"Daha ne kadar oyalanmayı düşünüyorsun Jess? Bitirelim şu saçma ağaç dikme etkinliğini de gidelim bu dağ başından. Burada gerçekten çok tuhaf tipler var!"
Liza rahatsızlıkla kıpırdandı ve omzunun üzerinden hızlıca etrafıma göz gezdirdi. Normalde buradaki birkaç hektarlık alanın sahibi olan Mr. Roberts ve kamp yapmaya gelmiş doğa meraklılarından başka kimse olmazken, şimdi ortalıkta dolaşan bir sürü tuhaf insan vardı.
Gerçekten tuhaf olduklarının farkında değiller, diye düşündü genç kız. Mr. Roberts'ın yanında gözlemlediği kadarıyla para birimleriyle sıkıntı yaşayanlar, çadır kuramayanlar ve düzgün giyinmeyi beceremeyenler vardı. Ah, evet, özellikle de hangi kıyafetleri kadınların, hangi kıyafetleri erkeklerin giydiğini bilmeyenler. Tanrı aşkına, çiçekli bir elbise giyen yaşlı bir adam bile vardı!
İşin aslı, Mr. Roberts da çok mantıklı davranıyor sayılmazdı bugün. Sürekli düşüncelere dalıyor ve yüzüne yapışmış bir gülümsemeyle ortalıkta geziyordu. Jess ve Liza onun yanına gidip bugün burada ağaç dikeceklerini söylediklerinde ve dikim için nerenin uygun olduğunu sorduklarında onları doğru dürüst yanıtlamamıştı bile. Sadece onlara bakarken dalıp gitmiş, sonra Liza soruyu tekrar ettiğinde irkilerek eliyle tuhaf insanların çadırlarının olduğu tarafı işaret etmişti.
Jess elindeki küreği fidanın hemen yanına koyarken sıkıntıyla ofladı. "Belki de bugün ağaç dikmek için çok da ideal bir gün değildir."
Liza kaşlarını kaldırdı ve hayrete düşmüş gibi, "Bu senin fikrindi!" dedi.
Jess eldivenli ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı ve dudaklarını büzdü. "Neler oluyor ben de anlamadım, normalde burası çok normal ve sakin olurdu. Benim suçum değil."
Liza sıkıntıyla ofladı ve koluyla yüzüne yapışan saçlarını geriye attı.
"Pekâlâ, ama buranın şu anki tuhaf halinden hiç ama hiç hoşlanmadım. Çabucak şu fidanları dikelim ve gidelim, tamam mı?"
Jess onu kafasıyla hızlıca onayladığında o da dizlerinin üzerine çöktü ve bir fidan için çukur açmaya başladı.
Bir süre çalıştılar. Neyse ki etraflarındaki garip insanlar onları çok da umursuyormuş gibi değildi, bunun farkına varınca hissettiği rahatlamayla Liza'ya döndü Jess.
"Sanırım ilgi alanları kapsamında değiliz, çok da endişelenmeye gerek yok. Bitmek üzere zaten fidanlar, baksana sadece üç tane kaldı." Liza kafasıyla onu onayladığında yeniden fidanlarla ilgilenmeye devam etti.
Liza çalışırken susamıştı. Kurumuş dudaklarını ıslattı ve çantasına bir göz attı. İçinde içecek hiçbir şey göremeyince sıkıntıyla ofladı ve Jess'e döndü.
"Suyun var mı, ya da başka bir içecek?"
Jess yüzünde hafif bir kınamayla ona baktı. "Senin hallettiğini sanıyordum, içecekleri çantana aldığını söylememiş miydin?"
Liza düşünürken kafasını suçluca yana yatırdı. "Öyle mi demiştim? Gerçekten hiç hatırlamıyorum."
Jess kafasını umutsuzca iki yana salladı ve homurdandı. "Sorumsuz olduğunu biliyorsun, değil mi?"
Liza şımarıkça omzunu silkti ve gözlerini etrafta gezdirdi. Bugün burada bu kadar insan varsa, yiyecek içecek satışları yapan seyyar bir satış yeri olduğuna da emindi. Nitekim tahmininde yanılmamıştı. Biraz ileride gözlerine takılan yer, kesinlikle bir içecek standıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çarpışan Dünyalar | Oneshot
FanfictionBüyü dünyasından tamamen habersiz bir kız, Muggle-savar büyülerin üzerinde işlememesi sayesinde kendini Quidditch Dünya Kupası'nda bulur. Çatalağız adlı hikâyemi @FanficTR'nin düzenlediği 2020 nisan ayı kurgu yarışması için uyarlıyorum. (Karakterle...