17,

4.7K 594 247
                                    

Yirmi bir yıllık hayatım boyunca, hiçbir zaman bu kadar heyecanlanmadığıma emindim. Şiddetle çarpan kalbim göğüs kafesimi eziyor, parmak uçlarıma kadar bedenimin her bir noktası tir tir titriyordu. Boğazımda geçmek bilmeyen bir düğüm vardı ve içimden bir ses, burada bir hiç uğruna beklediğimi söylüyordu.

Gelmeyebilirdi. Bana herhangi bir cevap vermemişti sonuçta, mesajımı görüldü de bırakmıştı ve ben belki de bir aptal gibi burada onu bekliyor olabilirdim. Yine de içimdeki uslanmak bilmeyen Pollyana kişiliğim, kötü düşünmememi ve onun geleceğini söylüyordu bana. Bilmiyordum, beynim pelte kıvamına gelmişti ve neredeyse akşam üstü olmasına rağmen hala yakıcı olan güneş mantıklı düşünmemi tamamen engelliyordu.

Önünde dikildiğim mağazanın camından yansıyan görüntüme kısa bir bakış attım. Siyah kot eteğimin içine hafifçe yerleştirilmiş bol, beyaz ve yakası hafif açık tişörtümle iyi göründüğümü söyleyebilirdim. Sarı, uzun ve dalgalı saçlarımı kendi halinde bırakmış ve omuzlarımdan dökülmesine izin vermiştim. Beyaz tenimdeki hafif makyaj ise yeterince kararındaydı. Onun için kendime fazla özenmiş gibi görünmek istemiyordum. Her ne kadar ona deli oluyor ve yine onun için, birçok saçmalığa bulaşmış olsam da bütün bunları bilmesine izin veremezdim. En azından şimdilik.

Siyah, minik askılı çantamın içinden telefonumu çıkartıp saati kontrol ettiğimde, çoktan beşi çeyrek geçiyor olduğunu gördüm. Ekranda ise kızların grubumuza attıkları ve neler olduğunu sordukları onlarca mesaj dışında herhangi bir bildirim yoktu. Hayalkırıklığı neredeyse ağlamama sebep olacakken, umudumu kaybetmiş bir şekilde eve dönme kararı almıştım ki, her an duymak için yanıp tutuştuğum o derin ses kulaklarımı doldurdu.

"Garip kız?"

Arkamı dönüp sesin sahibine baktığımda, kalbim bir kez daha yuvasından uçmak ister gibi çırpındı. Oydu, Kim Taehyung gerçekten karşımdaydı. Dudaklarındaki o çarpık gülümsemeyle beni nasıl mahvettiğini bilmeden gözlerimin içine bakıyordu. Tanrının bana bahşettiği her gün, hakkında saatlerce hayallere daldığım kişi tam karşımdaydı. Akıl alır gibi gelmiyordu hala bana ama, bütün bu olanlar mucizevi bir şekilde gerçekti işte.

Kendime gelebilmek adına boğazımı küçük bir gürültüyle temizledim ve titreyen ellerimi görmemesi adına arkama aldım.

"Kocacığım?"

Güldü. Bugüne kadar işittiğim en hoş tını olduğuna yemin edebilirdim. Başını hafifçe yana eğişi ve gülerken kısılan gözleriyle, gördüğüm en güzel manzaraydı. Ben gerçekten onun dışındaki herkese ve her şeye kör, sağır olmuştum ancak o henüz bunun farkında bile değildi.

Onu inceleme fırsatı bulduğum kısa zaman diliminde, her zamanki görünüşünden pek de bir farkı olmadığını fark ettim. Siyah kot pantolon, siyah tişört ve dağınık hafif dalgalı saçları. Tarzı her daim buydu, başka birinin üstünde gayet sıradan olan bu parçalar o taşıdığı zaman dergi kapağından fırlamış bir model gibi görünüyordu ve bu, dünyanın geri kalanı için tamamen bir haksızlıktı.

"Üzgünüm, ders uzadığı için geciktim," dedi bakışları üzerimde gezinirken. Geç kalmış olması o an umurumda bile olmadı, sonuçta gelmişti ve benim için önemli olan da buydu. Gözleri usul usul yüzümün her bir köşesinde gezinirken, yutkunma ihtiyacımı zorlukla bastırdım ve ona doğru bir adım attım.

"Sorun değil."

Kısa bir süre ikimizde sessiz kalıp birbirimize bakmaya devam ettik. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum, benim hakkımdaki düşüncelerini deli gibi merak ediyor olsam da tek kelime edemiyordum. Ondan çok çekiniyorum diyemezdim, her zaman cesur ve bir miktar utanmaz bir kız olmuştum fakat yine de bu bizim ilk buluşmamızdı. Tedirgin olan tarafım ağır basıyordu.

"Gidelim mi?"

Başımı salladım onu onaylarcasına. Benim aksime konuşmayı akıl edebilmiş olması, rahatlamama ve derin bir nefesi içime çekmeme sebep oldu. Birkaç adım daha atıp tam yanında bittiğimde, birlikte yürümeye başladık.

O kadar yakındık ki, ona doğru ufak bir adımımda kollarımız temas edebilirdi ve sadece bu ihtimali düşünüyor olmak bile benim fazlasıyla heyecanlanmam için yeterli bir sebepti. Kalbimin ne denli hızlı attığını duymuyor olmasını umarak, ona yandan bir bakış attım. Tek eli pantolonunun cebine yerleşmişti ve kendinden emin duruşunu açıkça göz önüne seriyordu. Dudaklarındaki tebessüm ise hala silinmemişti. Onu izlerken yakalanmamak adına bakışlarım üzerinden çektim.

"Dürüst olmak gerekirse, buraya geldiğimde karşımda seni bulacağımı düşünmüyordum. Hala bir yanım, benimle dalga geçtiğinden emindi."

Bu kez gülen taraf ben olduğumda, bakışlarımı kaldırımın şekilli taşlarında gezdirdim. Bugünün hayalini uzun bir süredir kuruyorken, onunla buluşmamam gibi bir durum söz konusu dahi değildi. Sadece kendimi onun karşısına çıkmak için hazır hissetmediğimden erteleyip durmuştum bu olayı.

"Alınma ama, bence senin güven problemlerin var."

Birkaç saniye öylece beklemiş, ardından sessiz bir kıkırtı bırakmıştı kalabalık caddede. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, ona alışveriş merkezinin önünde buluşalım dediğimde herhangi bir planım yoktu. Tamamen aklıma ilk gelen mekanı söylemiştim, ah gerçi, nerede buluştuğumuzun veya nereye gideceğimizin de benim için pek bir önemi yoktu. Onunla Seul'un bu işlek caddesinde yürüyor olmak bile benim için kafiydi.

"Belki de öyledir," dedi omuz silkerken. Bakışlarımı bir kez daha ona çevirdiğimde, bu kez o da bana döndü ve gözlerim anında yukarıya kıvrılmış vişne çürüğü rengindeki dudaklarına takıldı. Yakınımda olduğu için rahatlıkla algıladığım kokusunu içime çekmemek için zor duruyordum.

Onu izlemeye öylesine dalmıştım ki, karşıma çıkan elektrik direğini fark etmedim bile. Belime hızlıca dolanan kollarıyla beni kendine çektiğinde, ağzımda atan kalbim ve irileşmiş gözlerimle ona baktım yeniden. Güçlü bir refleksle beni kendine çekmiş ve kelimenin tam anlamıyla direğe toslamamı engellemişti. Daha ilk buluşmadan böyle büyük bir rezilliği kaldıramayacağımı bildiğimden, ona fazlasıyla minnet doluydum ancak neredeyse birbirine değen göğüslerimiz ve hala belimi terk etmeyen parmakları yüzünden de bir o kadar telaşlıydım.

"Dikkat et," dedi beni kendinden uzaklaştırırken ve ardından göz kırptı. "Genç yaşta dul kalmak istemem."

Bakışlarımı onunkilerden kaçırmadan ve yeniden yürümeye başlamadan önce sessizce mırıldandım.

"Merak etme, peşini bırakmaya niyetim yok."



•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
previsioni amoroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin