21

1.9K 318 156
                                    

Jisoo kapının pervazına dikilmiş, ikiliye bakıyordu. ''İnanamıyorum..'' dedi elini ağzına yaslayarak. ''Kırmızı sizde çok güzel durmuş! Ve tam bir çift gibi görünüyorsunuz..'' Bu görüntü gerçekten onu imrendirmiş gibi gözlerini kırpıştırdı ve ellerini birleştirdi. ''Keşke benim de böyle şeyler yapabileceğim bir eşim olsa.'' Rose Jisoo'nun tavrına karşı dudaklarını birbirine bastırmış ve utanç dolu gözlerle Jungkook'a bakmıştı. Fakat onun aksine eşi fazlasıyla tepkisizdi, dönüp Rose'ye boş bir bakış attı ve Jisoo'nun yanından geçip odadan çıktı.

''Ups,'' dedi Jisoo gözlerini büyüterek. ''Yanlış bir şey mi söyledim?''

''Hayır, Jisoo.'' diye cevap verdi Rose, yüzü düşerken. ''Bana hala kızgın olmalı.'' Jungkook kızmakta haklıydı, Rose onu çok fazla yıpratmıştı ve aralarındaki eşlik bağını bile zedelemişti. Şimdi bunu nasıl düzelteceğini bilemiyordu, Jungkook'un yerinde kim olsa eşine birdaha güvenmez, sevgisine inanmazdı. Oysa Rose yalnızca aptallık etmişti, Meredith adlı yere gitmek onu korkuttuğu için Taeyong'u sevdiğini bahane etmiş ve saçma sapan şeyler yapmıştı. Şimdi bunun cezasını ödüyordu, Jungkook ona eskisi kadar sıcak yaklaşmıyordu. 

''Böyle üzgün üzgün bakacağına gönlünü almaya çalışsana.'' dedi Jisoo, Rose'ye yaklaşarak. ''Aranızda ne geçti bilmiyorum ama adam sana hala kızgın gözüküyor, küsüp gitmemiş ama fazla yanaşmana da müsaade etmiyor.''

''Gitmek istiyordur eminim.'' diye cevapladı Rose. ''Fakat istese de yapamaz, ayrı kalamayız.''

''Hiçbir şey anlamadım.'' Jisoo omuz silkmişti. ''Bugün festival var, on aylık çalışmadan sonraki kutlamalarımız ve dinlenme törenimiz oluyor. Bu sayede onun gönlünü almaya çalış, eminim diretemeyecektir.'' 

''Öyle mi dersin?'' Dedi Rose gözleri adeta aydınlanırken. Jisoo hevesle başını salladı ve genç kızın kolunu tutarak onu çekiştirmeye çalıştı. ''Hadi gel sana dolabımdan bir şeyler vereyim, festivalde herkes cıvıl cıvıl görünüyordu!'' 

Jungkook başını havaya kaldırmış, beyaz tavanı izlerken kafasında bazı hesaplamalar yapmak için uğraşıyordu fakat Jisoo ve Rose'nin koşuşturmacası dikkatini dağıtıyor ve hesaplamaların başına dönmesine sebep oluyordu. Kaşlarını çattı ve aklını toparlamaya çalıştı. Tam o esnada Rose ve Jisoo odaya girmiş ve küçük dolabı açarak içersinden kırmızı bir kıyafet çıkarmışlardı. Jungkook başını kaldırıp eşinin yüzündeki minik gülümsemeyi izledi. Kendi dudakları da hafifçe kıvrılırken Rose ona başını çevirmişti. Dudağındaki gülümseme yok olurken ikiliye arkasını döndü ve ciddiyetle hesaplamalara devam etti.

************

''O zaman yaklaşık 123.150 - 136.475 kHz arası oluyor.'' dedi Jisoo elindeki kalemi bırakıp. Üstünde sarı, kısa bir kıyafet vardı ve mor saçlarının yanında birde yüzünde renkli bir makyaj vardı. Tam anlamıyla cıvıl cıvıl bir Judithli gibi gözüküyordu fakat Jungkook'u şaşırtan asıl şey bu değildi. ''Sen frekans hesaplaması nasıl yapabiliyorsun?'' diye sordu şaşkınlıkla.

''Frekans ne bilmiyorum da, yalnızca sayıları hesapladım.'' diye cevap verdi Judithli. Jungkook şok içindeydi. Henüz kendisi dahi Meredith'e kaçlık bir frekans göndermesi gerektiğini hesaplayamamışken genç kız dakikalar içersinde bulmuştu. Çok garipti, bir Judithli dört işlemden fazlasını bilemezdi. Jisoo'ya hayretle bakmaya devam ederken yan odadan Rose'nin sesi gelmişti. ''Jisoo-ah!''

''Giyindin mi Rose?'' dedi Jisoo eteğine aşağı çekip dikkatle ayağa kalkarken. ''Evet giydim de şey..'' genç kızın sesi tuhaf geliyordu, Jungkook başını kaldırıp bakma ihtiyacı hissetmişti. ''Nasıl oldu bilmiyorum.'' Jisoo kendi kıyafetini Rose için daraltmıştı ve genç kızda güzel durduğundan emindi. ''Buraya gel de bi bakalım.''

meredith the robotic ❅ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin