Kukla Tanrı

16 3 1
                                    


Düşüncelerimden ayıldığımda dışarıdaki silah sesleri durmuştu, kapalı olan perdeyi bir miktar aralayarak dışarı baktım fakat hiçbir şey göremedim. M'e seslendim "Hey! M neredesin?", bir cevap alamadım. Aslında etrafta gereksiz bir sessizlik vardı ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama hiçbir fikrim yoktu. Birden Vücudum tekrar alev gibi kaynamaya başladı ve karşımda yine Kembral'ı gördüm, üzerime doğru mutlu bir şekilde yürüyordu. Dibime kadar girdi ve içimden geçip gitti, ilk başta gerçekten aşırı gerilmiş ve korkmuştum çünkü gerçekten bizi bulduğunu düşünmüştüm ama içimden geçip gidince tekrar bir hayal dünyasında olduğumu anladım. Nere gittiğini görmek için arkamı döndüm ve onu izlemeye başladım. İlk gördüğümden baya farklı bir haldeydi ama aurası hala aynı ezicilikteydi. Vücudu yara bere değildi ve o sırtında gördüğüm koca kılıcı taşımıyordu. İzlemeye devam ettim ve bir melek gelip onu alarak tanrıların huzuruna çıkardı, bende peşlerinden gizlice gittim. Tanrılar Kembral'ın karşısında korkudan altlarına edecek kadar korkuyorlardı ve saygı gösteriyorlardı. O sırada bir tanrı konuşmaya başladı "Efendi Kembral hoşgeldiniz. Bugün size kadi tanrı Aphe tarafından bırakılan veda hediyesini size takdim etmek için burada toplandık, işte o hediye buyrun efendi Kembral."diyerek Kembral'a doğru bir kılıç uzattı. Buradaki konuyu tartışmaya bile gerek yoktu çünkü Kembral'ı kontrol altına aldıkları an olduğu belliydi. O sırada gözüm bir kıza takıldı bu kız Kembral'ın 1 numaralı meleğiydi ve M'e o kadar benziyordu ki, bu benzerlik beni şaşkına çevirmişti. Gözlerim yanılıyor olabilir diye düşünüyordum ama mantığım buna inanmıyordu bir şeyler olduğunu düşünmeden duramıyordum. Kembral'ın bağırması ve tanrıların kahkasıyla kızın üzerindeki dikkatim bir anda kayboldu ve ortamı izlemeye başladım. Kembral acılar içerisinde bağırırken tanrılar kahkahalarla gülüyorlardı sanırım Kembral'ı kontrol altına alabildikler için çok mutlulardı. O sırada bir tanrı "Lanet Aphe'nin ölürken bile bize şu yaptığına bakar mısın. Neyse ki ikisinden de kurtulabildik." dediği anda Kembral güce karşı koymaya başladı ve kılıcı elinden bırakmaya çalıştı ama başaramadı. M'e benzettiğim kız çığlıklar eşliğinde "Efendi Kembral, efendi Kembral" diye bağırıyordu. Diğer tanrıların melekleri kızı yakalayarak oradan götürdüler. Kembral tekrar çığlıklar atmaya başlamıştı ve o an diğer tanrılar tarafından Kembral'ın gücünü etkilediğini düşündükleri için Aphe isminden bahsetmeyi yasaklamışlardı. Sanırım sonunda elime iyi bir koz geçti diye düşünüyordum. M'in sesini duymaya başladım ve birden uyandım. "Xilva! Xilva iyi misin?" diye bağırıyordu, kendime geldim ve "Evet, iyiyim!" diyebildim. Tüm bu gördüklerimi ona anlatmak istiyordum ama artık M'e eskisi kadar güvenmiyordum çünkü benden hala sakladığı şeyler olduğundan emindim. Ona farkettirmeden Aphe hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum bu yüzden bir soru yönelttim. "M kadim tanrı hakkında bir şeyler biliyor musun?", "Hayır pek fazla değil ama bildiğim tek bir şey var o da taktığın yüzüğün kadim tanrının olduğu." M'in anlattığı şeylerde gerçekten saçmalıklar vardı, daha önce anlattığı hikayede bu yüzüğün güçlerini çaldığı tanrının bir laneti olduğunu söylemişti. Şu an ise söyledikleri birbiriyle çelişiyordu ve artık M'e olan inancımı ve güvenimi tamamen kaybetmiştim ve artık benim için M bir kukladan ibaretti. M'i öldürme konusunda kafamı yormaya bile gerek kalmamıştı çünkü bana sürekli yalan söyleyen, benden bir şeyler saklayan birini yanımda tutmam için bir gerekçe yoktu. Zaten bu zamandan sonrada M'e ihtiyacım yoktu bu yüzden M'e dönerek "Hey M! İsteğini şu an gerçekleştirmemi ister misin?" diye bir soru yönelttim ne diyeceğini merak ediyordum. "Ben her zaman hazırım, Kembral'ın elinden olacaksa senin elinden olmasını isterim" cevabını verdi. "Tamam o zaman, nasıl yapmalıyım herhangi özel bir şey yapmama gerek var mı?", "Evet, tanrıların güçlerini aldığım için 6 kalbim var diğer tüm kutsal varlıklar gibi bu yüzden senin için bu yerleri işaretleyip oralara bıçağı iyice sokmanı isteyeceğim." cevabını verdi. "Tamam sen hazırlan bende etrafı hazırlayayım çok fazla batmasın.".Artık M'i yanımda taşımaktan o kadar tiksiniyordum ki. Kembral'ın meleğine benzettiğimi ve çelişkiler arasındaki gerçekleri soruşturmak bile istemiyordum. Bu denli nefret etmeme sebep olan tek şey kendi hareketleriydi keşke bu şekilde davranmasaydı diye istiyordum içten içe ama bir anlamı yoktu. Bu olayların akışına o kadar kapılmıştım ki asıl burada yapmak için bulunduğum planın nasıl gittiğine bakmayı unutmuştum. Telefonu elime aldım ve haberlerde biraz göz gezdirdim. İran hükümeti Amerikaya o kadar sinirlenmişti ki savaş her an çıkabilirdi. Bu sonuç beni tatmin etmişti ama ülkeden çıkışları ve girişleri kapatmışlardı. Burada resmen sıkışmıştım ve hiç bir çıkış yoktu. Bunları düşünmeye bırakıp M'i öldürme olayına vermeliydim kendimi her ne kadar şu an ondan nefret ediyor olsamda onun sayesinde buralara kadar bu kadar hızlı ilerleyebildim bu yüzden ona acısız bir ölüm sunmalıydım. Oturduğum yerden kalkarak etrafa kan sıçramaması için bez almaya çıktım. Dışarıda her adım başı Amerikaya söylenen nefret pankartlarını görüyordum. Ne yazdığını anlayamıyordum fakat tahmin etmek zor değildi. Bir market buldum ve ihtiyacım olabileceğinden fazla bez alarak otel odasına geri döndüm. Etrafı kan sıçramasından önlemek için hazırlamaya başladım.

Yeni Bir Tanrının DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin