"O saatte söylediği antikacı açık olmazmış. Hah!" Namjoon seri adımlarla tamirhaneye yürürken bir yandan da söyleniyordu. "Kendi işim dışında erken kalkmam demiyor da." Son birkaç zamandır olduğu gibi yine Jin'e sinirliydi ve bu hâli monoton olan yaşamının çoktan bir parçası olmuştu.
Namjoon'un tek istediği Taehyung'un paraya en kısa zamanda ihtiyacı olduğundan, büyükbabasından kalan radyoyu bir an önce satmak ve Taehyung'u bu dertten olabildiğince erken kurtarmaktı. Bu yüzden tamirhaneye uğramadan Gangnam'a gitmeyi daha uygun görüyordu ancak Jin onunla aynı fikirde değildi. Öncelikle Namjoon'un söylediklerini dinleyince Namjoon'u deli eden bir kahkaha atmıştı ve "O saatte dükkân asla açık olmaz," demişti. "Hem sen daha fazla tamirhaneyi boşlama da gamzeli çocuk çırağını endişelendirme," demeyi de unutmamıştı. Namjoon buna daha da sinir olmuştu çünkü Jin haklıydı.
Onun haklı olması da sinir bozucuydu.
Jin'le karşılaştığı ilk andan bu yana garip tavırlar sergilediğinin farkındaydı ve bu elinde değildi, o da istemezdi çevresindeki insanları, özellikle de değer verdiği insanları endişelendirmeyi ama bu da elinde değildi. Kendi içinde büyük bir sır saklıyordu ve bu ağırdı. Kimseye Jin'in gerçek kimliğinden bahsedememek sinir bozucuydu ve Jin'in kendisi de kocaman sinir yıpratıcı biriydi. Hâl böyle olunca Namjoon eskisi gibi normal yaşantısına devam edemiyordu.
Tamirhaneye vardığında Soobin'i ortalığı süpürürken buldu. Onun sayesinde tamirhane diğerlerine göre gayet temiz kalıyordu. Namjoon, geldiğini fark etmeyen çocuğa selam vermek yerine radyoya uzandı. Önce cızırtılı bir ses duyuldu ve Soobin hemen başını kaldırdı. Namjoon'la göz göze geldiklerinde çocuğun gözleri ışıl ışıldı.
"Hyung..."
Namjoon elini radyodan çekti, ses hâlâ temiz değildi ama umursamadı. Soobin'in elinde süpürgeyle yanına yaklaşmasını izledi.
"Günaydın Soobin," dedi, sonra göz kırptı. "Ne o? Beni ilk defa görüyor değilsin ya?"
Soobin başını tatlı bir şekilde iki yanına salladı. "Dün hiç uğramadın ama, merak ettim hyung. Çok merak ettim. İyisin değil mi?"
Namjoon samimi bir şekilde gülümsedi. "İyiyim, iyiyim. Hoseok'un yanındaydım. Belki duymuşsundur, Taehyung-"
"Biliyorum hyung," diyerek sözünü kesti Soobin. "Annem söyledi. Zordalarmış." Dudak büzdü sonra. Namjoon da iç çekti.
"İşte, o yüzden uğrayamadım. Bugün de Gangnam'a gideceğim öğleden sonra, haberin olsun. Hatta tamirhaneyi birlikte kaparız. Zaten gelen giden de yok."
Soobin başıyla onayladı hemen onu. Namjoon'un neden Gangnam'a gideceğini merak ediyorsa da sormadı, tamirhaneyi erkenden kapatmak, havanın gitgide soğuduğu şu günlerde işine gelirdi, arkasını kurcalamak gerekmezdi. Hem merak da iyi bir şey değildi. Namjoon ona bilmesi gerektiği şeyleri söylüyordu zaten. Ama son zamanlardaki tavırları Soobin'e hiç dirlik vermiyordu, bir de dün gelen adam vardı. Onu daha önce ne mahallede görmüştü ne de hyungu ondan bahsetmişti.
Namjoon tulumunu giymek için arka tarafa yöneldiğinde merakına yenik düştü. "Hyung, dün biri geldi, seni sordu." Süpürgenin sapını iki eliyle kavramış ve yerinde hafifçe sallanıyordu.
Namjoon gayet kayıtsız, "Biliyorum, söyledi bana," dedi.
"Kim?"
"İşte dün buraya gelip beni soran şahıs."
Soobin bu cevaba alınır göründü. Kim olduğunu sorarken gayet masum bir şekilde merakına kapılmıştı ancak Namjoon ona söyleyecek gibi durmuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
pembe panter | namjin ✓
Fanfiction"İnsanlar bana Jin demeyi tercih ediyor, polisler ise Pembe Panter. Sen ise, tatlı Namjoonie, yeni ev arkadaşım diyebilirsin." Sene 1997. Ünlü hırsız Kim Seokjin ya da polisler arasındaki takma adıyla Pembe Panter, yine polislerden kaçarken Namjoon'...