İyi okumalar :)
Her şeyin güzel olduğu zamanları hatırlıyordum. Güzelliğini iblislerin eline teslim eden Petula'nın bile...
Bazı geceler kafamı yasladığım soğuk duvarın arkasından gelen sesleri dinliyordum. Yan zindandaki, benim gibi tutsak olan çocuk sürekli unuttuğunu sayıklıyordu. İlk başta onun ne demek istediğini anlayamadığım için delirdiğini düşünüyordum ama gerçekler peşime takıldığında onun çığlığa dönüşen fısıltılarının artık ne anlama geldiğini biliyordum. Yıllardır tutsak olduğu zindanda yavaşça ve acı içinde önce anılarını sonrada kendini unutmaya başlamıştı.
Ve şimdi sıra bendeydi.
Zaman kavramını çoktan yitiren ben şimdide kendimi, kendi zihnimde tozlu raflara itmeye başlamıştım. Duvarın arkasından gelen seslere bir yenisi daha eklendiğinde cılız bedenimi bıraktığım kirli zemine işaret parmağım ile adımı defalarca yazdım.
Asi.
Adım buydu. Ve kendimi unutmak üzereydim.
Karanlığa teslim olmak üzere olan benliğimi kurtarmak için beni delirtmek üzere olan seslere sağır kesildim, gözlerim usulca kapandı; zihnimi ele geçiren karanlığın içinde küçük bir ateş yaktım ve geçmişimi aydınlattım.
Oradaydım. Geçmişin içinde bir kabus gibi dimdik duruyordum.
Gökyüzünde parlayan güneş, hafif esen rüzgar ve çıplak ayaklarımın altında ki güneşin ısıttığı sıcacık toprak... Hepsi o kadar gerçekçi geliyordu ki kısa bir süre sonra her şeyin tepetaklak olacağını bilmek acı veriyordu.
Derin bir nefes aldım. Karşımda büyük ağacın altında her şeyden habersiz bir şekilde oynayan küçük kızın yanına doğru adım atmaya başladım. Her adımım beni ona yaklaştırıyor ve bir o kadar da uzaklaştırıyordu. Gözlerimden akmak için çırpınan yaşları geriye yollayarak üzerimdeki beyaz elbisenin eteklerini sıkıca kavradım. Korkuyordum. Nefes almamı zorlaştıran anılar keskin bir bıçak gibi zihnimi ve ruhumu hedef alarak beni yaralıyordu.
Sonunda küçük kızın yanına vardığımda dizlerimin üzerine çökerek onu izlemeye başladım. Benim varlığımdan habersizdi, ben ise onun varlığını içimde en derinimde saklıyordum. Her şeyden habersiz yüzünde kocaman bir gülümseme eşliğinde önündeki bebeği ile oynayan bu küçük kızın cennetine birazdan cehennemin ateşi sızacak ve ona hükmedecekti.
Gökyüzünde tüm ihtişamı ile parıldayan güneş birden yerini karanlığa bıraktığında ikimizde aynı anda ayaklandık ve bakışlarımızı kararan gökyüzüne çevirdik. Her şey göz açıp kapanıncaya kadar gerçekleşmişti. Kulaklarımı dolduran çığlıklar, ayağımın altından kayıp giden toprak bir kasabanın sonunun habercisiydi. Korku damar gibi işlemişti içime, bedenimin titremesine engel olamıyordum. Gözlerimi endişe içinde küçük kıza çevirdiğimde çoktan evine, annesine doğru koşturduğunu gördüm.
Ağlıyordu. Ağlıyordum.
Küçük kız annesinin kollarına sığındığında onlara doğru ilerlemek istedim ama sanki ayaklarım yere mıhlanmıştı.
"Anne," diye fısıldadım. Hayır, bağırdım. Duymadı beni. Duymasını istedim.
Yanaklarımı ıslatan yaşlar durmaksızın akarken orada durmuş öylece kendi sonumu izliyordum. Gökyüzü ortadan ikiye yarıldı; sağa sola koşturan insanların çığlıklarını içine hapsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceyi Geri Al
FantasyHer şey yıllar boyunca tutsak olduğum zindandan kaçmamla başladı. Sonra onunla tanıştım. Onunla el ele ölüme koştum. Onu öldürdüm. Kendimi kurtardım. Geceyi geri al. Her şeyin başladığı ve bittiği yere.