taylor swift- cardigan
şarkıyı ilk dinlediğimden beri aklımda dönüp durdu bu hikaye. tam dört ay sonra tekrar satırlarına döndüm, biraz yıpratıcı bir süreç oldu ama yine de beni kabullendiğini düşünüyorum. sonbahar'ın gelişinin ve tarihi billboard birinciliğimizin şerefine olsun, umarım seversiniz. iyi okumalar diliyorum!
...
Sonra bir şarkı büyüttüm içimde. Kelimelerini çiçekler yazmıştı, dinledikçe yüreğime yayıldı yaprakları. On dokuz yıldır yüreğimde kanat çırpan kuşun izleri üzerine örtüldü, pürüzlerini kapattı. Kuşumun yuvasını yuva belledi kendine, yüreğimdeki boşluğunu unutturdu. İzlerini sildi tamamen, yüreğime çarpan kanatlar nasıl hissettirir, onu da unutturdu. Yaprakları yüreğimin duvarlarına çarpar oldu. Boğazıma sarıldı, sesime işler oldu. Bir şarkıyı konuşur oldum her kelimemde. Yuttuğum zehirlerin yaralarını okşadı, bütün zehirleri unutturur oldu bana. Dudaklarımda gülümser oldu. Ben dinledikçe büyüttüm o şarkıyı, ben dinledikçe büyüdüm. Büyümek nedir bilmezdim, bir şarkıyı yüreğimde büyütürken öğrendim. Nefes alamamak nedir bilirim sanırdım, yüreğime dolmuş çiçeklerin arasında boğulurken öğrendim esasını. İçimde bir şarkı büyüttüm, büyümek ve boğulmak nedir öğretti bana. Aralarında hiçbir fark bulamadım.
Boğulur gibi bir ses çıkardı sinek kuşu pencereden dışarı doğru yükselirken. Büyümeyi öğreniyor olmalıydı. Her insan gibi o da en az bir kez boğulmadan öğrenemeyecekti büyümeyi, canım üzüldü onun canına. Kırmızı tüylerine güneş düşüyordu, saçlarıma düşüyordu canı. Ben kaç kere boğuldum, en iyi saçlarım biliyordu. Kaç kere büyüdüm, sinek kuşunun kızıl kanatları biliyordu. Ben bilmiyordum bir türlü. Aralarında hiçbir fark yoktu, on dokuz yıldır sadece saçlarıma anlattım bunu. Acıları hiç yorulmadı, kan kırmızı kaldı. Ben hiç durmadan anlattım, bir tek onlara anlattım. Acım hiç yorulmayacaktı, sinek kuşumun hiç yorulmadan uçacağını anlattım. Sinek kuşları hareketsiz kalırlarsa ölürlermiş, hiç durmayacağını anlattım. Ben saçlarımdan doğurdum onu, yüreğim dedim ona. Yüreğim hiç durmayacakmış bu yüzden, saçlarıma bunun acısının da yorulmayacağını söyledim. Kıpkırmızı kaldı. Yüreğim hiç durmadı.
Derin bir nefes verdim, başımı elime yasladım. Dirseklerim masama dayalı, oturduğum sandalyemden izledim hiç durmadan kanat çırpan sinek kuşumu. Gerçekten hiç yorulmuyor mu, kendi yorgunluğumdan çok onunkini merak ettim. Yüreğimde bir sıkıntı geziniyor, içimin etrafında dönüp boğazıma kadar yükseliyordu. Hiç durmadan uçan sinek kuşu da hissediyor mu bunu merak ettim. Artık boş bıraktığı yuvasını dolduran çiçeklerden haberdar mıydı? Sıkıntı gittikçe yayılıyordu içimde, rahat bir nefes çekemez oldum. Sanki yutkunup durduğum çiçekler o boş yuvayı daha da ağır hale getirmiş gibiydi, bir türlü kurtulamadım bu histen. Sinek kuşu gittikçe yükseldi, güneşin hizasında daireler çizmeye başladı. Bakışlarımı yakan güneş yüzünden takip edemedim hareketlerini, ama onu gözetlememe de gerek olmadığını biliyordum. Benim yüreğimdi, beni bırakıp gitmeyeceğinden emindim. Ama bu içimdeki sıkıntıyı gideremedim bir türlü.
Sonra kapım hafif bir vuruşla tıklatıldı, fazlasıyla tanıdık olduğum ses bakışlarımı kapıya çevirmeme sebep oldu. Herhangi bir cevap beklemeden yavaşça aralandı kapı, Sarı Kız'ın sarı saçları hafif aralık olan boşluktan içeri uzandı. Bakışlarında çocuksu bir parıltı; Sarı Kız'ı çocuk haliyle görmeye bir türlü alışamamış beni her seferinde şaşırtmaya ve anlamsız bir ağırlığı yüreğime bırakmaya yetiyordu. Kendini aralıktan içeri itti ve hızla içeri süzülerek kapıyı ardına kadar açtı. Eski bir kumaştan pantolon dikmişti kendine, kestiği belli olan elbisesinin üstü hala üzerindeydi. Sarı saçlarını ensesinden sıkıca toplamıştı bir kurdele ile. O'nu ilk kez elbise harici bir kıyafetle görüyordum. Fazlasıyla basit dikilmiş olsa da idare ederdi, yüzündeki kendinden emin ve gururlu ifadesiydi beni asıl gülümseten. Ellerini arkasında birleştirmiş, yüzü bir şey için izin alacakmış gibi bir ifadeye bürünmüştü. Her ne isteyecekse hayır diyemeyeceğimi biliyordum, O da biliyordu. Bu daha çok gülümsetti beni.