"İnsan her şeyi öğreniyor da gerçek sevginin önüne geçemeyeceğini bir türlü öğrenemiyor."
...........
Başım ellerim arasında, dirseklerim dizlerime yaslı öylece karşımdaki bedene baksam da aklımdan geçenler oldukça farklıydı.
İçimdeki küçük kız çocuğu yaşlı gözleriyle bu durumu izliyordu. Elimde olsaydı o kız çocuğunun gözlerini kapatır; bu görüntüleri, yapacaklarımı görmesini engellerdim. Büyüyünce ne kadar ileri gidebileceğini bilmesini engellerdim.
Dünyanın nasıl bu kadar çirkinleştiğini görmesini engellerdim.
Ama şu an öyle bir durumdaydım ki ben bile bu olana nasıl katlanıyordum, bilmiyordum. Midem kasılıyor, kafamı bedenimden ayırmak istiyordum. Düşmanımın oğluyla şu an aynı evde, ki bu ev benim evim oluyor, onun yaralarını temizlemiş öylece onun uyanmasını bekliyordum.
Kendimden nefret ediyordum.
Ama her şey yıllardır çabaladığım intikam planım içindi. Her şey anne babamın gözümün önünde yanarak ölmesine sebep olan o caniyi bitirmek içindi. Sadece dayanmam, sabretmem gerekiyordu. Yıllarımı boşa atamazdım. Ailemin ruhunun rahat etmesi için adımlarımı sağlam atmalıydım.
Ben güçlüydüm ve bunu yapabilirdim.
Oturduğum koltuktan kalktım ve su içmek için mutfağa doğru ilerledim. Kocaman bir bardak suyu içerken boğazımdaki yumruyu da geçirmesini diledim. Yıllardır rahat nefes almamı engelleyen o şeyi alıp götürsün istedim, ama olmadı.
Elimdeki bardağı tezgahın üstüne bıraktım ve içeride sırtı bana dönük bir şekilde yatan bedene son bir bakış atarken kendi odama gitmek için adımlarımı atmıştım.
"Teşekkür ederim." Öylece durmamı sağlamış bu sözleriyle tekrar ona doğru döndüm ve hiçbir şey demeden öylece bakmaya devam ettim. Bir şey söylemek istemiyordum. Ağzımı açıp rica etmek, önemi yok demek istemiyordum. Önemliydi çünkü.
Ayağa kalktı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Yaklaşık bir saattir uyuyor olmasına rağmen dinlenmiş gibiydi. Griye boyadığı saçları dağılmış, özensiz ama güzel görünüyordu. "Yaralarımı temizlediğin için de, bana yardım ettiğin için de teşekkür ederim."
Gözlerimin içine bakarken her ne kadar umursamaz gözükse de kendinsine yapılan ufak bir yardımı bile unutmadığını çok iyi biliyordum. Muhakkak bana borçlu kalmamak için bir şeyler yapacaktı, farkındaydım. Ve bu da benim işime gelecekti.
Omuzlarımı önemli değil dercesine salladım. "Biraz daha uyu. Hazır ağrı kesicinin etkisi geçmemişken ben olsam uyumaya devam ederdim." Tam geriye dönecekken bileğimden tuttu ve gitmemi engelledi. Şu an o bileğimi tuttuğu elini alıp bir yerlerine montelemek istesem de yapmadım ve ona doğru döndüm. "Orada ne işin vardı?"
Gözlerimi kıstım ve bana sorgu dolu bakan gözlerine bakıp konuşmaya başladım. "Dediğim gibi geçerken seslerinizi duyd-" Sözümü bitirmeme engel oldu ve bileğimde duran elini çekip cebine yerleştirerek kafasını omzuna doğru eğdi.
Kuşku dolu bakışları hala üzerindeydi. "Onu sormuyorum. Bu geceki maçta ne işin vardı?" Alayla gülümsedim ve gözlerimi ondan ayırmadan kendimden emin bir şekilde duymak istediği cümleleri sıraladım.
"Arkadaşım orada çalışıyor. Bu gece onu görmeye gitmiştim ve tesadüfen maç olduğunu öğrendim. Ben de hazır gelmişken kaçırmadım ve izledim. Gerisi de malum zaten, hikayenin baş rollerinden biriydin. En az ben kadar biliyorsun." Kafasını salladı ve gözlerindeki kuşkuyu silmeden devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuma
Fanfiction"Sen kendi yıldızlarını vücudunda taşırken bir şeyi hep unutuyorsun." Attığı her adımda üzerime doğru gelmeye devam ederken en son karşımda durdu ve kafasını eğip kulağıma doğru fısıldayarak konuştu. "Sen kara deliğini de vücudunda taşıyorsun. Hem d...