2: so what?

1.2K 144 49
                                    

selamm!! minik bebeğimle geldik. bölümümüz çok uzun değil ama böyle olması gerekiyordu. zaman geçtikçe bölümler uzayacaktır diye düşünüyorum.

lütfeeeen<33 oy vermeyiii~~~ ve booooool boooooool yorum!!!! yapmayı umutmayın :")

keyifli okumalar!

***

"Ben kazandım." Şaşırtıcı olmayacak şekilde, galibiyetimle sonlanan yarışın ardından kaskımı çıkararak Yoongi'ye adımlamış, açıkta tuttuğu camdan eğilerek alaycı ifademi suratına sabitlemiştim. "Ne diyordun? Beni mi inletecektin."

"Senden nefret ediyorum." demişti ön camdan dümdüz bir şekilde karşıya bakarken. Elleri direksiyonu sımsıkı bir şekilde kavramıştı ve tutuşunun sertliğinden zaten beyaz olan parmaklarının boğumları iyice beyazlamıştı. Bana bakmadan, kısıklaşan sesiyle konuşmaya devam etti. "Tanrım. Bugün benden gerçekten de nefret ediyor olmalısın."

"Bugün değil," dedim sırıtarak. Kendimi onun tanrısı ilan etmiştim. "Senden her gün nefret ediyorum."

"Siktir git, Jimin." Sonunda bakışlarını bana çevirdiğinde, o alışık olduğum nefretle karşılaşmak iyice gülümsetti beni. "İyi de bebeğim," dedim iyice eğilip yüzümü yüzüne yaklaştırırken. "Gidemem ki. Biliyorsun, bir iddiamız vardı."

"Evet her neyse." diyerek gözlerini devirdi. İtiraf etmek gerekirse, sinirli hallerini seviyordum. En az onunla uğraşmak kadar seviyordum. "Yine de, cidden Jimin. Siktir git."

"Oh, pekala." dedim. "Gideceğim. Ama önce," Parmaklarımla çenesini sertçe kavramış, o ne olduğunu anlayamadan sıcak dudaklarını sertçe dudaklarım arasına hapsetmiştim. Sert darbelerle dudaklarını ezmiş, dilimle damaklarına sert baskılar uygulamıştım.

Birbirimizden nefret ediyorsak ne olmuş? Bu, hiçbir zaman canım istediğinde -özellikle de onu sinirden delirtmek için- onu öpmeme, ya da canı istediğinde -ki o da beni delirtmek için yapardı- onun beni öpmesine engel olmamıştı.

"Evet. Önce öpücüktü." diyerek kendimi geri çektiğimde, dudakları şimdi daha da şişmişti. Karşımdaki görüntüsüyle dilimi dudaklarımda gezdirmiş, eğildiğim camdan doğrularak bir adım gerilemiştim. "Dediğim gibi, seni arabanda si-"

"Devamını getirme sakın! Anladık tamam. Akşam 10'da seni Broken Bones'dan alırım."

Başka bir şey söylememe izin vermeden gaza basmış, beni arkasında bırakmıştı. Yüzümden silemediğim keyifli gülümsememle motoruma binerken "Bebeğim," demiştim elimi siyah yüzeyinde gezdirerek. "Beni yüz üstü bırakmadığın için teşekkür ederim. Leziz bir benzini hak ettin."

***

Aykırılık kanımda vardı.

Henüz ilkokuldayken bile, her yaştan çocuğun oynaması gereken oyunları oynamamıştım hiç. Yaşıtlarım top veya kız peşinde koşarken ben bir sürü müzik dinlemiş, Harley Davidson'ın tüm modellerini ezberlemiş, sadece kızların peşinden koşmak yerine; bana güzel ve çekici görünen herkesi elde etmek için çabalamıştım.

Yoongi'yi ise hesaplayamamıştım.

İkimize gelip, neden birbirimizden bu kadar nefret ettiğimizi sorsanız inanın size sayfalarca sebep sunardık ikimiz de. Ancak gariptir ki, birbirimizden bu kadar nefret etmemize rağmen birbirimizden ayrılamıyorduk da.

Broken Bones // YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin