Kalbimde amansız bir heyecan vardı, titreyen parmaklarım dış kapının kulbunu kavramıştı lakin onu açıp dışarı adım atacak cesareti bir türlü kendimde bulamıyordum. Zihnimde dolaşan düşünceler birbirine karışmış, neler olduğunu ve birazdan neler olacağını çözemeyecek kadar beni dağıtmıştı.
Mesajıma cevap vermediği an her şeyin bittiğini kabullenmiş, gözyaşlarımın bir kez daha onun uğruna akmasına izin vermiştim. Ona kızmıyordum, kandırılmak ve onlarca yalanı işitmek hemen sindirilebilecek şeyler değildi elbette. Ancak gözüm dönmüştü işte, ona olan sevgim artık altından kalkamayacağım kadar ağır gelmişti yüreğime ve bir şeyler yapmazsam eğer, sonunda delirecektim.
Pişman değildim o yüzden, her ne olursa olsun, sonunda kalbimin yeniden kırılacağını bilsem dahi girişirdim bu işe. Çünkü Taehyung uğraşılmaya değen biriydi, ruhumun her bir zerresini ve kalbimin her köşesini kendi adıyla süsleyen tek kişiydi.
Kim Taehyung, benim için çok özeldi.
Neden bu saatte evime kadar gelmişti bilmiyordum, hesap mı soracaktı veya sadece olayları yüz yüze mi konuşmak istemişti kestiremiyordum. Telefonumun ekranında gördüğüm ona ait olan o mesajdan beri kendime gelmeyi başarmış değildim. Öyle ani ve beklenmedik ki gelişi, üstüme başıma çeki düzen verebilmeyi bile akıl edememiştim o an. Şimdi altımdaki siyah düz eşofmanım ve üstümdeki rengi çoktan solmuş grup tişörtlerimden biriyle, RHCP ile dikilirken iyi görünmediğime oldukça emindim. Ağlamaktan gözlerim çoktan gizlenemeyecek biçimde şişmiş, saçlarım tavus kuşu gibi kafamı gömdüğüm yastık yüzünden epey dağılmıştı ancak düşününce, tüm bunların pek de bir önemi yoktu artık. Bir peri gelip değneğiyle sihirli bir dokunuş yapsa ve beni dünyanın en güzel kadınına çevirse bile, bu saatten sonra Taehyung ile bir şansımız olacağını ne yazık ki sanmıyordum.
Derin bir nefes aldım önce, daha fazla onu dışarıda bekletip yüzleşmekten kaçmanın bir anlamı yoktu. Konuşacaktık, olanlar adına özür dileyecektim ve o yoluna gidecekti. Ben de odama, ağır bir depresyon süreci atlatmaya geri dönecektim. Bu kadardı.
Dışarıya adımladığım ilk an, onu sokağın karşısındaki kaldırımlarda, elektrik direğinin altında dikilirken gördüm. Tıpkı benim gibi onun da altında siyah bir eşofman vardı, üstündeki gri kapüşonlusunun şapkası yüzünü neredeyse örtmüştü ama buna rağmen, yine de nefesimi kesiyordu böylesine sıradan bir görünüşü bile. Aşk gerçekten, garip bir duyguydı.
Beni fark ettiği an sırtını yasladığı direkten ayırdı ve ellerini kapüşonlusunun cebine yerleştirdi. Küçük ve korkak adımlarla yanına ulaştığımda, kalbimde öyle bir heyecan barındırıyordum ki yüksek nabzımı onun bile rahatlıkla duyduğuna emindim.
"Garip kız," dedi beni tir tir titretebilecek güce sahip derin ve sert sesiyle. Gözlerinin içine bakmak zordu, yutkunmak bile güçtü o an benim için.
"Neden geldin?" diye sordum başımı öne eğerken. Boğazımdaki düğüm geçmek bilmiyor, bir an önce bu işkenceli dakikaların bitmesini diliyordum.
"Sen konuştun, şimdi sıra bende."
Titrek bir nefesi içine çekişi sessiz sokakta yankılanan tek şey oldu, cevap vermeden konuşmasını bekledim sadece. İçindekileri yüzüme döküp gidecekti, biliyordum bunu. Daha fazla kendimi açıklamamın bir önemi kalmamıştı artık.
"Ben ve Baekhyun, sürekli uğraşırız birbirimizle. Cidden, şu an birbirimize neler yaptığımızı anlatmayacağım ama çok ileriye gitmekten çekinmediğimizi bil. Küçüklüğümüzden beri bu böyleydi ve o gün seni onunla görünce, yine onun aptalca eşek şakalarından biri olduğunu düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
previsioni amorose
Fanfictionlalisa manoban, aşk falında çıkan adam kim taehyung ile evlenmekte kararlıydı.