🐽 1.7

885 78 44
                                    

Okul bahçesinde sabah törenini beklerken Ceren ile karşı karşıya durmuş sohbet ediyorduk. Ben ona son gelişmeleri anlatıyordum o da Bora'dan duyduğu kadarıyla beni bilgilendiriyordu.

"Senin resmini okul çıkışı yanına almış. Evine götürmüş yani."

"Benim resmimi mi?"

"Çocuğu çizdin ya kızım?"

"Ha," diye mırıldandım. Birden aklım gitmişti. "E zahmet olacak, o kadar istedi alıp bir yerlere asıversin artık." Ben cümlemi tamamladığımda okul girişinde bahçedeki tüm öğrencilerin dikkatini çekecek insanlar belirdi. Kaşlarımı çatarak Arın'ı inceledim. Sol gözüme sağlam bir yumruk yemiş olmalıydı. En son konuşamızda işinin olduğunu söylemişti. İşi bu muydu? Kavgaya mı karışmıştı yani? 

Yanındaki Bora da vardı. Onun bir şeyi yoktu. Arkalarında iki kişi daha vardı, yüzlerinde mor yerler vardı ama onlarda gözlerim fazla oyalanmadı. Herkes muhabbetini bırakmış onları izliyordu resmen. Okulun en popüler iki erkeği, biri kavgaya karışmış ve buna rağmen çok karizmatik duruyor. Hala. Tehlikeli bir çekiciliği var resmen, kabul etmek gerekirse.

Kabul etmek istemiyorum. 

Bora yanımıza gelip Ceren'in yanağına bir öpücük bıraktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bora yanımıza gelip Ceren'in yanağına bir öpücük bıraktı. Ardından ikimize ithafen "Günaydın." dedi gülümseyerek. Aynı şekilde ona karşılık verdim ve gözlerim onun bir adım arkasındaki Arın'a kaydı tekrar. Bir gün önce dayak yemiş birine göre fazla mutlu görünüyordu. 

"Günaydın kızlar." dediğinde elimde olmadan gözlerimi kıstım.

"Arın kimden dayak yedin kardeşim?" diye sordu Ceren ona takılarak. O an içimde anlamlandıramadığım bir duygu filizlendi. Ben Arın'a bu kadar samimi cümleler kuramıyordum. Hep bir mesafe bırakmak zorunda hissediyordum. 

"Dayak mı yedim? Sen bir de karşıdakini görseydin keşke..." dedikten sonra dişlerini göstererek gülümsedi Arın. Bora kafasını sallayıp ona katılınca kaşlarımı çattım. "Sen de mi oradaydın?"

"Yok, ben onları almaya gittim. Ben gittiğimde hala yerde yatan çocuklar vardı. Bizimkiler sağlam dayak atmış." 

Dudağımı sarkıtarak etkilenmiş bir ifadeyle kafamı salladım.

"Hafta sonu okul bahçesinde sade bir eğlence olacak. Yemekler, içecekler, ortada yanan ateş ve müzik falan. Gelmeyi düşünür müsünüz?" diye soran Arın'a şüpheyle baktım. Bizim dayımız okul müdürü olmadığı için canımız isteyince teneke bidonu çekip bahçenin ortasında ateş yakamıyoruz tabii.

"Cumartesi mi pazar mı?" diye sordum.

"Sen hangi gün müsaitsin?" 

"Cumartesi."

"Cumartesi akşam sekizde o zaman." diyerek gülümsediğinde dilim tutulmuştu.

Bana göre mi ayarlamıştı o tarihi? Ne? Neden?

"Müdür duyuru falan yapacak mı peki?" diye sordu Ceren. 

"Hayır, dayıma daha söylemedim ve okuldaki herkesin gelmesini istemiyorum." diye bir açıklamada bulundu Arın. Böylelikle, gelmesini istediği kişiler listesinde olduğumuz ortaya çıktı.

Zaten günü de bana sorarak kesinleştirdiğine göre bu bilginin çok da önemi kalmıyor onun yanında. 

"Müdürün dayın olmasına hala alışamadım." diye bir yorumda bulununca Ceren, Arın kafası karışık bir şekilde bana döndü. Kaşlarıma çatarak bakışlarına anlamsız bir karşılık verdim. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından "Ne oldu?" diye sormak zorunda kaldım. Hemen kafasını sallayıp "Hiç." dedi ve Ceren'e döndü. "Müdürün dayım olduğunu söylemişsin galiba. Şaşırmadığını fark ettim de." dedi. Ceren ise "Yoo." diye mırıldandığında işim bitmişti sanırım.

Hasiktir, hasiktir, hasiktir!

Arın'ın sorgulayan bakışları, hatta Bora ve Ceren'in meraklı bakışları da bana döndüğünde çok seri bir şekilde yalan uydurdum. "Ceren ve Bora konuşurken duydum." dedim bir çırpıda. "Ne zaman?" diye merakla soran Ceren salağı, arkadaşına hiç yardımcı olmuyordu şuan. Detesterusluer olduğunu bildiği arkadaşına hem de. Bana!

"Canım nereden hatırlayabilirim ki ben şimdi onun tarihini?" 

Hepsi bana baktığı için kaş göz işareti de veremiyordum kıza, bunun da salaklığı tuttuğu için hala anlamamıştı. Ya da bu bilgiyi öğrenmiş olduğum ayrıntısını ona vermediğim için aklına gelmiyor da olabilirdi. 

"Neyse," diyerek omuzlarını silkti Ceren. O an rahat bir nefes almak istesem de Arın hala bana bakıyordu. Şüphelenmemesi için daha fazla ne yapabilirim Allah aşkına?

Müdür mikrofona iki kez vurarak herkesin dikkatini çektiğinde şükrettim beni bu andan kurtardığı için. Sınav haftası ile alakalı bir şeyler söyledikten sonra İstiklal Marşı okundu ve sınıflar teker teker okul kapısından içeri girmeye başladılar. 

"Helen," diyen Arın ilk kez onun ağzından ismimi duymamı sağladı ve bu kadar tatlı telafuz ettiği için ondan tekrar nefret etmek istedim. "çizim yeteneğin nasıldır?"

Boğazımı temizledim. Kesinlikle benden şüpheleniyordu. "Kötü." diye mırıldandım. Allah'ım vallahi bu yalanlarımın günahlarını telafi edeceğim bak, söz veriyorum.

"Kötü mü? Dalga geçiyor galiba, Helen çok güzel resim çizer." dedi Bora araya girip. Gerçekten mi Bora? Bana daha kötü bir sabah yaşatabilir misin, gerçekten?

Ceren onun karnını dirsekleyip "Yooo, bence o kadar da değil yani. Alınma Helen, dost acı söyler." dedi. Gerçek olmadığını ve bana destek atmak için böyle söylediğini biliyordum.

Ben Bora'nın o darbeden sonra susmasını dilerken o beni şaşırtmayıp "Ne? Sen bayılırsın Helen'in çizimlerine." diye bir yorumda bulundu.

Allah kahretsin ya...

Arın gülümseyip kafasını salladığında Bora'ya ölümcül bir bakış attım. Böyle olacağını bilseydim ona da ikinci kimliğimden bahsederdim. 

Dünyanın en gergin günü beni bekliyordu.    

Ugly ➳ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin