Rehin bıraktım sevdamı, Masum bir kadının terk edilmiş çocuk saflığında.... İstanbulda bu akşam da ucurum kıyısı sevdam var her bir adımında...Seni bulmak için eskitsemde bu sehri adımlarımla... İnadına açmam gözlerimi gördüğüm rüya da olsa. İnadına acmam ki gözlerimi hayaller satmışız ölmeden geri almakak kaydıyla. Üzgünüm bu gün de ölmeden uyandım dün gibi. Ecel bu aksam da gelmedi ya beni almaya, Artik korkutmaz hiçbir son bir başka hayat, bir başka sen oldukdan sonra. Sana ulaşmak için dün gece gibi bekliyorum ölümü. Rüya da olsa yine bir ucurum kıyısında.........
Aşka inanmayan bir adam, ama ilk görüşte aşık olunca hırcınlaşan sevdiyinin bile canını yakan bir adam....... Diger tarafda cesur, ayaklarının üzerinde duran, kimseye eyvallah demeyen bir genc kız. Daha 20 yaşında.....gördüyü bir çift gözle bir ömre bedelken canını en cok yakan da o gözler , o bakışlar. Evet aşkın en çılgın halini benimle yaşamaya varmısınız.....hep beraber yazalım bu aşk hikayesini . Siz bana destek verin ben de sizlere aşkın en hırçın en can yakıcı halini göstereyim.......
Hayat hep toz pembe değildir. Bazen rengi siyaha döner bazense bembeyaz olur.
Aşk. Varlığına inanmayanları inandırmaya geliyor. Olmazları oldurmaya, mutlu ederken yakmaya geliyor yürekleri. Bir kalbe hem aşk hem nefret sığarmı sizce
İşte cevabı:
Hemde öyle bir siğar ki, bir insan seni hem mutlu eder hem de mutsuz.. Dertlerinin dermanı ondadır ama o derdi verende kendisidir. Aşk bazi kalplere hiç uğramaz bazılarının ayağını yerden keser. Bazılarını bir ömür mutsuzluğa tutsak eder..... Ama öyle bir hali de vardır ki canını yaksa bile can olur. Ruhunu tüketse bile gücün olur. Bakışlarında mutluluğu öpüşlerinde can bulursun.....uzaktayken özler yanındayken uzaklaşmak istersin......işte size aşk. İşte size pembe bir mezarlık.....evet mezarlık cunkı ask bazen insanı ölmeden mezara sokar.
(Başlıyoruz)
Yaşadığım hayat o kadar yorucu ki bazen ölsem de kurtulsam diyorum. Sonra geride bırakacaklarımı düşünüyorum, hasta ve bana ihtiyacı olan bir baba, hüzünlü gözlerle her gün eve gelişimi bekleyen bir anne.
Nasıl kiyarım onlara. Ben ölünce onlar yaşarmı ki, tek çocuk olmayı işte bu yüzden hiç sevmiyorum. Keşke bir abim olsaydı, bir ablam olsaydı, o zaman herşey biraz daha kolaylaşırdı belki. Deniz kenarında oturmayı hep sevdim. Herkes serinlikten üşüdüğümü sanarken ben göz yaşlarımı içime akıtarak titrerdim. Yağmuru da severim o zaman göz yaşlarımı gizlememe gerek kalmıyor. İstanbulun kenardan bakanlar için güzelliği varsa içinde yaşayanlar için hep bır sıkıntısı derdi vardır. Bazen ne kadar zengin olsan bile öğle bir dert verirki hayat sana kurtulmaya hiçbirşey yetmez. Bizde de öğle oldu. Bir gece prensesdim. Bir uyandım kül kedisi olmuşum. Babamın hastalığı, arkasından gelen şirketimizin iflası,üniversite parası filan derken artık kendimde baş edecek gücü bulamaz oldum.
Çalan telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ah canım annem yine geç kaldım diye hemen aradı. Vakit kaybetmeden telefonu cevabladım.
"Alo, annem geliyorum, merak etme birazdan evde olurum.""Tamam yavrum dikkatli gel"
"Tamam canım annem meraklanma sen"
Hemen kendimi toparladım yüzüme tebessüm yerleştirmeye çalışarak eve doğru yürümeğe başladım. Kapının önüne vardığımda önce derin bir nefes çekerek kapıyı açtım. Annem sesimi duyar duymaz soluğu yanımda aldı
"Güzel kızım benim hoş geldin"
"Hoş buldum canım annem, nasılsın?"
"İyiyim yavrum, hadi geç içeri bende sana yemek hazırlıyim hemen"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senli -Sensiz Günlerim
RomanceYine senli-sensiz bir günümdeyim... Yine yokluğunla savaşıyor, yine kor ateşlerde yanıyorum..... Sanma ki ben sensiz mutluyum,sanma ki huzurluyum.... Sensizlik öyle bir acı ki onu sana yalnız bensizlik anlatır... Biliyorum sende bensizlik denizinde...