4

603 115 32
                                    

Jung Wooyoung her zamanki gibi tek başına bir sıraya oturmuş, sırasında uyuklayarak dersin başlamasını bekliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jung Wooyoung her zamanki gibi tek başına bir sıraya oturmuş, sırasında uyuklayarak dersin başlamasını bekliyordu.

"Ders boş, hoca bacağını kırmış diyorlar."

Sınıfta bir gürültü koparken Wooyoung, suratını buruşturdu. İnsanlar gerçekten gereksiz çok gürültü yapıyorlardı.

"Hey, Hayalet!"

Wooyoung elbette insanların kendisine böyle seslendiğini biliyordu ama üzerine alınmadı. Tek istediği biraz olsun uyumaktı.
"Wooyoung!" dedi bu sefer ses, yakınlaşarak onu dürterken.
Wooyoung oflayarak başını kaldırdığında, tepesindeki Mingi gülümsedi.
"Basketbol oynayacağız, açığımız var, gelsene?"
Wooyoung omuz silkerek başını salladı.
"Kusura bakma."
O geri uyumaya dönerken Mingi, göz devirerek arkadaşlarına sınıftan çıkmaları için başıyla işaret verdi.

"Ona soranda kabahat zaten, şerefimle takımım eksik oynarım daha iyi."

Hepsi yavaş yavaş sınıftan çıkarken San, Mingi'nin omzunu pat patladı.
"Siz gidin, geliyorum."
Mingi başını sallayarak dışarı çıktığında San, adımlarını uyuklayan çocuğa doğru yönlendirdi.

San, onun önündeki sandalyeye otururken Wooyoung, bıkkınca ofladı.
"Neden adam gibi uyuyamıyorum şu siktiğimin sınıfında?"
O öfkeyle başını kaldırmıştı ki gözleri, dibinde duran beyzbolcu çocuğu buldu.

Boğazına sert bir yumru oturdu.

Ardından sertçe yutkundu.

"Seninle kavga etmeyeceğim, bırak uyuyayım." dedi, San'ın yine onunla kavga etmeye çalıştığını düşünerek.
San başını olumsuz anlamda sallayarak 'cık'ladı.
"Hayır, özür dilemeye geldim. Haklıydın, Sooyoung'a karşı hıyarlık ettim. Dedikodulara inanıp seni tanımadan yargılamamalıydım." dedi, gerçekten mahçup ve üzgün bir ifadeyle.
"Sorun değil." dedi Wooyoung, başını onaylar gibi sallayarak.

San alay eder gibi ona baktı.
"Hep bu kadar tepkisiz misindir?"
Wooyoung da kendi kendine yamuk bir gülüşle mırıldandı.
"Tepkisiz olsam robot derler, birilerine kibar davransam dedikodumu çıkartırlar. Ne yapsam?"
"Üzgünüm, öyle demek istemedim." dedi San, başını olumsuz anlamda sallayarak.
Wooyoung gülümsedi.
"Biliyorum. Senin için demedim. Sadece insanlar aptal."
"Öyleler." dedi San da başını sallayarak.

Aralarında birkaç dakikalık bir sessizlik olduğunda San, baş parmağını arkasına çevirerek dışarıyı gösterdi.
"Bahçeye mi çıksak, ders boş ya?"
"Olur." dedi Wooyoung, onaylayarak ayağa kalkarken.

O ikisi beraber aşağı inerlerken Wooyoung, güldü.
"İki gün önce neredeyse beni boğazlayacaktın, şimdi ise beraber dışarı çıkıyorsun."
"Ben gerçekten üzgünüm. Sadece Sooyoung gözönünde bir kız, yaptığı her şey yüzünden ben dalga malzemesi oluyordum. İnsanlar yüzünden çok kolay gaza gelebiliyorum. Kusura bakma." dedi San, suçunu itiraf ederek.
"Ayrıldığınız için üzüldüm. İyi kız aslında, yani yanlış ama... İyi birisi."

"Öyleyse ne neden onu sevmiyordun, yani dedin ya insan olarak da sevmiyorum diye... Onu sordum. Duygusal olarak değil."

Wooyoung, o ikisi bahçeye çıktığında onlara dönen gözleri görmemezlikten gelmeye çalıştı. Beden dersindeki Sooyoung bile dönmüş, şaşkınca o ikisine bakıyordu.

Wooyoung gözlerini önüne çevirdi.

"Bilmem. Fazla gösterişli bir tip, etekler, parıltılar, makyaj... Fazla kız işte." dedi, bir anda ağzından kaçırarak.
San şaşkınca ona döndüğünde, Wooyoung elini hızlı hızlı anlamda sallamaya başladı.
"Hayır, yanlış anlama, kızlardan nefret ettiğimden falan değil, sadece onlara ilgi duymuyorum. Yani şey..."

Wooyoung her şeyi iyice mahvettiğini fark ederek sustuğunda, elini yavaşça avucuna geçirdi.

Ne halt yemeye ağzını açtıysa, Jung Wooyoung'un 7/24 susmasının bir sebebi vardı.

O sırada omzunda hissettiği elle, şaşkınca San'ın gülümseyen yüzüne baktı.

"Merak etme, yanlış anlanılacak bir şey, ben de senin gibi hissediyorum bazen. Yani tam senin gibi değil ama öyle hissettiğim de oluyor. Sır, kimseye söylemem."

Wooyoung sorar gibi ona baktığında San, fısıldadı.

"Biseksüelim. Eşcinsel olduğunu da kimseye söylemem."

"Sağol." dedi Wooyoung, başını sallayarak.
San gülümseyerek omuz silkti.
"Hiç olmazsa sana karşı mahçubiyetimi böyle kapatayım diyeceğim de, zaten yapmam gereken şeyi yapıyorum."

O ikisi gülerek birbirlerine baktıklarında, Wooyoung hızla çarpan kalbi yüzünden titrek bir nefes verdi.

Ah...

Geniş omuzlu, beyzbolcu çocuk...





❝the baseball kid❞ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin