MERHABALAR BEN GELDİİİM. İlk olarak gecikme için üzgünüm fsşklfls. Ama geçen hafta abimin yanındaydım ve Bilecik- Eskişehir derken baya bir eğlendim doğal olarak hikayeyi yazamadım. Bu bölümde ise daha çok Violet'in kimseye anlatamadığı düşüncelerine yer verdim. İnş. beğenirsiniz fsdfsd. Neyse car car konuşmuyorum artık. Umarım hoşunuza giden bir bölüm olur. Facebook'ta bölüme koyduğum sınır geçince yazmaya başlarım bu yüzden hikayenin sınırı geçmesi için One Direction Team Hikayeleri sayfasından +50bin beğenisi var dış bağlantıda link var açamayanlar profilimde mevcut. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt ]. Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın bölüme geçerbilirsiniz
Dinleyin : Feridun Düzağaç - Beni Bırakma.
****
Yıllar sonra bu gün annem okuldan çıkan öğrencilerin arasında beni arıyordu. Onun neden burada olduğunu bilmiyordum. Mutlaka okulla ilgili bir sorun vardı ve o babamı yollatmak yerine kendi gelmişti. Her zaman benim açımdan zor yolu seçiyordu. Onu görmek istemediğimi defalarca belirtirken şimdi gidip annesine âşık bir kız çocuğu gibi neden geldiğini mi soracaktım. Veya başında mı bekleyecektim? Eğer böyle düşünüyorsa yanılıyordu.
Hızla ona ilerlerken beni fark ettiğin de yorgunca gülümsedi. ''Ne işin var burada. '' Yanına ulaşır ulaşmaz sorduğumda yüzünde ki gülümseme silindi. '' Be-Ben okuldan çağırdılar. Girmeden seni görmek istedim. '' Tek kaşımı kaldırdım. ''Neyimi göreceksin benim? Ben seni gördüm günüm bozuldu. '' Yutkundu. Kolumu kavrayan yumuşak bir el ve kendine has erkeksi koku burnuma dolunca başımı çevirdim. Harry yeşil gözlerini anneme dikmiş merakla bakarken annem sordu. '' Siz kimsiniz? '' Harry gülümsedi. ''Ben Harry, Violet'in erkek arkadaşıyım ve siz de?'' Annem gözleri parıldayarak konuştu. ''Annesiyim. '' Harry başını anlayışla salladı. '' ''Merhaba Bayan Harmon. '' Annemin konuşmasına izin vermeden ve Harry'nin buraya gelerek bana güzel sürpriz yapmasını es geçerek konuştum. ''Biz gidiyoruz. Okulda ne işin varsa hallet ve git. '' Çantamı kavrayıp boşta olan sol elimle Harry'nin bileğini tuttum ve çekiştirmeye başladım. Bana ayak uydurmuş bir şekilde peşimden gelirken arabasının nerede olduğunu bilmediğim için durdum. Ona baktığımda gülümsedi ve ellerimizi kenetleyip yönümüzü değiştirdi. Usulca yanında ilerlerken annem hakkında bir şey sormaması için içten-içe dua ediyordum.
Onunla konuşmak istiyordum ama burada değil. Ne zaman olacağın fark etmez. Sadece birine saatlerce anlatmak istediğim şeyleri noktasına, virgülüne kadar anlatmak ve rahatlamak istiyordum. İçime attığım gerçekleri gece başımı yastığa yerleştirip karanlık odamı aydınlatan aya bakarak düşüncelerim yüzünden ağlamak istemiyordum.
Ona güveniyordum. Onun beni anlayacağını biliyordum.
Arabasına geldiğimizde ellerimizi ayırdım ve yolcu koltuğunun olduğu tarafa ilerledim. Oda anahtarıyla kilitli olan kapıları açtığında kapıyı açıp arabasına bindim. Ardından açık kapıyı kapatıp çoktan koltuğuna yerleşmiş olan Harry'e baktım. Başımı geriye yasladım.
''Geçen gün gittiğimiz tepeye gidelim mi? ''
Başını salladı.
****
Biramdan bir yudum daha alıp merakla bana bakan Harry'e göz ucuyla kaçamak bir bakış attım ve bacaklarımı kendime çektim.
''Anneme benzediğimi söylediklerinde mutlu olurdum. Çünkü o zamanlar öfkeli değildim. Kırgın değildim. Her zaman parlak ve ümitle bakan mavi gözlerinin ve hayatımda gördüğüm en güzel gülümsemenin anneme ait olduğunu her zaman düşünürdüm. Küçük bir kız çocuğu iken annem gibi olmak isterdim. Her ne kadar çoğu zaman isteklerimi yerine getirmese ve ben ona öfkelensem de annemi her şeyden çok seviyordum. İnci kadar beyaz dişlerini kıskanırdım. Gülünce bembeyaz dişlerini sergilerdi ve annemin gülüşünü gören herkes büyülenir sanardım. Mavi gözleri şefkatle bana bakarken her zaman onun kadar anlam dolu bakmak istedim etrafıma. Sarı saç tellerini kıskanırdım. Benim o kadar sarı değildi saçlarım. Kıskanırdım annemi. Her kız çocuğu gibi babasına âşık olanlardan değildim. İstisnaydım. Annem benim hayatımda en büyük ve en önemli yeri kaplayan insandı. Benim büyün ilklerimi ona çekinerek anlatırdım. İlk kez Curtis ile çıktığım ve ilk kez Curtis ile bakıştığımız anı bile anlatmıştım. Sonra bir gün annem her zaman ki halinden daha mutlu daha neşeliydi. Onun bu hallerini merak ediyordum. Gittim sordum anne neyin var diye. Henüz 11 yaşındaydım o zamanlar. Bana abla oluyorsun dediğinde şaşırmıştım. Beklemiyordum bunu. İlk şaşırsam da daha sonra dünyalar benim oldu. Sonra düzensiz beslenme yüzünden kardeşimin sakat doğacağını öğrenmiştik. Herkes aldır demişti. Hayatı boyunca sakat yaşayacağına doğmadan acılarından kurtulsun dediler. Annem dinlemedi. Güç bela 7 ay boyunca hamileliğini sürdürdü. Erken doğum yaptığı için yaklaşık 1 ay veya daha fazla kardeşim hastanede kaldı. Onu kucağıma alamamıştım. Sonra bir gün babam artık annemin ve kardeşimin eve dönebileceğini söyledi. Çok mutlu olmuştum. Babam onları almaya gittiğinde hazırlanmıştım. Ben hazırlıklarımı bitirdiğimde gelmişlerdi. Annemin sesini duyunca odamdan çıkıp merdivenlerden koşarak aşağıya indim. Anneme sıkıca sarıldım. Sık-sık onu görmeye gidemiyordum ve çok özlemiştim onu. O an üzerine sinen hastane kokusunu, annemin kokusu bastıramamıştı. O kadar güzel kokuyordu ki anneme sürekli sarılırdım. Kokusunu içime çekerdim. Sonra ayrıldım annemden kardeşimi aldım kucağıma. O kadar masumdu ki. Uyuyordu ve yüzünde tebessüm vardı. Henüz çok küçüktü. Kollarım arasında kaybolmuştu. O an kulağına fısıldamıştım. Hayatım boyunca seni bırakmayacağım diye. Öyle de oldu. 4 yaşına kadar her anında yanında oldum. Sonra bir gün sebepsiz yere mutsuz bir şekilde eve gittim. Ama kardeşimi göreceğimi hatırlayınca mutlu olmuştum. Keşke o gün biraz daha erken gitseydim eve. Belki o ölmezdi. O gün eve gidince kardeşimi göreceğim için çok mutluydum çünkü okulda sıkılmış ve yorulmuştum. Ona sarılınca her şey geçiyordu. Benim için annemden bile değerli olmuştu o. Yaşına rağmen olgundu aslında. İlk bana abla dediğinde mutluluktan ağlamıştım. Çok seviyordum onu. Annemden bile çok. Eve gidince annemin onun banyoda unuttuğunu gördüm. Küvetin içinde küçük vücudu büzülmüştü resmen. Yalvardım uyanması için, Sarstım saatlerce ısıtmaya çalıştım ama olmadı. Elbette annemi hala seviyorum ama kırgınım ona. Bir anlık dalgınlığı yüzünden kardeşim öldü. Sakattı fakat bunun dünyanın sonu olmadığını ileride belki yürüyebileceğini düşünürdü. Ona masallar anlatmamı ve beraber uyumamızı severdi. Ben ondan sonra hayatımda olumlu olan her şeyi olumsuza çevirdim. Herkesi bir-bir uzaklaştırdım kendimden. İlk aşkım olan Curtis benim hayatımda önemli bir yeri vardı. Ondan bile uzaklaştım. Yalnız kaldım. Kime değer versem kaybettim ve bu yüzden anneme olan kızgınlığımı ondan nefret ediyor gibi gösterdim. Annemi çok seviyorum ama kimse ona seni seviyorum demekten korktuğumu bilmiyor ve beni yargılıyor. Ve şimdi seni seviyorum sende diğer güzel olan her şey gibi bir gün beni bırakacaksın bunu da biliyorum. Sadece Harry beni üzme. Çünkü gelecek yeni bir darbeyi kaldıramam. Bunu yapamam. Yıllar sonra birine güvendim ve güvenimi boşa çıkarma. Beni yarı yolda bırakma. ''
Uzun konuşmamı bitirdiğimde çekinerek Harry'e baktım. Dikkatle bana bakıyordu. Sol gözümden hızla akan bir damla yaşı parmağını uzatarak sildi. Çok geçmeden güçlü kollar beni sarmaladığında bir elimi kaslı koluna doladım ve başımı boynuna gömüp ağlamaya başladım.
''İzin ver kalbini hafifletip, hayatını kurtarayım Violet Harmon. ''
Boğuk sesiyle sorduğu sorusuna karşılık olarak ondan hafifçe geri çekildim ve dudaklarımızı birleştirdim.
Ona güveniyordum.
Bana yaşatacaklarını bilseydim eğer böyle demezdim bunu da biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suicide Room
Fanfiction'' Sanırım sende benim gibi karanlığa meraklısın , ha? '' Alayla sırıttı ve gamzeleri görüş açımdan çıkıp yeşil gözleri yerini aldı. '' Aslında hayır karanlığa meraklı değilim. '' Kaşlarımı kaldırıp sorgularcasına ona baktığımda gülümsemesi yüzünden...