İpucu

261 33 117
                                    

Sabahlar güzeldir, sakindir ve çoğu zaman aynıdır.

Ta ki...

Uyandığınızda rüyalarınız ile beraber başka şeylerin de kaybolduğunu anlayıncaya kadar.

----

Avengers malikanesinde yine sıradan bir sabahtı. Clint Barton bilardo masası üstüne uzanmış sandviç yiyor, Sam "Logan" ve "Wade" isimli iki fırtınadan geçmiş bira stoklarından arta kalan biraları buz dolabında arıyor, Natasha tabancasını temizliyor, Bruce tekli koltukta kitap okuyor ve Peter, Spider-Man'in hayran kurgularını okuyordu. 

Ortak salonun farklı köşelerinde farklı uğraşlar içerisinde olan kahramanlar için her şey sıradan ve normaldi. Ta ki salonun ikili kapısı hızla ittirilip, iki kapının da yanlarındaki duvara çarpmasıyla herkesin rutini sarsıcı bir şekilde bozulana dek. 

Kırmızı oduncu gömleği ve gri kot pantolonu olan Steve, bombadan kaçar gibi dalmıştı salona ve dolayısıyla tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Herkes Steve'e, Steve de herkese baktıktan sonra yüzbaşı yapması gereken açıklamayı tek cümleyle halletti. 

"Kalkanım çalındı, elimdeki tek şeyde bu ip ucu!" 

Bruce burnunun ucundaki yakın gözlüğünü yanındaki sehpaya koydu ve koltuktan kalktı. "Hangi ipucu?"

Steve avucunu açtı ve parmakları arasında bir ipin ucu aşağıya sarktı. Steve'in elindeki ipucu, bir ip ucuydu.

"Ne?" diye şaşıran Clint, bilardo masasından kalkmaya çalışacaktı ki, "Bizimle dalga mı geçi-" derken bilardo masasından aşağıya düştü.

Salondaki herkes Steve'in yanına geldi ve adamın elindeki ipucu olan ip ucuna baktı. "Bunun ip ucu olduğuna emin miyiz?" Bruce çenesini kaşıyordu.

"Olay mahallindeydi?" dedi Steve.

"Hayır," dedi Bruce. "Onu demiyorum. İpin ortası da olabilir."

"Ama ipi kesmek için iki darbe kullanmak gerekir değil mi?" dedi Peter. "O zaman, bu ip ortada olsa bile, bir tarafını kestiklerinde kısa süreliğine olsa da ipin ucu oldu."

"Ya iki bıçak aynı anda geçtiyse," dedi Sam yeşil cam şişeden birasını kafaya dikmeden önce. 

"Çocuklar!" diye araya girdi Natasha. "Konumuz bu mu? Steve, senin kaybetmediğine emin miyiz?"

"Eminim," dedi Steve boşluğa baktığı sırada düşünerek. "Biri onu çalmış."

"Güvenlik kameraları da bozulmuş," dedi Natasha telefonunu göstererek. Telefondaki ekranda yalnızca parazitli bir görüntü vardı. 

"Sherlock Holmes'u çağırabiliriz," dedi Peter sevinçle havaya zıplayarak. Steve'in yakasına yapıştı Peter. "Lütfen! Lütfen ve lütfen onu çağıralım. O kalkanı hemen bulur."

"Neden bize yardım etsin?"

Bu ses başka bir yerden gelmişti. Herkes sesin geldiği yere döndü. 

Sesin sahibi Bucky Barnes bilardo masasının altından çıkıyordu. 

"Orada ne işin var?" dedi Steve gözlerini kısarak. 

"Boş ver, önemli değil," dedi Bucky ve hemen konuyu değiştirdi. "Hayran oğlanlığını kenara bırak Parker, o adam bu malikaneden içeriye adımını asla atmaz."

"Sherlock'a ihtiyacınız yok!" Yine başka bir sesti. Herkes sesin sahibine dönüp baktı. Tony Stark, salonun üst kısmındaki balkon kat ile zemini bağlayan merdivenin yukarıdaki başlangıcındaydı. "Ben Sherlock'tan daha iyi bir dedektifim," dedi ve piposundan çektiği dumanı üflerken ağır adımlarla aşağıya indi. "Ancak ne yazık ki, benim üstün iz bulucu yeteneklerimden yararlanamayacaksınız."

İpucu | Marvel x Sherlock Holmes [One-Shot]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin