Yüksek Büyü Okulu

8 0 0
                                    

Kaşlarımı çatarak yeni okulumun merdivenlerinden yukarı çıktım. Gerçekten bunu yapmak zorunda mıyım? İç çektim sanırım emir kulu olmak bazen can sıkıcı olabiliyordu. Bu yapmak zorunda olduğum bir şeydi. Mızmızlanmaya hakkım yoktu. 

Devasa yapının önünde biraz oyalandım tam olarak 12 merdivenden sonra geniş bir açıklıkla başlıyordu Yüksek Büyü Üniversitesi. 3 bloğa ayrılmış yapının ortasında ki blok 4 katlıydı. sağ ve sol yanında bulunan bloklar 3 katlıydı. Okulun içinden geçince orta da bir avlu bulunuyordu. Avlunun ortasında geniş bir amfi vardı. çevresinde bir koşu alanı ve talim alanı vardı. Devamında okulun yurt bölümü bulunuyordu. Genelde spor aktiviteleri yurtlarda yapıldığı için sahalar oradaydı. Bu okul Kraliyetin en geniş kütüphanesi ve en gelişmiş teknolojik sistemine sahipti. Sanırım bunu kendi lehime kullanmak benim için yararlı olabilirdi. İki sene bu okulda okursam alacaklarımın yanında bir de bu bir artı olarak yazılabilirdi.

Telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Tuşlu telefonumu cebimden çıkardım. ekrana bakıp iç geçirdim ve kulağıma götürdüm. "Beni aramaya ne hakkın var senin?"
"Al, yapma böyle babacığını üzüyorsun." diye cırladı babam. Dudaklarımı ısırdım. Yüzsüz adama bak. Bunların hepsi onun suçu olmasına rağmen.
"Yaşlı sapık seni. Beni buraya yollayıp bir de beni arıyorsun gelince kolunu kıracağım." sesimi yükseltmemden dolayı bir kaç yüz bana dik dik bakmaya başladı. iç geçirdim."Kapatıyorum şimdi sonra ararım. Seni seviyorum Baba." Bir şey söylemesine izin vermeden telefonu kapattım. Saniyesinde telefonum tekrar çalmaya başladı. Bu sefer ekranda ki isim farklıydı. Açmadım. Onun yerine sessize alıp cebime attım.
Üzerimde klasik üniforma vardı. Kısacık pileli mavi bir etek, düğmeleri her an patlayacakmış gibi duran beyaz gömlek, maviye yakın rengiyle çok hoş bir yaka kurdelesi takıyordum. Aslında bu tür kıyafetlere alışık olmadığım için biraz rahatsız hissediyordum ama bu hoş olduğum gerçeğini değiştirmezdi. Uzun zamandır hiç bir kısıtlama olmadan ilk defa bu kadar rahat giyiniyordum. Bağlamaktan acımış olan kızıl saçlarım omuzlarımdan aşağı dalga dalga dökülüyordu.
Sağ kulağımda 8 sol kulağımda 6 tane delik vardı. Her birinde bir Zodyağı temsil eden küpeler takılıydı. Sonuçta Kralımız zodyak kralıydı. Onun dışında üstümde başka bir takı yoktu. Eh bir de pelerinimiz vardı. Bu da benim Birinci sınıf olduğumu temsil eden okul peleriniydi. Üstünde ilk bahar tomurcukları vardı ve kehribar tonlarındaydı. Gözlerimle aynı renkti sonuçta. O yüzden bana yakıştığını düşünüyordum açıkçası. 

Kendimi içten içe övmeyi bıraktıktan sonra katlanabilir diz üstü bilgisayarımı çantamdan çıkardım. ileride okul binasını bahçeden ayıran devasa mermer korkulukları gözüme kestirdim. Sallana sallana oraya doğru yürürken etrafımda ki tek tük insanların sohbet ederek okula girdiğini fark ettim. Özellikle bir kaç insan dikkatimi çekmişti. Sonuçta ben bir görü sahibiydim.

Bizim dünyamızda insanlar 12 ye ayrılırdı. Aslında bununla başlamam lazım tabi ki. Yeni dünya adıyla geçen yaşadığımız dünya var olmadan önce Dünya karanlık çağ denilen bir dönem yaşamıştı. Bu hikaye bize daha çocukken anlatılan bir masaldı. Kim çocuğuna böyle korkunç bir masal anlatır onu da anlamış değilim ama neyse.
Her şey 2020 de başladı. Senenin o zamanlar Çin diye bilinen bir ülke de sadece bağışıklık sistemi düşük insanları öldüren bir virüs ortaya çıkmıştı. Şuan bile o virüsün insanların elleriyle mi yapıldığını yoksa gerçekten bir hayvandan mı bulaşıp bulaşılmadığı bilinmiyordu. Sonuçta eskiden bilinen dünya ve onun kayıtları yok olmuştu. Biz de bildiklerimizi ise sadece karanlık çağda hayatta kalmış ve yaşadıklarını günlüğüne yazmış bir Türk asıllı kadın sayesinde öğrenmiştik.
Virüsün tüm dünyaya yayılmasıyla beraber. Yaşlılar,bağışıklık sistemi düşük insanlar,çocuklar,sağlıklı beslenemeyenler bir bir ölmüştü. Bazı ülkeler önceden önlem almış her insanını bir tutmuş ve bu salgını olabildiğince hasarsız atlatmıştı. Bazı ülkeler ise yaşlılarını ölüme terk etmiş. Sadece güçlünün hayatta kalacağı bir dünya için çalışmaya başlamıştı. Tabii ki her zaman siyaset işin gizli kısmıydı bizim için, sonuçta günlüğün yazarı halktan biriydi. 

ZODYAK KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin