ulaşalım." dedi hemen. "O bizi bulur." Jungkook ellerinden destek alarak doğrulmuş ve zorlukla ayağa kalkmıştı. Ellerindeki toprağı silkeledikten sonra eşine bakmış başıyla gitmeleri gerektiğini işaret etmişti. "Sinyal yok. Teknolojik bir alet bulamazsak Taehyung'a ulaşamam, ki bu ihtimal oldukça az çünkü burası Judith, kendi başımızın çaresine bakmamız gerekiyor."
Rose, yutkunarak ayağa kalktığında nereye gittiklerini bile bilmeden bir süre yeşil alanda yürümüşlerdi. Jungkook, insan seslerinin geldiği alana doğru yürümeye gayret gösteriyordu fakat umutsuzluk yavaşça baş göstermeye başlamıştı. İnsanlara yaklaşmak mı daha iyiydi yoksa onlardan uzak durmak mı kestiremiyordu. Çünkü o ve Rose biz Judithli değiliz diye bas bas bağırıyormuş gibi görüneceklerdi. "Hey!" Bir kadın sesi duyduklarında duraksamışlardı. Bir metre kadar ötelerindeki bir ağacın yanında dikilen mor saçlı, Judithli bir kadın koşarak yanlarına gelmişti. Yüzünde küçük bir gülümseme vardı ve sanki her zaman orda yer ediniyormuşcasına çukurlar açmıştı kendine. Jungkook kaşlarını çatarak Rose'yi kolundan tutup arkasına çekti. Kaskı olmadığı için ve neredeyse hiç sevmediği Judith evrenine düştükleri için o kadar rahatsız hissediyordu ki, buradan kurtulmak için yan taraftaki ağaçları bile kemirebilirdi. "Siz Judithli değilsiniz, öyle değil mi? Ben Jisoo. Judithliyim ama Meredith'e Judith hakkında bilgi vermekle görevliyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meredith the robotic ❅ rosékook
Fanfictionjungkook : edithte saygı derecesinin bu kadar düşük olduğunu bilmiyordum fakat galiba anladığın dilden konuşma vakti geldi jungkook : eğer susmamı istersen susacağım fakat vakti geldiğinde, seni alıp gitmeden geri dönmeyeceğim. || nemesislau & sirai...