İşte oradaydı. Kapının önünde dikiliyor ve etrafa bakıyordu. Etrafında bir yerlere yetişmek için koşuşanlar, birbirine selam verip sonra dönüp fısıldaşanlar, birbirine sımsıkı sarılan çiftler ve dostlar... Oysa kulağında babasının hediyesi koyu mavi kulaklığı, üzerinde o çok sevdiği blue jeani, üzerinde beyaz bir sweatshirt, hafif kirli beyaz ayakkabıları, küçük sırt çantası ve her zamanki yalnızlığıyla öylece dikiliyordu. O sırada yanından geçen biri sertçe omzuna çarptı. Kafasını kaldırdığında uzun boylu, sarışın, güzel yüzlü bir çocuk vardı. Sakallarının yeni çıkmaya başladığı belliydi yer yer boşluklar vardı. Gülümseyip özür diledikten sonra öylece geçip gitmişti. Müziğin sesini artık duymuyordu, kulakları uğuldamış ve kan basıncı müthiş artmıştı. O sırada zilin sesini duydu. Artık içeri girmesi gerekiyordu. İçeriye doğru bir adım attı. Sonra bir adım daha. Artık koridordaydı. Uzunca bir koridor onu karşılamıştı. İki tarafta da karşılıklı odalar vardı. Hadi ama ne kadar zor olabilirdi ki? Her zaman olan şeylerdi. Bu onun için son yer değişimiydi zaten. İyi değerlendirmeliydi. O sırada sınıflardan çıkan uzun boylu esmer bir çocuk gördü. Oldukça güzel bir yüzü vardı. Çok sinirli ve gergin görünüyordu. Bir an göz göze geldiler, gözleri öfke saçıyordu. Ama onun içine sıcacık bir şeyler doldu. Daha önce hiç böyle birini görmemişti. Olduğu yerde donmuş ve onu izliyordu. Bir anda kulaklarını sağır eden bir ses duydu. Ses o kadar güçlüydü ki o andan tamamen kopmuştu. Gözlerini açtığında odasında, yatağının içinde pijamalarıylaydı. Ne olduğunu anlaması için çok fazla zaman geçmesine gerek kalmamıştı. Telefonunun alarmıydı çalan. Hemen kapattı ve yatağından fırlayıp camını açtı. İçine tüm temiz havayı çekti. Güzel bir gün olmasını umdu içinden. Tüm endişelerine rağmen güzel bir gün olmalıydı çünkü işte bu son yılıydı. Bundan sonra özgür olacak o nerede ne kadar kalmak istiyorsa o kadar kalacaktı. İçini neşeyle dolduran bu düşünceyle hazırlanmaya başladı. Giyinmek için dolabını açtığında aklına rüyası geldi. Üstündekileri sevmişti bu yüzden rüyasında üstünde her ne var ise onları çıkardı ver giydi. Hazırlanırken bir yandan da rüyasında gördüğü çocuğu düşünüyordu. "Rüya olabilecek kadar gerçekti." diye mırıldandı kendi kendisine. Hızlıca hazırlanıp evden hızlıca çıktı. Annesiyle konuşmak onu görmek istemiyordu. Babasıyla ayrıldıktan sonra zaten garipleşmişti bunu biliyordu fakat som zamanlarda iyice farklılaşmıştı. Sürekli çok yoğundu. Evin içinde gizli telefon konuşmaları yapıyor, bir anda ortadan kayboluyor sonra hep evde olduğuna dair yalanlar söylüyordu. Burası belki de annesine iyi gelmemişti neticede yıllardır ayrı olduğu eşine yakındı ve birlikte birçok anısının olduğu evde yaşıyordu ya da işleri buradan yürütmek onu zorluyordu. Onu anlamaya çalışıyor fakat olabildiğince görmemeye çalışıyordu. Böylesi hepsi için daha iyiydi. Bunları düşünürken yolu yarılamış neredeyse okula gelmişti. O sırada gözü bisiklet kullanan birkaç insana takıldı. Oldukça iyi fikir diye düşündü. Bu sayede okula gidip gelmesi daha rahat olurdu. Bugün okul çıkışı babasını görmeye gidecekti. Ona bu fikri açmayı hatta kabul ettirmeyi kafasına koymuştu. Babası yeni bir yere taşınmıştı. Onlara çok uzak değildi ne de olsa bunca yıl birbirlerinden yeterince uzak kalmışlardı. Babasını çok severdi fakat uzak kaldıkları yıllarda araları biraz açılmıştı. Çok sık görüşemiyorlardı ve bu yüzden kendisini ona pek açamazdı. Her şeye rağmen babası her istediklerini yapar onlara her zaman ilgi göstermeye çalışırdı. Tüm bunları düşünürken okulun önüne çoktan gelmişti. Koca bir bina tüm heybetiyle orada duruyordu. Şimdi içeri girme vaktiydi. Rüyasında hissettiği tüm o endişeler, korkular, huzursuzluklar yerini dinginliğe bırakmıştı. Belki de her şey tahmin ettiği gibi kötü olmazdı bu sefer. Sonra etrafına bakındı ve her şeyin rüyasındaki gibi olduğunu fark etti. Etrafta koşuşturanlar, konuşup fısıldaşanlar ve müthiş bir özlemle sarılanlar... "Ne garip!" dedi içinden. Tam içeri doğru bir adım atacaktı ki o sırada yanından geçen biri ona çarptı kafasını kaldırdığında dehşet içindeydi.Rüyasında gördüğü çocuğun aynısıydı. Yoksa sadece benzetiyor muydu? Son zamanlarda hayatı oldukça hızlı ilerliyordu. Belki de kafası karışmış ve onu bir yerlerde zaten görmüştü, bu yüzden rüyasında yüzünü anımsaması çok normaldi. İçeriye doğru ilerledi ve işte o uzunca koridorun başındaydı. Rüyasında gördüğü çocuğun sınıflardan birinden çıkmaması için dua ediyordu. Okulunun son yılında özgürlüğe kavuşacakken birine tutulmak en son isteyeceği şeydi. Ama hayır! İşte oradaydı. İlerideki sınıflardan birinden tüm ihtişamıyla çıkmış ona doğru ilerliyordu. Gözlerinde yine aynı bildik o öfke vardı. Göz göze geldiklerinde gözlerini kaçırmadı bu sefer. Yanından geçip gidene kadar onu izledi. Artık görüş alanından çıktığında Luna ancak kendisine gelebilmişti. Bir an önce kendisine gelmeli ve müdirenin odasına gitmeliydi. Bir kaç koridor boyunca ilerledikten sonra müdirenin odasına gelmişti. Kapıyı tıklattı ve gir sesini duyduktan sonra içeri girdi.
"Merhaba ben Luna. Yeni nakil öğrencinizim. Bir kaç gün önce babam kayıt işlemlerim için gelmişti."
"Hoşgeldin Lunacım, gel otur."
Luna bir yandan gösterilen yere oturmak için ağır ağır ilerliyor bir yandan da odayı inceliyordu. Oda oldukça sade ve özenli düzenlenmişti. Büyük beyaz bir toplantı masası, ve müdirenin masası, karşısında iki koltuk ve evraklar için bir kaç dolap. Bunların dışında odada hiç bir mobilya yoktu. Biblolar, saksılar ve plaketler vardı.
"Sani yeni sınıfına götürmeden önce biraz konuşalım isterim. Okulumuz oldukça eski ve prestijli bir kolejdir. Eminim baban da bunlardan bahsetmiştir. Bunların dışında okulumuzda kavga tek istemediğimiz şey. Her yıl notları en yüksek öğrencilerimiz için yurt dışında anlaşmalı olduğumuz üniversitede burs imkanı sağlıyoruz. Soracağın bir şey varsa sorabilirsin."
Uzun bir sessizlikten sonra ikisi de ayağa kalktı. Yeni sınıfına doğru sakin adımlarla ilerlediler. Müdire kapıyı çaldı ve ikisi birlikte içeri girdiler.
"Merhaba Dilek Hanım. Dersinizi böldük kusura bakmayın. Size yeni öğrencinizi getirdim." Sonra Luna'ya döndü ve "Boş bulduğun bir yere otur canım." dedi. Luna bulduğu ilk boş yere oturdu. Müdire sınıftan çıktı ve öğretmeniyle kısa bir diyalogdan sonra ders başlamıştı. Yan tarafında sabah ona çarpan sarışın çocuğu gördü. Bir an göz göze geldiklerinde ona gülümsedi, Luna da aynı şekilde karşılık verdi. Öğlen arasında kadar farklı hiçbir şey olmadı. Öğlen arası sabah ona çarpan çocuk yanına geldi. Adının Selim olduğunu ve ona dilerse okulu gezdirebileceğini söyledi. Tüm öğlen arası birlikte okulu gezdiler. Spor salonu, konferans salonu, laboratuvarlar, dans odası, tiyatro salonu ve müzik odası. Tekrar ders saati geldiğinde sınıfın kapısının önündeydiler.
"Bugün için çok teşekkür ederim. Benim için çok iyi oldu. Tüm gün tek başıma da oldukça sıkılmıştım."
"Hiç önemli değil. Yeni geleni gezdirmek benim görevim. Eğer bir ihtiyacın olursa çekinme, gelip bana söyleyebilirsin."İkisi de birbirlerine gülümseyip sınıfa girdiler. Luna Selim'i çok sevmişti. Çok cana yakın ve eğlenceli biriydi.
Öğleden sonrası da öncesiyle aynı sıradanlıkta geçti. İnsanları inceledi, dersleri dinlemeye çalıştı, her yeni derste kendisini tanıttı ve günün sonunda sadece Selim'i tanıyordu. Son ders zili de çaldıktan sonra toparlanmaya başladı. O sırada yanına Selim gelmişti.
"Birkaç arkadaş dışarı çıkacağız. Herkes birbirini çok özlemiş." diyerek kahkaha attı. Kinaye yaptığı her halinden belliydi. "Dilersen sen de gel hem herkesi tanımış olursun. Ne dersin?" Luna için vazgeçilmez bir teklifti ama babasıyla buluşması gerektiğini söyleyerek reddetmek zorunda kaldı.
Okula geldiği zamandan daha hızlı adımlarla babasının evinin yolunu tuttu. Bugün yaşananları kafasında tekrar canlandırıyor bir yandan da rüyasının gerçekliğine inanamıyordu. Herkese olabilir diye düşündü sonra, bir kereliğine herkesin başına gelebilirdi neticede. Okuldaki çocuğu düşündü sonra. Ne kadar güzel bir yüzü vardı. Okulda onu tüm gün bir daha görememişti. O sırada bir tepenin başında olduğunu fark etti. Burdan tüm İstanbul ayaklarının altında gibiydi. Gün batımı ne de güzel görünüyordu. Kızıl, sarı ve mavi iç içe geçmişti. İçi huzur dolmuştu. O sırada yan tarafında oturan birini gördü. Gözlerine inanamıyordu, işte orada bir kaç adım ilerisinde demin büyülenerek baktığı manzaraya o da bakıyordu. Sabah gördüğü o sinirli çocuk oradaydı. Yanına gidip gitmemek arasında kaldı. Gitse en fazla ne olurdu ki? Tersler ve konuşmak istemediğini söylerdi. Çok önemli miydi? Onu tanımayı çok istiyordu eğer terslerse bir daha konuşamayacaklardı. Gitmesse de kendini hiç affetmeyecekti. Bunları düşünürken ağzından kelimeler kendiliğinden çıkıverdi.
"Merhaba ben Luna."
Şimdi kafasını çevirmiş Luna'ya bakıyordu. Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra onunda ağzından bir şeyler çıkmıştı.
"Kamer."
YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ. UMARIM BEĞENMİŞ VE KEYİF ALMIŞSINIZDIR. İLK BÖLÜM OLDUĞU İÇİN OLAYLARA HENÜZ GİRMEDİM. İLERLEYEN BÖLÜMLERDE HER ŞEY DAHA HEYECANLI OLACAK VE TÜM GİZLER GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞLANGIÇ
FantasyHer şey yeni başlıyordu. Hayatının bu zamana kadarki kısmı tamamen öylesineymiş. Kendisini tanıdığını sanan Luna taşındıkları bu yeni şehirde hayatının tüm gizemlerini çözecek ve kendine yeni başlangıçlar yazacaktır. Kendisinde meydana gelen değişim...