Episode 17''Confusion''

7.9K 514 18
                                    

Selam yahu ben geldim. Ay bu gün 3 hikayeme birden bölüm yazmaya kalkıştım ilk bu bitti bende dedim hadi paylaşim. Huh. Taşınacağımız için hepsine bölüm yazıyorum doğal olarak bir süre internetsiz kalacağımda. Neyse flsşdfs. Hikayeyi en geç 35.bölümde final yapacağım haberiniz olsun fsdşfs. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt]. Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın bölüme geçerbilirsiniz  

Dinleyin: Birdy – Not About Angels

****

Soğuk çarşafı bedenime iyice sarıp sırtımı Harry'e döndüğüm sırada duvardaki saate takıldı gözüm. Henüz gece yarısını geçeli 2 saat oluyordu ve ben hala uykusuzluk problemi ile savaşıyordum. Derin bir nefes aldım ve yeni üstüme örttüğüm çarşafı sakince uyuyan Harry'nin üzerine örttüm ve göbeğime kadar açılan Harry'nin tişörtünü düzeltip yataktan kalktım. Odasında ki balkona ilerlerken derin bir nefes aldım. Balkonun kapısını sessizce açıp dışarı süzüldüm ve demirlere yaklaşıp elimi yerleştirdim. Başımı kaldırıp yıldızların süslediği gökyüzüne bakmaya başladım. Aklımda birçok düşünce vardı ve bunlar uyumama en büyük engeldi.  Omuzlarıma konulmuş koca bir yük vardı ve bu yükle beraber yokuşlu bir yoldan çıkıyor gibi hissediyordum. Her defasında sendeleyip düşüyordum. Tekrar kalkmak benim için zor olsa da bunu yapabiliyordum. Kendime gerçekten şaşırıyordum. Çünkü ayakta dimdik duruyordum ve bunun sebebi neydi? Harry değildi. Kardeşim öldüğünden beri beni hayatta kalmaya tutan şey neydi bilmiyorum ama bu kesinlikle Harry değildi. Yıllardır ölmeyi istesem de sonucunda hep beni kurtarabilecekleri şekilde intihara kalkışıyordum. Neden kesin çözümlü bir intihar yerine kendini 'acındırmak' için yapılmış basit numaraları deniyordum ki? Yoksa gerçekten hayatta kalıp bazı şeyleri atlatmam ve mutlu olmam mı gerekiyordu. Koca bir ikilemle savaşıyordum adeta. Belki de artık geçmişe koca bir çarpı atıp geleceğim için yep-yeni bir sayfa açmalıydım. Belki Harry beni mutlu edecek kişiydi. Yaralarımı saracak ve beni hayata yeniden döndürecek kişiydi. Gerçekten artık kendi hayatıma bakmalıydım. Böyle yaparak belki de Harry'yi bile rahatsız ediyordum. İnsanları kendimden uzaklaştırma konusunda kesinlikle bir numaraydım fakat onun benden uzaklaşmasını istemiyordum. Ona olan tuhaf bir bağım vardı. Sanki o hayatıma girdiği günden beri her şey düzene girmiş gibiydi. Her an onun yanında olmak ona sarılmak istiyordum. Bu sefer bir bencillik yapıp sadece kendimi düşünecek ve Harry'yi mutlu etmek için çabalayacaktım. Kendi sorunlarımı içimde yaşamalı ve bazı şeyleri ona belli etmemeliydim. O nasıl bana karşı kapalı bir kutu gibiyse bende ona karşı öyle olmalıydım. Artık hata yapmayacaktım. Yapmamalıydım. Mutlu olmak için bazı şeyleri göze almalıydım. Risk almaktan korkmamalıydım.

Belime dolanan kollarla yerimden sıçradım ve ufak çaplı bir çığlık attığımda kulağıma Harry'nin kıkırtısı doldu.

''Sanırım seni korkuttum asık surat. ''

Gözlerimi devirdim ve kolları arasında ona döndüm.

''Çok komiksin rapunzel. Çek ellerini. ''

Şimdi ise göz deviren o olmuştu. Onu sinir ettiğim için içten-içe kahkaha attım ve belimde ki ellerini itip kıvırtarak içeriye ilerlemeye başladım.  Onun söylediği cümle utanmama yol açsa da kendi-kendime gülümsedim ve içeri geçtim.

''Güzel kalçalar Asık surat. ''

****

''Kapı çalıyor Harry!''

İçeride boş-boş oturan Harry'ye seslendiğimde oda bana bağırdı.

''Sen bak asık!''

Gözlerimi devirdim ve elmayı soyma işlemini yarım bıraktım. Tanrı aşkına o küçük poposunu kaldırıp kapıya baksa ölürdü sanki. Elimde ki yeşil elmayı ve bıçağı tezgâha bırakıp nemli ellerimi üzerime sildim. Daha sonra yavaş adımlarla mutfaktan çıkarken salonda televizyon izleyen Harry'ye abartıyla göz devirip ilerlemeye devam ettim. Uyuşuk adımlarla kırılırcasına çalınan kapıya ilerlerken kapıyı alacaklı gibi çalan kişiye sövmeyi ihmal etmiyordum tabii. Kapıda ki her kimse kum torbası sanmıştı herhalde bu kapıyı? Homurdanarak kapıya ulaştığımda çelik kapının yumruklanmalarla titrediğine şahit oldum. Kaşlarımı çatıp elimi kapının kulpuna sardım ve kulpu aşağıya çektim. Kapıyı kendime doğru hızla çektim ve geleni görmek için başımı kaldırdığımda her şey ağır çekime alınmış gibiydi. Curtis' in nefret dolu bakışları yerini şaşkınlığa bırakırken ağzım ve gözlerim kocaman açıldı. Sessizce ve şaşkınca birbirimize bakarken kırık bir tonda seslendi.

''Violet?''

But if you'd searched the whole wide world

Eğer bütün dünyayı araştırsaydın

Would you dare to let it go?

Gitmesine izin vermeye cesaret edebilir miydin?

Suicide RoomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin