Selam🤟🏻 Bölüm başındaki yazar notlarından hiç hoşlanmam ama söylemek zorunda gibi hissettim. Elimde hali hazırda taslakta olan birkaç bölüm daha kaldı yani yazım yanlışlarım ve saçmalamalarımı lütfen göz ardı edin çünkü hepsi geçen yazdan kalma. Bölümleri yayınladıktan sonra okurken bazı yerlerde bende saçmaladığımın farkındayım. Her neyse, olaylar yavaş yavaş gelişmeye başladı ve aslında hikayenin okulla değil de daha başka şeylerle ilgili olduğunu da anlayacağınız zamanlara geliyoruz. Çok da spoiler vermek istemiyorum, iyi eğlenceler!
***
"Anlayacağın unutmasam yanıma tabii ki alırdım, bilerek olan bir şey değil." Çatalını somona batırıp ağzına götürmeden önce onu bana doğrultarak konuşuyordu. Başımı sallayarak konuyu değiştirmek istiyordum çünkü galeri işini ne hatırlamasını ne de hatırlatmasını kaldıramazdım.
"William kim?" ağzımdaki mezenin varlığını düşünmeden konuştuğumda tabağındaki bakışları beni bulmuştu. Diliyle yanağının içindekileri aldıktan sonra çatalını tabağa bırakarak kapıya döndü ve ardından da bana.
"Sid veya Bruce mu söyledi?" sesindeki hafif gerginlikle kaşlarım havalanırken kafamı salladım.
"Evet." bu kez ben çatalımı ona doğrultmuştum. "Bahsetmemem gereken biri mi?"
"Hayır, ikinci ismim." gözlerim hafif büyürken evin onun olduğuna artık emindim. "Sadece evde kullandığım ve dışarıda seslenilmesinden hoşlanmadığım." diye altını çizerek uyarınca omuz silktim, zaten öyle bir niyetim yoktu.
"Neden çalışanın bu kadar saygılı?" dediğime garipseyen bir bakış attı. Hafifçe güldüğünde bunda neyin yanlış olduğunu düşünüyor gibiydi. "Hayır, öyle değil. Gereğinden fazla mesafeli, robot gibi davranıyor bence. Neticesinde hepimiz insanız ve çalışan olsa da bu kadar kasmasına gerek yok."
Beni sabırla dinlerken yemeğini yemeye devam etmişti. Brüksel lahanasını ağzında çiğnemeyi nihayet bitirince söyleyeceklerini merak ediyordum.
"Kapının başına fazla sert çarptığını düşünüyorum Harry." ve bardağının dibinde kalan sodayı da kafasına götürmüştü. "Parasının hakkını vermeye çalışıyor."
"Yine de ona cenneti vaad etmedin, bu kadarı fazla gibime geldi." sözünün hemen üstüne söylediklerimle derin bir nefes almıştı.
"Hepimiz bir şeyle uğraşıyoruz ve onun da işi bu gördüğün üzere. Bunun da en iyisini yapmak zorunda, her ne kadar kabul etmesen de." işaret parmağı beni bulunca ekledi. "Aynı tavrı senden de alabilirim okulda aslında."
Küçümseyerek gülmüş ve başımı iki yana sallamıştım. "Üzgünüm ki alamazsınız." dediğimde başını onaylar gibi salladı.
"Çünkü sana bunun için ödeme yapmıyorum, anladın mı?" kendinden emin olarak söyledikleriyle haklı olduğunu bilsem de omuz silktim. Her seferinde doğru olduğunu tabii ki düşünmesine izin vermeyecektim.
"Her neyse, yalnız mı yaşıyorsun?" diyerek konuyu geçiştirmiştim. Tabağındaki bakışları kafasını kaldırmadan beni bulunca göz devirdim. Gerçekten artık bunu takıntı seviyesine getirdiğine emindim, kendini beğenmişliği ve ben merkezli hareketleri. Çekinsemde bunu sert bir dille söylemeden ona anlatamayacağımı düşünüyordum, bu yüzden bu kez açık konuşacaktım.
"Sırf yönelimimden dolayı sizi seçmemin daha olası olduğunu bir kez söyledim diye beni sikmenizi istiyorum demiş olmadım Bay Tomlinson, şu muameleyi daha fazla sürdürmeyin lütfen çünkü beni de sinirlendirmeye başladı. Sadece merak ettiğim şeyleri soruyorum ve başka bir niyet barınsa bunun altında, emin olun size belli ederim." gözlerimi istemsizce büyüte büyüte söylediğim şeyler yüzünden sinirli gibi görünsede bu konuda haklı olduğumu bildiğinden bir şey demeyerek asıl soruya cevap vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prohibited Love ➼ Larry
FanfictionPrometheus'un ateşine sığınanların yanmaktan korkmadığı gibi, diye düşündü Harry, Louis de kendi ateşine gönül koymuyordu. Belki yapmaması gerekiyordu, farkındaydı ama Louis en nihayetinde bir insandı. Etrafındaki yamyamların aksine, Louis'nin bir v...