brother

198 20 6
                                    

§ Selena Gomez - Lose You To Love Me

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım. Kalın yorganımı üstümden çektikten sonra ellerimden destek alarak yataktan kalktım. Lavaboya doğru giderken hala üstümde geçmemiş olan yorgunluk ve kramplarım beni hayli zorluyordu.

Aynaya baktığımda ise bu yorgunluğun üstüne bir şok daha yaşıyordum. "Tanrım,..." derin bir nefes alırken aynaya bakmaya devam ettim. "...gözlerimin altı mosmor."

Yüzümü yıkayıp nemlendirdikten sonra dağılmış, yağlı saçlarımı topuz yaptım. Hafta sonları yüzümü dahi yıkamaktan nefret ederdim. Mümkün olsa yatağımdan bile çıkmazdım ama bugün ağabeyimin gönderdiği dosyaları incelemem lazımdı. 

Koltuğa oturup, bilgisayarımı kucağıma çektikten sonra kendime kendime mırıldandım. "Bıktım hayatımdan." Taehyung'un gönderdiği anlaşma dosyasına göz gezdirmeye çalıştım, ama olmuyordu. Onu düşünmeden duramıyordum.

Bıkkınlıkla kucağımdaki bilgisayarı yanıma koydum. Koltuktaki uzun, bol ceketi üstüme geçirdim. Biraz hava almak için çıktığım küçük balkonumda yüzüme doğru esen rüzgarla birlikte topuzumdan çıkan birkaç tel saç dünden kalma lipbamlı dudaklarıma yapıştı. İşte o an, elimi dudaklarıma yapışan saçtan kurtarmak için dudaklarıma götürdüğümde, tanıdık bir sima çıktı karşıma.

Balkonumun tam hizasında olan büyük penceresi evinin tüm ayrıntılarını gösteriyordu bana. Siyah saçları dünden bugüne daha da dağılmıştı. Uzun parmaklarını karşındaki adamın ellerine doladığında yüzünde oluşan o gülümseme kalbimi o kadar tatlı titreştirmişti ki ellerimi kalbime götürdüğüm anda ben de gülümsedim. O, büyük ihtimalle evin kiracısı ya da sahibi olan adamı, uğurlarken bir an kendimden tereddüt ettim. Gözlerimi ellerimi birleştirdiğim kalbime yönelttim.

Daha ismini bile bilmediğim adam, nasıl oluyor da günümün ilk mutluluğunu en içten yaşatıyordu bana?  Bakışlarımı tekrardan adamın penceresine doğru çevirince göz göz geldik. Durdum, dün akşam gibi onun gözleriyle gözlerim birleşince kalbime olanlar oluyordu. Dudakları alayla yukarı doğru kayınca kendime geldim. Başıyla bana selam verip, perdeyi kapattıktan sonra istemsizce tuttuğum nefesimi dışarıya verdim. Balkondan çıkıp kendimi koltuğa attığımda boş boş önümdeki televizyona baktım. Yavaş yavaş yanaklarımın kızardığını hissederken kendime lanet ettim.

"Onu gözetlediğimi sanıyor. Tanrım, aptal gibi oldum." Bedenim o kadar sıcaklamıştı ki ayağa kalkıp üstümdeki hırkayı çıkardım. Mutfağa gidip kendime soğuk su doldurduğumda çalan kapımın vuruluşu ile irkildim. Kapıya yaklaştıkça kapıya daha sert vurmaya başladı, kim ise.

Kapıyı açtım. "Buyru— Taehyung!" Gözlerimin önüne, bir elini kapıya yaslamış bir elini ise karnında tutan ağabeyimi görünce gözlerimin dolduğunu hissettim.

Yine neler oluyordu?

...

"Böyle bir sorumsuzluğu nasıl yapar? Hala inanamıyorum." Elimdeki bezle masanın üstünü sildikten sonra koltuğun üzerine bıraktığım, hoparlörü açık telefonuma uzandım. Hoparlörü kapatıp telefonu yanağıma dayadığımda Jennie'yi onayladım. 

"Biliyorum, Jennie. Ancak olanlar halamın kulağına giderse hiç iyi şeyler olmaz." Jennie'den beni onaylar şekilde mırıldanmalar gelirken,yatak odasından gelen sesler duydum. Uyandı.

"Ben yoldayım tatlım, on dakikaya oradayım sonrasında bir çaresine bakarız." telefonumu kapatarak tekrardan koltuğa fırlattım. Mutfağa gidip elime sürahiyi alarak yatak odasına ilerledim. Kapıya vardığımda derin bir nefes aldım.

Bana yaptığın bu işkence ne zaman bitecek Kim Taehyung?

Odaya girdiğimde yatağında yanındaki komidinin üzerine koyduğum çalar saatimin yere düştüğünü gördüm. Sesler buradan gelmişti demek. Taehyung beklentiyle bana baktığını hissediyordum. Her zaman ona olan bağlılığımı kullanmayı pek severdi. 

Yatağımın kenarına oturdum ve eğilerek çalar saati aldığım gibi yerine koydum. Elimdeki sürahiyi, dikleştirip komidinden aldığım su bardağına doldurdum. Hala bana bakıyordu. Ona su içireceğimi anladığında yattığı yerde biraz kıpırdandı ve sırtını yatağın başlığına dayadı. Yavaşça suyu onun dudaklarına götürdüm. Birkaç yudum aldıktan sonra bardağın aldığım yere geri koydum. Aramızda şimdi, tuhaf bir sessizlik vardı.

"Özür diler—,"  sözünü kesip gözlerinin içine baktım ağabeyimin. "Bana bunu neden yapıyorsun, Taehyung?" konuşmak için araladığı dudaklarını vazgeçerek geri kapadı ve dişledi. "Her seferinde beni bu şekilde hayal kırıklığına uğratmayı, nasıl başarıyorsun gerçekten?" 

Gözlerindeki o karanlıktan nefret ediyordum, bir zamanlar onlara baktığımda güvenli hissettiğimi hatırladım birden. Bu düşüncelerle yanaklarımda hissettiğim gözyaşlarım alayla gülümsememe sebep oldu. Aynı şekilde yanaklarımda tekrardan Taehyung'un elini hissettim. "Ağlama kardeşim, ağlamandan nefret ettiğimi biliyorsun." Yüzümü yana çevirip Taehyung'un elinin yanağımdan çekilmesini sağladığımda tekrardan gözlerimi karanlığında birleştirdim. "Yapma, Taehyung, yalanlarından tiksindiğimi biliyorsun." 

Tam bir şey söyleyecekti ki kapının zili onu durdurdu. Ellerimle destek alarak yatağın ucundan kalktım ve odadan çıktım. Kapıyı açarken yanaklarımda kuruntuları kalan gözyaşlarımı sildim. 

© luvvia

born again , yoonsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin