3: cigarettes before sex

1.1K 133 140
                                    

Selam. Sonunda yazabildim ve pek içime sinmese de yeni bölümle karşınızdayız. Bölümlere sınırlama getirmek istemiyorum ama lütfen oy vermeyi ve yorum yapıp görüş bildirmeyi unutmayın. Oylarınız ve yorumlarınız benim için önemli.

Keyifli okumalar.


***


Rock şarkıları dinlemeyi ne kadar seviyorduysam, Hoseokie Hyung'un bana sunduğu imkanlarla sahneye çıkıp rock şarkılar söylemeyi de bir o kadar çok seviyordum. Hatta belki dinlemekten daha fazla.

Bunu en çok da, Yoongi'nin gözlerinin içine bakarak yapmaya bayılıyordum.

Ben rock şarkıları ne kadar seviyorsam, Yoongi de o kadar nefret ederdi. Dinlemeyi geçtim, bahsinin geçilmesine bile tahammülü yoktu. Bu gereksiz nefretine hiçbir zaman anlam veremesem de ona karşı kullanabileceğimi fark ettiğim günden beri, nefreti işime gelmeye başlamıştı.

Tıpkı şu anda da olduğu gibi.

Gözlerinin içine bakarak şarkıyı söylerken, ona kur yapıyormuş gibi hareketler sergilerken ve yüzümden bir saniye bile olsun düşürmediğim gülümsememle şarkıyı seslendirirken Yoongi'yi delirttiğime emindim. Fakat o donuk bakışlarının ev sahipliği yaptığı ifadesiz suratıyla hiçbir şey belli etmiyordu. Yudumladığı viskisiyle birlikte öylece oturuyor, muhtemelen benim sahneden inmemi bekliyordu.

Eh, benim de onu çok fazla bekletmeye niyetim yoktu. Kazanılmış bir iddia vardı, tadını çıkarmam gereken bir gece. Bozulması gereken sinirler, zevk dolu inlemelere şahit olurken kirlenmesi gereken bir araba vardı. Ve benim de, pek fazla sabrım kalmamıştı.

Son notayla beraber mikrofonu kendimden uzaklaştırıp beni alkışlayan onlarca insana reverans vererek teşekkür etmiş, burnumun ucuna düşen pembe camlı gözlüklerimi saçıma iterek yüzümden silemediğim gülüşümle Yoongi'nin yanına yerleşmiştim. Tek kolumu, oturduğu koltukta arkasından uzatırken yanağına bir öpücük kondurmuş ve bu hareketimle ondan bir göz devirme kazanmıştım.

"Yine çok memnunsun bakıyorum performansımdan." dediğimde beni umursamamış, içndeki viskiyi yarıladığı bardağına uzanarak bir yudum almıştı. Umursamazlığı kaşlarımı çatmama sebep olurken "Hey!" demiştim kulağına yaklaşıp. "Beni görmezden gelmeye çalışma."

Bir kez daha beni umursamayıp bardağını ağzına götürmeye yeltendiğinde sinirlendiğimi hissederek ani bir hareketle bardağı elinden kapmış, iki yudum aldıktan hemen sonra masaya geri bırakmış ve çatık kaşlarıyla bana azar çekmeye hazırlanan Yoongi'nin konuşmasına bile fırsat vermeden çenesinden tutarak dudaklarına kapanmıştım.

Ağzımda beklettiğim yakıcı sıvıyı birleşen dudaklarımız arasından ona doğru iterken başta şaşırsa da çabuk toparlamış, bir elini enseme dolayarak öpücüğü derinleştirmişti. Yakıcı sıvı ikimizin de ağzında dağılırken öpücüğü uzatmaya niyetli olan Yoongi'nin önüne taş dizmiş, kendimi geri çekmiştim. Şaşkın, belki biraz da kızgın, bakışları yüzümde turlarken gülümseyip "Beni görmezden gelmemeyi öğrenmen gerek, Yoonie." demiştim. Uzanıp cebinden aldığım anahtarını gözünün önünde salladım. "Seni arabanda bekliyor olacağım, sevgilim." Daha sonra ayaklanıp, Hoseokie hyunga el salladım ve çıkışa doğru ilerledim.

Arkamdan gelen Yoongi'yi hissediyor, bugün onda aslında bir farklılık olduğunu; fazla durgun olduğunu düşünüyordum. Yanlıştı. Yoongi asla bu kadar sakin olmazdı.

Yine de sorgulamamayı seçtim. Çünkü biz böyleydik. Aramızdaki ilişki böyleydi. Bugüne kadar ne yapmış olursak olalım, ne o beni sorgulamıştı ne de ben onu sorgulamıştım. Birbirimizi ya kabul ederdik ya da birbirimize siktiri çekip giderdik.

Broken Bones // YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin